1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Bize de sorsanız!..
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Bize de sorsanız!..

A+A-

m1-159.jpg

Kime sordunuz?

Kime sordunuz da “Kıbrıs’ta şöyle olması lazım, böyle olması lazım” diyorsunuz…

Kimse sordunuz da iki devletliliğin çözüm olduğunu söylüyorsunuz?

Kime sordunuz da KKTC’nin tanıtılması gerektiğine karar verdiniz?

Bu soruları Türkiye medyası için, Türkiye muhalefeti için soruyorum.

AKP’nin zaten ne olduğunu biliyoruz, ne istediğini, KKTC’yi nasıl gördüğünü, nasıl idare ettiğini biliyoruz da hani her konuda AKP’ye muhalefet etmeye çalışan muhalefet var ya!..

Özellikle CHP.

Kıbrıs söz konusu olunca AKP’den de, MHP’den de daha kafatasçı bir felsefeyle (buna felsefe de denebilir mi bilmiyorum) “iki devletliliği de bırakın, KKTC’yi tanıtmak lazım” diyorlar.

KKTC’nin tanınmasının ötesinde ne olacağını öngörmek çok da zor olmasa gerek ama Türkiye’de çoğunluk, ‘Turancı’ anlayışla bir Türk devletinin daha resmileşmesini ‘ülkülerinden’ biri olarak görüyorlar… Neredeyse yataklarına girdiklerine bunun rüyasına yatıyorlar.

Muhalefet de öyle, sansürlenen, sürgüne gönderilen, hapse atılan, düşüncelerine kelepçe vurulan aydın ve gazetecilerin yokluğunda belki doğruları konuşurlar diye umut bağladığımız birkaç gazeteci de aynı mantıkla hareket ediyorlar.

KKTC’nin tanıtılması onlar için de ‘ülkü’ haline gelmiş.

Bir CHP milletvekili ne diyor?

“Evet vergilerimizle KKTC’ye yardım ediyoruz ama giden bu paralarla yapılacak Saray’la KKTC tanıtılmaz” diyerek Kıbrıslı Türklerin isteklerine değer vermeden, belki de hiç bilgi sahibi olmadan bizim isteğimizmiş gibi görüş belirtiyorlar.

Kıbrıslı Türkler olarak aşağı yukarı 100 bin kaldığımızı tahmin ettiğimiz bu topraklara Türkiye’den taşınan belki 500 bin Türkiyeli insana elbette ki maddi desteğin sağlanması gerektiğini göz ardı ediyorlar.

Zaten kalmayan üretimle, azıcık üretime de Türkiye’nin kendisinin ambargo koymasıyla ihracın da yapılamamasıyla, burada ödenen vergilerle 100 bin yerine 500-600 bin nüfusun yaşayabilmesinin mümkün olmadığını görmezden geliyorlar.

Her türlü ürünü Türkiye’den almak zorunda kaldığımız için gelen paranın fazlasının Türkiye’ye gittiğinden haberleri de yoktur diye düşünüyorum çünkü merak edip öğrenme gereği duymamışlardır.

Buradan söylenenlere de kulaklarını kapamışlardır.

***

Televizyon kanallarında, hatta havuz medyası dışında kalan birkaç tv kanalında Kıbrıs’la ilgili ahkâm kesen ve buradaki durumun, yaşam şartlarımızın, AKP karışmacılığının farkında olmadıklarına inanmak istediğim siyasiler ve gazeteciler daha önce Suriye’den göç eden ve şimdilerde de Afganistan’dan başlayan insan göçüne karşı tepkilerini ortaya koyarken ve mültecilerin ülkelerine gönderilmeleri gerektiğini ifade ederlerken KKTC’de olanlara karşı tepkisiz kalmaları ve durumdan bîhaber olmaları (belki de seçimlerinin böyle olması) büyük bir çelişki oluşturmaktadır.

82 milyona dışarıdan 4-5 milyonun katılması Türkiye’de yaşayanları oldukça ve haklı olarak rahatsız ederken, 100 bine 500 binin eklenmesine söyleyecek bir sözleri yok mu?

***

Peki Maraş’la ilgili milliyetçi, şoven, fetihçi düşüncelerinin dışına çıkarak bir görüş belirtmeleri mümkün değil mi!

Erdoğan “Maraş’ın %3.5’unu askeri bölge olmaktan çıkardık, eski sahipleri Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvursun” çağrısı yaparken, Türkiye’den de orada mal sahibi olunmasını istiyor ardından…

Yani niyet açık; “Belki Maraş’taki mal sahiplerini kandırırız, mallarını satarlar, Türkiye’den de adamlarımızı o malları almaları için görevlendiririz ve Maraş da böylelikle yasal olarak bize geçer”!

Türkiye muhalefeti, aydınları ve gazetecileri de Maraş’ın ellerine geçmesinden oldukça memnun olurlar. Türk yayılmacılığı bu kez farklı bir biçimde gerçekleşmiş olur. Fetih’in başka bir biçimi!

İşte böyle düşüncelerin ve kafa yapılarının olduğu bir ülkeden ne yazık ki biz destek bekliyoruz… Biz derken, barış isteyenleri, federal bir çözümü savunanları kastediyorum.

Üzülüyorum da üstelik; Kıbrıs’ta barışın, çözümün iki devletlilikle olacağına gerçekten inananların olduğunu da gördükçe saflığın bu kadarına da pes demek geliyor içimden…

Bir merak edip sorabilseler, buraya sadece kumar oynamak için değil de Kıbrıslı’nın nabzını yoklamak için gelseler…

Kıbrıslı’nın nabzının Saray’da değil ama sokakta attığını da bir anlasalar… Saray’ın ve hükümetinin Erdoğan’ın atamaları olduğunu da görseler…

Umut ediyorum işte… Bendeki de fakirin umudu.


Olimpiyatların çağrıştırdığı…

m2-133.jpg

Birkaç gündür Tokyo Olimpiyatlarını izliyoruz… Pandemiden önceki normali bir nebze de olsa yaşamaya çalışıyoruz… Gerçi yüzlerdeki maskeler o normali çok yaşatamasa da en azından 2020 Olimpiyatlarının 2021’de de olsa yapılıyor olması bu kötü günlerin içinde farklı bir nefes almamıza neden oluyor…

İlk günün bizim için artık alışık olduğumuz görüntüsü Türkiye’nin “tanımam” dediği Kıbrıs Cumhuriyeti ile aynı alanda yer almasıydı… Bayraklarıyla… Hani Erdoğan “artık Kıbrıs Türk Devleti var” dedi ya… Hade bakalım… Görelim o Kıbrıs Türk Devleti’ni… Birilerinin demesiyle ne yazık ki olmuyor… Dünyaya ters düşmekle de olmuyor… ‘İki devletlilik’ dediniz, ‘Maraş’ın %3.5’unu açtım’ dediniz… Her taraftan tepki geldi. BM’den, AB’den, ABD’den, Fransa’dan, Rusya’dan ve tabii ki Kıbrıs Cumhuriyeti’nden… “Bize ne onlardan” diyorsunuz… Kimlerin dediği sizi ırgalıyor? Dünyayı yöneten onlar… Onlar dünya… Kim kaldı ki!

Her şeye ters, kendi başına buyruk aynı dünyada yaşamaya çalışıyorsunuz… Olmuyor işte. Yaşayamazsınız. Kaldı ki Kıbrıs için onlar da zaten bizim istediğimiz, bizim önerdiğimiz Federasyon diyorlar.

Federasyon ki aslında iki devletten biri olacak, eşit olacak, eşit yönetecek bir sistem…

Şimdiki gibi kul, köle olan değil… Eşit egemen iki devlet talebiyle Türkiye’nin bir vilayeti gibi değil, eşit iki devletten biri olacak olan sistem…

Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz?

Sizin dünyanız başka mı?

Benim dünyam ve hayalim, Olimpiyatlarda Federal Kıbrıs Cumhuriyeti olarak yarışmak.       

Bu yazı toplam 1231 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar