1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Baş faşistler ve “Hain Suphi Coşkun”!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Baş faşistler ve “Hain Suphi Coşkun”!

A+A-

Kafam karmakarışık oldu!
Be arkadaş, “hain” kimdir?
“Kimlerdir?”
Milliyeti kimdir?
Kimlerdir?

-*-*-

Hafta sonları sabahın köründe; hafta arası sabah televizyon programı olduğu için akşam serininde yürüyüşlerimi yaparım…

-*-*-

Bu yürüyüşler, vücut sağlığı, şeker, kalp sağlığı falan için iyi geliyor olabilir ama her gün yazan benim gibilere, “yazacak konu bulma” açısından veya ne yazacağınızı toparlamak açısından da iyi gelir!

-*-*-

Dün bu yüzden televizyon programı sonrası, hiç yapmadığımı yaptım ve karmakarışık olan kafamdaki konuları toparlamak için “sıcağa ve güneşe rağmen” yürüyüşe çıktım!

-*-*-

Elime bir video geçti…
Video, Azerbaycan’da bir düğünde çekilmiş…
Gelinin babası, dans pistinde halay çekiyor!
Ve bu arada da KKTC Bayrağı açıyor… 

-*-*-

Gelinin babası kim?
Suphi Coşkun!
KKTC’yi yönetenlerin – pardon – KKTC’yi soyup soğana çeviren ve üzerine de milliyetçilik taslayanların bunca yıldır “hain”lik mertebesinden aşağıya indirmedikleri bir kişi!

-*-*-

Suphi neden hain?
Çünkü Suphi bir Kürt!
Her Kürt gibi de “doğuştan hain olma potansiyelli”…

-*-*-

Haaa Dipkarpaz’ı uzun yıllar belediye başkanı olarak başarıyla yöneten Suphi sussa, konuşmasa, barış istiyorum demese, “Rumlarla, Türklerle, Kürtlerle, Adanalısıyla, Muşlusuyla, Karadenizlisiyle hepimiz kardeşiz” demese sorun olmayacaktı!
Ama Suphi sonuçta “Kürt kökenliydi…”
Kürtçe konuşuyordu ve vay hain vay, Rumcayı da öğrenmişti; komşularından!

-*-*-

İşte O hain, kızını evlendirmek için Azerbaycan’daydı…
Çok iyi yaptığı bir işi yaparken yani halay çekerken, eline vatandaş olmaktan gurur duyduğu devletinin bayrağını da aldı, sonra damadına uzattı… 
Ve herkes alkışladı… 

-*-*-

Sizin “hain” dediğiniz hele hele baş faşistlerimizin çok zevk aldıkları klasik suçlamadır, “PKK’lı terörist” bile yaptığınız bu adam, gitti Azerbaycan’da, sizin hiç yapamadığınız şeyi yaptı… 
Ve sordum; “ne iş?”
Dedi ki, “anavatanım da babavatanım da Kıbrıs’tır, Muş’ta akrabalarım vardır… Tabii ki devletimle de bayrağıyla da gurur duyuyorum, ben sadece KKTC’liyim”… 
Ve ekledi, “bu gurur, insanların kardeşliğine, barışa, çözüme, çözümlere, paylaşmaya, adalete engel bir gurur değildir ki…”

-*-*-

Ve baş faşistler geldi aklıma…
Bir de Şimon Aykut…

-*-*-

Şimon Aykut’un hapiste 450’inci günü… 

-*-*-

En az 200 tanık dinlenecek ve galiba şu ana kadar dört – bilemediniz beş tanık dinlendi…
Yani bu adam, bizdeki faşistlerin Güney’deki “dostları”nın uydurma yasaları ile tutuklu yargılanmaya devam ediyor…

Üstelik, 75 yaşındaki bu adam, tutuksuz yargılanmak için 2 milyon Euro teminat öneriyor; “ayağıma elektronik kelepçe takın; kaçmayacağım, beni hapiste tutmayın, kanserim ve öleceğim” diyor… 

-*-*-

Şimon nasıl yakalandı?
Şimon’u, tıpkı yıllarca Suphi Coşkun gibileri “hain” diye satan faşist ya da dönme faşist tipler her gün whatsapp gruplarında ve Türkiye gazetelerinde yayınladıkları mesajları ve yazıları ile yakalattı!

-*-*-

Rum polisine ve istihbaratına, Şimon Aykut ve öteki İsrail kökenli KKTC’ye yatırım yapan insanları, aynı faşist grup ihbar etti!
Doğrudan ihbar etmedi elbette ama sonucun böyle olacağından eminim, “emindiler…”

-*-*-

Ve sonra ne oldu?
Bu ihbarcı, gammaz, çökücü, statükodan faydalanmacı ve sonuçta sözde eşit egemen devletçi faşistler; Şimon Aykut’a karşılık beş masum Rumun yakalanıp, şu anda resmen işkenceye maruz kalmasına sebep oldu… 

-*-*-

Ve bir tarafta ya da şöyle diyelim Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, devleti Kıbrıslı Türklerle paylaşmak istemeyen güruh; öte tarafta devleti bölmekten ve yutmaktan başka hedefi olmayan aynı kafadaki güruh; işleri iyice sarpa sardı!

-*-*-

Angela Holguin Ada’ya gelişini erteledi…
Özellikle KKTC’de değişimi bekleyecekler…
Ve değişim olmazsa, bir daha kimse yüzümüze bakmayacak!

-*-*-

Kısacası, çözüm adına, çözüm olması için tek ama küçük umut; Ersin Tatar’ın ve temsil ettiği çözüm düşmanı faşist güruhun temizlenmesidir…

-*-*-

Bunun milliyetçilikle, Türklükle, hainlikle de alakası yoktur!
Çünkü “hain” kimdir; “hain” kimlerdir; sanırım artık herkes çok daha net görüyor!

-*-*-

Su götürmez bir gerçek!
Statüko, iki tarafta da gayet iyi korunuyor!

-*-*-
00,
Az da olsa, küçük de olsa tek umut; daha önce Politis gazetesinde de vurgulandığı gibi, Tufan Erhürman’dır!
Çünkü Tatar, Nikos Hristodulidis’in; Hritodulidis de Tatar’ın faşist ekmeklerine sürekli bal sürüyor!
Destekçileri ile ve yaptıkları ile birlikte!


Nasıl battık?

Bir devletin maliyesi nasıl çöker?
Elbette ekonomist değilim!
Ve ekonomistlerin işine karışmak istemem!

-*-*-

Ama okuduğum bazı kitaplardan elde ettiğim basit bir bilgiyi, doktor maliye bakanımızın da anlayabileceği bir şekilde yazmak istiyorum…

-*-*-

Haddimi aşmışsam da özür dilerim ama bazı kitaplar diyor ki, “bir kişi, eğer lüks harcamalar için borçlanıyorsa, işi zurnadır!”

-*-*-

KKTC’de evet maaş ödemesi için borç alınıyor gibi bir görüntü var ama lüks harcamalara para harcanmamış olsa, maaş ödemek için borçlanılmaz!

-*-*-

KKTC’de, borç ödemek için bir plan yoktur!
Eğer bir plan yoksa, borçlu kişi de, kurum da, şirket de, devlet de batar!

-*-*-

KKTC’de yatırıma amaçlı olarak ayrılan, ayrılabilecek bir gelir yoktur!
Haliyle “ele güne muhtaç” bir durum söz konusudur!

-*-*-

Ve en basit kurala gelelim; iflası önlemenin en basit kuralı; kazandığınızın altında harcamaktır… 

-*-*-

Bizimkiler ne yapıyor?
Şatafat, gösteri, külliye havasında, endamında, bol makam arabalı, bol törenli harcamalar yapıyor… 
Allah’a çok şükür, Türkiye ve Azerbaycan ha bir de az İngiltere dışına gidemiyorlar!
İyi ki de gidemiyorlar yoksa borçlanma da yetmeyecekti bu işleri güçleri sadece şov olan haramilere! 

quake1.jpg

Bu yazı toplam 2311 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar