1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. D.hristofyas A.Mavroyannis’e Nasıl Bir Yanıt Verirdi!
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

D.hristofyas A.Mavroyannis’e Nasıl Bir Yanıt Verirdi!

A+A-

Andreas Mavroyannis, 27 Ağustos 2023 Pazar günü Kathimerini gazetesine verdiği röportajda gazeteci Andreas Kimitri'nin "Tassos Papadopoulos ve Annan Planı dönemi hakkında fikriniz nedir” sorusuna şöyle bir yanıt verdi: "Tassos'un Annan Planı'na 'hayır' demeye önceden karar verdiği yönündeki iddialara katılmıyorum."

Gazeteci: "Yani Tassos'un Bürgenstockta müzakere yapmadığı görüşüne katılmıyorsunuz?”

Mavroyannis: “Tabii ki katılmıyorum. Bürgenstock'ta TaSsos Papadopoullos ile her adımda birlikteydik.”

Ancak dönemin AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas, A. Mavroyannis'i yalanlıyor.

Sessizleştirilen Tarih" adlı kitabında… Bürgenstock'ta yaşananlara dair kendi tanıklıklarını aktarıyor.

Başkan Papadopulos'un Annan Planı'nı müzakere etme konusundaki isteksizliğiyle karşı karşıya kalan Hristofyas şöyle diyor: "Sayın Papadopulos'la, onu Türkiye'nin taleplerine aykırı olacak kendi taleplerimizi sunmaya ikna etmek için tam anlamıyla kavga ettim (...) Tassos tereddüt ediyordu ve oturup kendi kırmızı çizgilerimizi tanımlamaya istekli değildi." (s. 199)

BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hakemlik hakkını kullanmasına iki gün kala, Başkan Papadopoulos Avrupa Birliği Konseyi'nin zirve toplantısı için Budapeşte'ye gitti ve Kıbrıs Rum delegasyonunun başına Meclis Başkanı D. Hristofyas'ı atadı.

Dimitris Hristofyas'ın anlattığına göre, tahkim olacağı gerekçesiyle Rum tarafına pozisyon vermesi konusunda baskı yapan Amerikalılardan, İngilizlerden ve genel olarak Batılılardan ve Birleşmiş Milletlerden diplomatik nitelikte bir saldırıyla karşılaştı.

Dimitris Hristofyas, Cumhurbaşkanı Papadopulos'u arayarak bilgi verdi. Papadopulos, dönüşünde buluşup Kıbrıs Rum heyetinin taleplerini ortaklaşa kaydedeceğine dair söz verdi.

Devamını D. Hristofyas'ın kitabından okuyalım:

Sabah erkenden ve kahvaltıya inmeden önce Papadopoulosu odasında ziyaret ettim. Tasos Cionis ve Andreas Mavroyannis tarafından kuşatılmıştı.

'Günaydın. Tasso, hazır mıyız?'

Cevap: 'Biliyorsun, Dimitri...'

Tassos Cionis'in müdahalesi: 'Hayır Sayın Başkan, Tanrı aşkına, bu yanlış olur!'"

Hristofyas daha sonra şunları söylüyor: "Tassos'un danışmanları tarafından teklif hazırlamamaya ikna edildiği açıktı. Çok sinirlendim ve Tasos Cionisi azarladım. Ona şunu söyledim: 'Bugün bir felaket tarihi yazıyorsunuz ve üzgünüm çünkü Başkan bu çizgiyi takip etti'". (s. 200)

Nihayet o günün akşamı Cumhurbaşkanı Papadopulos, Rum tarafının önerilerini içeren bir belge verdi.

Dimitris Hristofyas kitapta bu önerilere ilişkin net görüşünü aktarıyor: "Tarafımızca sunulan metin, Başkan'ın niyetinin Burgenstock'ta bir çözüme ulaşmak olmadığını kanıtlıyor. Başkanın niyetinin, sonradan ortaya çıkan kanıtlara göre, insanları Plana karşı oy kullanmaya çağırmak olduğunu söyledi. (…) Tassos'un bu çabaları boşa çıkarmak için Bürgenstock'a gittiği ortaya çıktı." (s. 200).

Sayın Mavroyannis, Bürgenstock veya Crans Montana adına "yaşadıklarını kaydettiğini" ifade etmeyi seviyor. Bunlar da Hristofyas'ın yaşadıkları yaşadıklarıdır.

Dimitris Hristofyas, deneyimlerinin yanı sıra, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçildiğinde dikkatini çeken başka bir noktaya daha değiniyor: "Bürgenstock'a gitmeden önce Tassos, özel televizyon istasyonlarının sahiplerini aradı ve onlara şunları söyledi: Annan Planını bertaraf etmek için Bürgenstock'a gidiyorum ve desteğinizi istiyorum. Oysa bize, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon istediğini ve müzakere edip bir çözüme ulaşacağının garantisini veriyordu."

(sayfa 201)

Tam tersine, "Tassos'un aklında başka şeyler olmadığını" iddia eden Sayın Mavroyannis'ten Dimitris Hristofias, "bir şey söyleyip başka bir şey yapan bölünmüş bir kişilikten" söz ediyor.


Kitabının 178. sayfasında şunları okuyoruz:

"Sonuçta, davranışlarıyla Tassos'un bölünmüş bir kişiliğe sahip olduğu ortaya çıktı; iki kesimli, iki toplumlu bir federasyonu desteklediğini söylerken gerçekçiydi. Ama iş pratiğe geldiği zaman durum bambaşkaydı. İçindeki  'Defkalion' uyanıyordu. Yani, EOKAda görevliyken takma isim…”

Bu yazı toplam 2137 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar