1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Bu ülkede “bunlarla” birlikte yaşamak mı kaçmak mı?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Bu ülkede “bunlarla” birlikte yaşamak mı kaçmak mı?

A+A-

Cumhurbaşkanı’nın makam odasında güvenlik kamerası mı var?
Ve bu kameralar ses kaydı da mı yapıyor?

-*-*-

Makam odasından çık, misafir kabul ettiği odada kamera var mı?
Ve bu kameralar da ses kaydı yapıyor mu?

-*-*-

Nereden mı aklıma geldi?
Geçtiğimiz gün “sorduğum soruyu beğenmediler, beni kovdular” diyen Türkiyeli gazeteci arkadaş, “… Kimin yalan söylediğini herkesin öğrenmesi için, ses de kaydeden kamera görüntülerinizdeki kayıtları kamuoyu ile paylaşın” önerisinde bulunmuş!

-*-*-

Bir nevi “Hodri meydan!”…
Ve tarihte bir ilk!
Belki de ilk kez, Türkiye’de merkez sağ veya merkez sol çizgideki yani geçmişte Kemalist Militarizmin şimdilerde ise dinci yolsuzluğun görev yaptığı bir “medya kurumu”na mensup bir gazeteci, Kıbrıs Türk toplumu lideri ile “papaz” olmuştur!

-*-*-

Geçmişte, en azından benim bildiğim ve hatırladığım kadarıyla Türkiye’den gelen tüm gazeteciler, Kıbrıslı Türk toplumunun liderleri ile son derece nezaket sınırları içerisinde söyleşi yaptı.

-*-*-

Belli ki şu anda “o nezaket çerçevesi” yıkılmıştır…
Peki bunun yani bu yıkılışın yorumları olmayacak mı?

-*-*-

Hemen sıralayalım…
Bir: Tatar, egemen ve eşit ve bağımsız bir devletin cumhurbaşkanı değildir; Tayyip Erdoğan’ın adamıdır…
Bir buçuk: Eğer Tatar’ın sarayında ses ve görüntü kaydı varsa, bu bir skandaldır çünkü gizlidir ve insan haklarına aykırıdır ayrıca Tatar’ın kendisinin dinlendiğini ve izlendiğini gösterir ama bunu geçtim; kadın gazetecinin teklifine çok sıcak bakıyorum… Buyurun, görüntü ve ses kaydı varsa açıklayın…

-*-*-

İki: Tatar’ın sinirleri çok gergindir; bir lidere ve iyi bir siyasetçiye yakışmayan tarzda öfke kontrolü sıkıntısı vardır…

-*-*-

Üç: Belli ki, Türkiye’deki Erdoğancı medya dışında kalan birkaç yayın organı, Tatar’ı gayet iyi çözmüştür…
Dört: Önümüzdeki yıl Erdoğan seçilmezse; dilediği kadar “dönüş, yağ çekiş ya da yalakalık siyaseti” gütsün, Tatar’a Türkiye’ye giriş yasağı bile getirilebilir… 
Beş: Tatar Türkiye’ye sokulmazsa, buna gülecek veya dalga geçecek değilim…
Altı: Çünkü, ben Tatar ya da O’nun gibi değilim… 

-*-*-

Altıncı soruda ne mi demek istedim?
Hemen açıklayayım…
KKTC vatandaşı dört veya beş kişi, Türkiye’ye sokulmadı…
Türkiye’deki faşizmin KKTC’deki uzantısı olanlar, buna kesinlikle tepki göstermedi.
Bu toplumun seçilmiş lideri Tatar, kendi vatandaşları ile ilgili olarak hesap sormadı, soramadı… 
Soramaz da!
Sorarsa, koltukla tehdit edilir. İddialar doğruysa, faşizm, odasındaki kameralarda dahi vardır… 

-*-*-

Egemen – eşit – bağımsız KKTC iddiası, Tatar, kendi toplumu ile ilgili bilgi dahi almaya korktuğu anda zaten doğmamış çocuktur…

-*-*-

Ama çok iyi bilinmelidir ki, bu ülkenin gerçek bir siyasetçisi, bu topluma gerçekten ait olan ve bu toplumu makam için sevmeyen bir “lider”; kesinlikle sorar, öğrenir, toplumunu bilgilendirirdi!
Tatar’ın soramaması, sormaya cesaret edememesi, korkması, dün de yazmıştık, faşizmin kapsama alanındadır.

-*-*-

Haaa, hükümet mi?
Dışişleri Bakanı mı?
Onlar mı neden soramadı?
Çünkü onlar da aynı çirkef yatağında makam sahibidirler...
Ve o makamların en önemli garantisi, Türkiye’dir!

-*-*-

Garanti demişken hemen aktarayım; konu da konuyu açıyor…
Bu tiplerin “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi” diye bize yutturmaya çalıştığı “tabansız, hukuksuz, ahlaksız yalan” var ya; işte o yalan içerisindeki “garanti”, sadece kendi makamlarının garantisidir!

-*-*-

Ve biz bu insanlardan medet umup, toplumun refahını artırmalarını, çok iyi yönetim sergilemelerini, hesap verebilir olmalarını, demokrasiye ve insan haklarına en çağdaş seviyede sahip çıkmalarını bekliyoruz…

-*-*-

Onlar ne yapıyor?
Şehitleri anma töreni mi vardı?
Getirin kahvaltımızı, biz yiyoruz!

-*-*-

Bazen “bir gün mutlaka Kıbrıs sorunu çözülecek” diyorum; umutlanıyorum… 
Bazen, ya da mesela dün bu yazıyı yazarken, Tatar’ın şehitlikteki kahvaltılı fotoğrafta, Ekselansları Ali Murat Başçeri ve öteki iki kardeşle çektirdiği fotoğraftaki yüz ifadesine bakıp bakıp, hem gülüyorum, hem de umudumu yitiriyorum ki bu da apayrı bir ruh halidir!

-*-*-

KKTC bu mudur?
Evet budur!
Büyükelçi, komutanlar, danışmanlar ve Tatar ile ötekiler…
Umut mu?
Bilemiyorum!
Kaçmak iyi bir şey değil ama en mantıklı çözüm gibi geliyor…


Allah müstahakkımızı veriyor!

Ne kadar rahat yönetenlerimiz var!
Ülke resmen batakta, maşallah onların keyfi yerinde…

-*-*-

Ülkede her akşam elektrikler kesiliyor…
Sanal mesajlar ve mum fotoğrafları paylaşmaktan başka bir şey yapmayan bir toplum olursa, tabii ki efendilerin keyfi yerinde olacak!

-*-*-

Sendikalar mı?
Yap ayak üstü bir açıklama!
Mesai tamam!

-*-*-

Biz gazeteciler mi?
Televizyonda bağır – çağır; sonra git sıcak bir odada yazını yaz o da tamam!

-*-*-

Ama sorsan, polisi ve askeri bile şikayetçi!
Memur şikayetçi!
Öğretmen peeeee!
İşçi, sormayın sakın!
İnsanlar tam anlamıyla çaresiz!

-*-*-

Ama “aç oğlum Facebook’u”…
Açtım baba!
Benm hesaba girdin mi?
Girdim baba!
Yaz oğlum: Elektrikler gene kesildi!

-*-*-

Bayrağın elektriği kesilmiyormuş!
Bunu da yazalım!
Başka?
Tatar’ın sinirler tamamen gitmiş; Tahsin meselesi adamı çok germiş!
İster misiniz, “bakan değişikliği” yerine artık “başkan değişikliği” yapsınlar?

-*-*-

Abi, yaparlar ve inanın, Facebook ya da başka sanal ortamlarda güldürme ve “like” alma maksatlı paylaşım dışına çıkmayız!
Sokağa mı?
Hiç çıkmayız!
Onu çoktaaaan geçtik!

-*-*-

Peki sonuç?
Sonuç: Allah müstahakkımızı veriyor!

fojolq-x0aawrlw.jpg
Bu fotoğraf neden paylaşıldı? Akabinde neden silindi? Paylaşan beli, peki “sildiren” belli mi? Kızma var mı? “Niye koyuyorsunuz böyle bir fotoğrafı, kaldırın!” talimatı var mı? Kıbrıs Türk Toplumu lideri açıklama yapacak mı? Toplum olarak rezil mi oluyoruz, rezil mi ediliyoruz? Bilemedim! Bilmiyorum! Bildiğim tek şey, hava soğuk, hepsi pardösü giyiyor ve Mart ayının ortasını geçmişiz… Kendinize dikkat edin; Toroslar’a da Trodos’lara da kar yağıyor…

Bu yazı toplam 2284 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar