1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Bladanlı Dr. Tahsin Gözmen’in yıkık tatil evi…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Bladanlı Dr. Tahsin Gözmen’in yıkık tatil evi…

A+A-

YIKIK BİR EV VE HATIRALAR…

 

t-003.jpg

Bladanlı (Platani-Çınarlı) Dr. Tahsin Gözmen’in yıkık tatil evinin fotoğraflarını çekmiş Tuncer Hüseyin Bağışkan ve sosyal medya sayfasında yayınlamış…

Dr. Tahsin Gözmen, annemin amcasının kızı Ulufer Hanım’la evliydi… Evleri Çağlayan mahallesindeydi… Yeni Kapı dedikleri Mağusa Kapısı yakınında, çok güzel bir evdi bu…

Dr. Tahsin Gözmen’le Ulufer ablanın iki evlatları vardı: Soyer Gözmen ve Dilek Gözmen…

Soyer Gözmen de babasının yolunda yürüdü ve hekim oldu – halen İsviçre’de yaşıyor… Kızı Dilek Kıbrıs’ta yaşıyor…

Dr. Tahsin Gözmen’in yıkık evini gidip Karpaz’da bulan Tuncer Hüseyin Bağışkan, şöyle yazmış:

“Bladanlı (Platani - Çınarlı) Dr. HASAN TAHSİN GÖZMEN. 1890 yılında Bladan'da doğdu. Mesarga'da Trahom Göz hastalığını yenen doktor olarak bilinmektedir. Lefkoşa'nın ilk Lefkoşa Türk Belediye başkanı ve Lefkoşa Türk Belediyesi kurucusu ve yöneticilerindendir. 1983 yılında Lefkoşa'da vefat etti... Biladan'ın en yüksek yeri olan Olmbos tepesinin güneydoğu bitişiğindeki Ay. İrini mevkiinde yıllardır kaderine terkedilmiş durumda metruk bir tatil evi bulunmaktadır.” (Bilgi kayanağı: Biladanlı Kemal Latif hoca)

Yeğenimiz Ertan İnce ise, bu evle ilgili olarak şöyle yazıyor:

“Dr .Tahsin Gözmen'in eşi, büyük dayımın kızı Ulufer ablamız idi.. Soyer ve Dilek evlatlarıydılar.. 1960 mıydı 1961 miydi tam hatırlamam… Yani ben 4-5 yaşlarında idim. İşte o zaman ilk ve son kez olmak üzere onlarla burada piknik yapmış ve ilk kez şinya çubuğunda yapılan parça kebabı da burda yemiştim… Soyer yeğenim bildiğim kadarıyla geçen yıl geldiğinde kardeşimle birlikte buraya gitti.. Ben de bir gün buraya gitmeyi çok isterim..

Her yaz, sık sık Mağusa'ya evimize gelirler, bizde kalırlar ve hemen yakınımızdaki, şimdi yeni liman olarak inşa edilen Delik plajına gider yıkanırdık… Aklımda kaldığı kadarıyla arabaları 50-60 model bir Jaguardı… Bazen Glapsides plajına da giderdik… Benim Salamis harabelerini de bir Mağusalı olarak ilk ziyaretim onlarla birlikte olmuştu..Tahsin dayımızı, Ulufer ablamızı bir kez daha rahmetle anarım… Yeğenlerim kızları Dileğe ve İsviçre’de diş doktorluğu görevini sürdüren Soyer Gözmen’e de sağlık ve huzur dolu bir hayat dilerim.”

Soyer Gözmen ise bu yıkık evle ilgili olarak şöyle yazıyor:

“Sevgili yeğenciklerim Ertan ve İlkay, sevgili arkadaş ve dostlarım

Madem merak konusu oldu size eski günleri anlatayım. Babama halamla birlikte bu çiftlik, babasından kaldı. O zamanlar altında garajı olan hanay bir ev vardı. Buralara hayat veren ve devamlı akan içimi çok güzel pınar suyu vardı. Su üstteki havuzu doldurur, oradan açık su arklarıyla evin yanından geçer, vadilerdeki meyve ağaçlarını sulamak için kullanılan alttaki büyük havuzu doldururdu. Çamların ıslığına su sesi eşlik eder, insanın içini huzur doldururdu. Vadide portakal, limon, mandalin grapefruit ağaçları, bunlar dışında alıç, iğde, çok sayıda harnıp ve zeytin, yeni dünya ağaçları vardı. Üst havuzun orada babamın çocukken dikmiş olduğu çamlar semalara yükselir, dededen kalma kerpiçten oda büyüklüğünde arı kovanının yıkıntısına gölge ederdi. Bunlar çam fıstığı (sünüber) verirdi. Ben çok küçükken elektrik üreten bir yel değirmeni cesedi vardı. Babam buralarda kaldığı zamanlar sabah havuz kenarına pusuya yatıp fazla dolaşmadan keklik avlardı. Bir atışta 5 keklik (ve bir yılan) vurmuş olduğunu keyifle anlatırdı. İngilizler izin alıp askerlerine pınardan su tankeri ile su alırdı. 1955’ten sonra Bladan’ın kuzeyinde bir yerlerde üstlenmiş EOKA’cılar, tankerin geçtiği dar bir yerde bomba patlatarak tankerin uçuruma yuvarlanmasına ve iki askerin ölmesine yol açınca babamla annem artık burada gecelemez oldular. Arabayla gidilebilen zamanlarda camların arasından alt havuzun yanındaki burundan biraz sonra yolun sonunda tepede gibi duran ev haşmetli görünürdü. Çocukken gavcardan yaptığımız kayıkları arklarda ve havuzda yüzdürür, camların altında mecburi öğle uyukusu saatinde Dilek’le babam uyuyunca nasıl kaçacağımızın planını yaparken uyuyakalırdık. Lalelerin, gelinciklerin içinde yatar, mart kurtları arardık.

Sabah 4’te kalkar çok erken köye varırdık. Babam köylülerimizin rahatsızlıklarını dinler, ilaç numunelerini meccanen dağıtır, beni hekimliğe özendirirdi. Artık araba çıkamaz olan yollarda Paşa dayının organize ettiği iki eşecikle kah beylik çifteyle avlanır, kah sohbet eder, çiftliğin yolunu tutardık. Hem 1. Dünya Savaşı’nda, hem Kurtuluş savaşında at üstünde hekimlik yapmış babamın eşeği ip gibi giderken, benim şehirli olduğumu çabuk farkeden eşecik yirolar atar, durur ot yer, beni zeytin dallarının içine sokar, eşek değişmemiz de işe yaramazdı. Havuzun suyunu toprak arklar açarak ağaçlara sevk eder, öğleyin ton balığı konservesi yer, akşama doğru köy suyunu getirdiğimiz şişelere doldurup Lefkoşa’ya götürmeyi ihmal etmezdik.

Her zaman bana huzur veren bu anıları sizlerle paylaşmak beni çok mutlu etti. Sevgilerimle…”


 

2020 Aurora Ödülü sahipleri belli oldu:

Somali’de insan hakları için çalışan anne-kız, Aurora Uyanan İnsanlık Ödülü’nü alacak…

ss-106.jpg

İsmini Soykırım'dan kurtulan Arşaluys Mardiganian’dan alan “Aurora Uyanan İnsanlık Ödülü"nün bu yılki sahipleri belli oldu. Ödüle bu yıl insan hakları alanında çalışan Somalili anne -kız Fartuun Adan ve Ilwad Elman layık görüldü.

Fartuun Adan ve Ilwad Elman, Somali'de insan hakları alanında çalışan Elman Barış ve İnsan Hakları Merkezi'ni yönetiyor.

Fartuun Adan ve Ilwad Elman yıllardır kadın hakları, barışın inşası ve çocuk askerleri rehabilite etmek için mücadele ediyor.

İki hak savunucusu bu yöndeki çalışmaları sürdürebilmek için 1 milyon ABD Doları tutarında bir ödülün sahibi oldular.

Fartuun Adan ve Ilwad Elman bu alanda çalışan üç örgütü, çalışmalarını desteklemek için seçti. Love Does, Panzi Fonu, ve Prajwala. Bu kurumlar özgürlük ve insan hakları, marjinalleşmiş nüfusa sağlık hizmeti ve seks kaçakçılığı kurbanlarına yardım için çalışıyor.

Aurora, bugüne kadar yaklaşık 30 ülkede çok sayıda projeye destek oldu ve savaş, kıtlık, sağlık hizmetlerinden yoksunluk, soykırım veya insan hakları ihlallerinden muzdarip yaklaşık bir milyon kişiye fayda sağladı. 2016 yıılndan bu yana Ermeni Soykırımı'ndan sağ kurtulanlar adına ve soykırım mağdurlarının kurtarıcılarına minnettarlıkla verilen Aurora Ödülü, dünya çapındaki insani yardımseverlerin bağış zincirini devam ettirmesini sağlayarak, küresel insani yardım hareketini genişletmeyi amaçlıyor.

Seçici Komite üyesi, Aurora İnisiyatifi  Eş Kurucusu ve  New York Carnegie Kuruluşu Başkanı Vartan Gergorian  “Fartuun Adan ve Ilwad Elman, Aurora Ödülü'nün ruhunu ve minnettarlık felsefemizi somutlaştırıyor.  Somali'de yaptıkları harika işler için onlara en derin hayranlığımızı ve takdirimizi ifade etme fırsatını bulmaktan çok memnunuz. İnsanlara ikinci bir şans, gelecek için umut ve anlamlı bir yaşam sürmeleri için ilham veriyorlar. Onların cesaretleri, fedakarlıkları, idealizmleri ve sahadaki eylemleri küresel Aurora hareketinin değerlerini yansıtıyor, ”dedi.

Ödül için 19 Ekim 2020'de New York Halk Kütüphanesi'nde canlı yayınlanacak bir tören düzenlenecek.

Aurora Ödülü 1915 soykırımında bütün ailesini kaybeden ve mucize kabilinden hayatta kalan Arşaluys (Aurora) Mardiganian adına 2016 yılından bu yana veriliyor. Ödül, şiddet, hak ihlali ve benzer insanlığa karşı suçlar mağdurlarına yardım etmek için hayatlarını ve özgürlüklerini riske atanlara veriliyor.

Ödülü daha önce kazananlar şöyle:  Burundili aktivist Marguerite Barankitse (2016), Amerikalı doktor ve gönüllü Dr.Tom Catena (2017), Rohingya'da Müslümanların ve diğer toplulukların hakları için mücadele eden insan hakları savunucusu Kyaw Hla Aung (2018) ve Ezidi aktivist Mirza Dinnayi (2019).

(AGOS – 18.9.2020)


İKİ ŞAİR, İKİ ŞİİR…
 

Balıkçılar (Filiadost)…

Aycan SARAÇOĞLU

İki balıkçı sandalı vardı
denizin kıyısında durmuş.
Birinin üzerinde Filia,
birinin üzerinde Dost
yazılıydı.
Biri Türk, diğeri Rum’du balıkçıların.
Açıldılar Akdeniz’e.

Korsanlar buldu onları bir gün.
Koptu fırtına, başladı kavga.
Akdeniz kızdı kükredi.
Gökyüzü yıkıldı.
Sandallar parçalandı kavgalarda.
Sevgi Adasının balıkçıları
acılar çektiler denizler ortasında.
Yılmadılar.
Mutlaka bir yarın vardı.

Korsanlara,
dalgalara,
fırtınalara inat,
daha sağlam sandallar yaptılar.
Dost ve Filia denize açıldılar birlikte.
Yeniden.

İnsan ve umuttu yükleri.
Hade rasgele Filiadost.
Hade asılın küreklere.

Umutsuzluk yasak!

Yalçın OYTAM

Oğlum bak,
Suyla değil
Acıyla yoğruluyorsun ama
Yorulmak yasak

Sesin gür, başın dik
Koşar adım dinleneceksin
Yaralarını gözlerin saracak
Tuzlu, ıslak

Koparılmış dallarının
Hakkını verecek
Açtığın çiçek

Her yaran
Karanlığı işleyen
Işık atölyesi

Yüzün
Güneş gibi parlayacak

Çalışkan eli umudun
Gönlünün kapısını çalacak

Oğlum bak
Kapanmak, solmak yasak

Bu yazı toplam 2657 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar