DEĞİŞTİREBİLİRİZ
Aylar önce yazmıştım Filistin hakkında, bütün dünya sokağa çıksa zalimler dize gelmeyecek gibi duruyor diye. Sonrasında daha büyük gösteriler ve Flotilla sayesinde bir adım atıldı. Şaibeli bir durum ama en azından çocuklar dronlardan, savaş uçaklarından kurtuldu, korkunç halde de olsalar bazı esirler ailelerine kavuştu, insanlar bir miktar gıdaya, tıbbi yardım ulaşabildi. Sokaklara çıkan, seferber olan insanlık sağladı bunu.
Değiştirebiliriz, artık daha çok inanıyorum buna. Yaratıcı fikirlerle, dayanışmayla daha iyi bir yer yapabiliriz ülkemizi ve dünyayı. Biz kendi planlarımızı yaparken karşıdakiler, o küçük zalim azınlık da boş durmayacaktır elbette, yine de yenebiliriz onları. Bir teori vardır: Güçsüz olsan bile küçük sinekler olarak devasa düşmanı ısır ve rahatsız et diye. Devrilmese bile rahatsız olur ve plan yapıp harekete geçemez en azından.
Esas gücün kimde olduğu tartışmalıdır. Belki de zulüm aslında bir kâğıttan kaplan olduğunu, aslında bir üfürüklük canı olduğunu bilmekten gelir. Güç çoğu zaman bir gösteri, bir kandırmacadır. Oz Büyücüsü’nde olduğu gibi korkulan bir perde altından megafonla konuşan küçük bir adamdır aslında. Kral çıplaktır ama otoritenin belleği bağlamıştır halkın dilini.
Aktivistler, insanlık için yola çıkmış sivil toplum kuruluşları da saf iyilik odakları değildir elbette. Oralarda da kişilik sorunları, mikro iktidar savaşları içinde olanlar, kendi kişisel gündemlerinin içinde olanlar vardır. Soylu bir ideal için yola çıkıldığında sırıtır ama bunlar, tek bir kişi atmosferi bozabilir ama bir başka kişi de mucizeyi gerçekleştirir. Nice isimsiz kahramanla dolu dünya.
İnsanlar çoğu zaman bazı ezberler, korkular, haysiyet sorunları nedeniyle kendi çıkarlarına ters davranabilirler, toplumlar da öyle. Tarihsel bellek geleceğin önünü keser çoğu zaman. Kişisel ilişkilerimizde de geçmişten getirdiğimiz bohçalar engel olur mutluluğumuza. Bu çok acıtır içimi. Pek çok durumda sorumluluk bizdedir elbette de kendi hikayelerimizin kurbanıyızdır pek çoğumuz. Yanlış bir intiba vardır ortada ve çoğu zaman sonsuza yazar kendini.
Günümüzün teknolojik olanakları pek çok insanı daha yakından tanımamıza yardımcı oluyor. Bir doğruluk barometresine ihtiyacımız var belki de. Yalan söyleyeni, çarpıtanı, abartanı, kendini parlatmak için eğip bükeni nasıl ayırt edebiliriz? Adaletli olmak çok zor. Çok güvendiğimiz, zarımızı attığımız biri sonradan büyük bir düş kırıklığı verebiliyor bize. Güç bozabiliyor pek çok insanı. O yüzden sürekli bir yüzleşme ve sorgulama içinde olmak önemli. İnsan öncelikle kendiyle kurmalı bu iletişimi. O yüzden sükûnet ve yalnızlık anları çok değerli. Her akşam başını yastığa koyduğunda yaptığın o muhasebe kaçınılmaz. Oysa pek çok karar alıcı bir harala gürele içinde, kimi kez de yanlış bilgilendirme ve yönlendirmelerin kurbanı durumunda. Ne yazık ki çok zeki, çok parlak insanlar kenara itiliyor çoğu zaman. Dünyada bir vasatlar iktidarı var.
Zekâ ve yaratıcılık tehlikelidir statüko için. Bazen büyük bir şans doğar. Tek bir insan bir ülkenin, dünyanın kaderini değiştirmek için çok şey yapabilir. O tek insanı yaratan da bazı tarihsel koşullar ve kitlesel bir enerjidir çoğu zaman. O kişiye ihtiyaç vardır ve toplum bulup çıkarır onu.
Öyle tarihsel anlar vardır ki onların doğru biçimde gerçekleşmemiş olması derinden sarsar bünyeyi. Yapabileceklerimiz vardı da yapamadık mı diye suçluluk duyarız. Pek çok toplum bir körlük içinde eşikteki kötülüğe kapıyı açabilmiştir.
Hayatın kısa süreli de olsa bayram olduğu, kötülüğün geriletildiği, zalimin hevesinin kursağında kaldığı zamanları özlüyorum.
Bu sabah İsrail hapishanelerindeki bazı tutsakların görüntüleri düştü önüme ve paramparça oldu içim. Buna kaçırılmış bazı tarihsel fırsatlar mı yol açtı diye düşünmeden edemedim. Dünya nasıl bu hale gelebildi aklım almıyor bunu. Bunca kötülüğün yaşanmaması için ne yapmamız gerekliydi de yapmadık.
Olacak olanlar elimizde değil çoğu zaman ama kendi sorumluluğumuzu yerine getirmeyerek katkı koyuyoruz bazen onlara. Kötülüğü yenemesek de geriletmek elimizdedir çoğu zaman. Değiştirebiliriz.







