Serkan Soyalan

Serkan Soyalan

Bir Arada

A+A-

   İstanbul Beyoğlu’nda Yapı Kredi Galeri’de açılan “Bir Arada / Together” sergisini, yolunuz İstanbul’a düşerse, mutlaka ziyaret etmelisiniz.
   İkincisi gerçekleşen “Bir Arada” sergi dizisi, odağını bu kez 90’lardan bu yana üreten ve aynı kuşağa ait İstanbullu iki sanatçıya, Fulya Çetin ve İlhan Sayın’a çeviriyor. 

***
   Bu yazımızda, serginin tanıtım yazısından hareketle biraz bilgiler verelim...
   Kent ve doğa manzaraları, hayvan ve insan portreleri, soyutlamalar ve objelerle karşımıza çıkan sanatçılar, izleyicinin hayal gücüne alan açan açık uçlu çalışmalar üretiyor. 
   Müşterek temalar, benzer dünya görüşleri ve uzun yıllara dayanan arkadaşlık bağları üzerinden birleşen iki sanatçı, biçimsel anlamda ayrışsa da sanatsal yaklaşımları ve işledikleri konularda buluşuyor. Her iki sanatçının ortak noktaları arasında en belirgin olanı, insanın doğa üzerindeki tahakkümünü düşündüren incelikli eserler üretmeleri. 

***

   Resim temelli ancak resimle sınırlı kalmayan bu çalışmalarında, izleyiciyi bitki ve hayvanların da özne konumunda olduğu büyülü bir dünyaya çağırıyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çevresel adaletsizlikler ve sömürgecilik gibi günümüzün sosyopolitik konuları süzgeçlerinden geçirerek nazik, sade ve kendine özgü bir sanatsal dile çeviriyorlar.

***
 
   Yapı Kredi Galeri’nin mimarisinden yola çıkılarak geliştirilen “Bir Arada” sergi dizisinde, kişisel ve ikili sergileme yolları kesişiyor. 
   İki kat, iki ayrı kişisel sergiyle sanatçıların bireysel üretimlerine odaklanırken, eserlerinin bir arada sergilendiği orta alandaki ‘beyaz küp’, iki sanatçının arasındaki kavramsal ilişkiyi vurgulayan ortak bir zemin kuruyor. 
   Araştırma konuları ve sanatsal ifadeleri benzerlik taşıyan sanatçıların çalışmalarına birlikte bakma alanı açan “Bir Arada” bu defa insanın doğa, kent ve insanla kurduğu karmaşık ilişki ağları üzerine düşünüyor. 

***

   İlhan Sayın adını Turgut Uyar’ın “Geyikli Gece” şiirinden alan sergisinde doğanın direnişine, zamanın geçiciliğine ve mimariye odaklanırken Fulya Çetin “Gündüz Rüyaları”nda kadın ve doğanın varoluş mücadelesinden hareketle ekofeminist bir görsellik kuruyor. 
   Her iki sanatçı da sert konuları incelikle, yalınlıkla ve hassasiyetle ele alıyorlar. Fulya Çetin “Buket” (2016) resminde bembeyaz kocaman bir buket çiçek resmederek erkek şiddetini görünür kılarken, İlhan Sayın “Hamam”da (2022) duvar yazısıyla konuyu günümüze taşıyor ve bizi insanların kalıcı olmadığı gerçeğiyle karşılaştırıyor.
 
***
   Sanatçılar, eskimiş ya da yıkık dökük olanın estetiği ile ilgileniyor. 
   Fulya Çetin “Arda Kalan”da (2009) izleyiciye geçmişte neler yaşandığını yıkık bir binanın köşesinde hüzünle duran bir çift topuklu botu resmederek anlatıyor. 
   Yangın, yıkıntı, sarsıntı, patlama ya da deprem; tam olarak ne yaşandığını bilmiyoruz ancak kolektif hafızamızda yer edinmiş imgeler üzerinden ortak bir yas duygusunda birleşiyoruz. 
   Sevgililer, arda kalan eşyalar ya da bitkiler, konusu ne olursa olsun Fulya Çetin’in eserleri izleyiciyi sarmalayan bir sıcaklıkta olduğundan empati duygusu uyandırır. Bu durum, sanatçının çalıştığı konuları okuması, hissetmesi, içselleştirmesi ve aynı zamanda kendisiyle ve hayatla kurduğu samimi ilişkiden kaynaklanır. 
   İlhan Sayın da tıpkı Fulya Çetin gibi yıkık, dökük ve kırık olanın estetiğini arar. Onun görsel dünyasında eskiye ve bugüne ait gerçeklikler devamlı bir çatışma halindedir. Ancak bu çatışma asla şiddetli bir dille anlatılmaz. İlhan Sayın yan yana getirdiği durumlar üzerinden ince bir ironi dünyası yaratır. Zamansız evrenler kurar. Kuşlar Kitabı (2024-2025) serisinde sıvası dökülmüş çatlak duvarlar eskiyi anımsatır, ancak bu geçmiş zaman değil belki de gelecekten bir günü tasvir eder. 
   İlhan Sayın’ın yıkıntılara ilgi duyması, insanın sonsuza kadar var olma çabasına eleştirel yaklaşımından kaynaklanır. O tezatlar üzerine, sakin ve düşündürücü kompozisyonlar kurar.
 
***

   Fulya Çetin ve İlhan Sayın’ın sanat üretimlerine bir arada baktığımızda ortak bir konu daha beliriyor: Portre resmi. 
   Aysel Gürel, Björk, Bergen ve müzisyen arkadaşı Kani gibi sahnede yetenekleriyle parlayan ışıltılı ve şahsına münhasır karakterleri resmeder Sayın. 
   Aysel Gürel’in kocaman renkli gözlüğü, Kani’nin kulağına taktığı çiçek, Björk’ün kabarık saçı ve Bergen’in göz makyajı… İlhan Sayın bu güçlü karakterleri üstüne basa basa değil, varla yok arası resmetmeyi seçer. Onları net çizgilerle tanımlamaya kalkmaz. Gururlu ve kararlı bakışlarını ön plana çıkaran renkli ve uçucu bir dille resmeder. 

***
   İlhan Sayın sanatı dendiğinde akla ilk manzara ve kent resimleri gelse de, ‘99 (1999) ve Kırık Portre (2024) gibi alışılmadık resimleriyle, sanat pratiğinin başından günümüze kadar bu alanda da üretmeye devam eder. 
   Fulya Çetin’in pratiğinde ise portre daha baskın bir yerdedir. 90’lardaki erken dönem resimlerinde oğluna ve otoportrelere yer verirken, 2000’lerden itibaren yakın çevresine yönelir: Rastlaşmalarla görüp etkilendiği yüzler, arkadaşları, sevgililer, seçilmiş aileyi temsil eden insanlardır bunlar.
 
***
   Kimi zaman kırmızı uzun saçlarını çakmakla tutuşturmak üzere olan biri çıkar karşımıza ya da elinde bir buket zambak tutan oğlan çocuğu; kimi zaman dudak dudağa gülüşen bir çift ya da birbirine şefkatle dokunan sevgililer, kimi zaman da çimlere uzanıp gökyüzünü izleyen biri ya da kuş kostümü giymiş gizemli bir kişi… 
   Fulya Çetin’in portreleri sadece yüzü değil bir durumu ve hissi de barındırır. Bu his bazen direniş, bazen aşk, bazen de güvene odaklanır. Hayvan ve insan arasındaki bağa ya da insanla doğa arasındaki ilişkiye de dikkat çeker. Fulya Çetin’in ilgisi zamanla insanlardan doğaya kayar, böylece bitki portreleri diyebileceğimiz Gülhatmi (2023) gibi etkileyici ve büyük boyutlu resimler doğar.
 
***

    “Bir Arada” sergi dizisi sanatçılar arasındaki benzerliklerin yanı sıra farklılıkları ya da farklı bir araya gelme yollarını da araştırıyor. “Bir Arada” bu defa yeni bir yol izliyor. 2023’teki serginin ilk edisyonunda birbiriyle daha önce karşılaşmamış ve sergi davetine kadar birbirlerinin sanat üretimlerine yabancı olan iki sanatçı eşleşmişti: Sena Başöz ve Noor Abuarafeh. Bu defa birbirini uzun zamandır tanıyan, aynı konulara dertlenip aynı sevinci paylaşan iki sanatçı dost bir araya geliyor.
 
***

 Yapı Kredi Galeri’de açılan sergi 4 Ocak 2026’ya kadar ziyaret edilebilecek.

Bu yazı toplam 2501 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar