1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Aynı ürüne 2.4 kat fazla ödemek!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Aynı ürüne 2.4 kat fazla ödemek!

A+A-

Kıbrıslı Türkler, ithal bir ürüne, Kıbrıslı Rumlara kıyasla 2.4 katı daha fazla ödeme yapıyor.
İki mislinden fazla!

Dünyadaki benzer ekonomilere kıyasla da 1.8 kat daha pahalı ödüyoruz aynı malı.

Bu gerçekle Dünya Bankası’nın Kıbrıs Türk Ekonomisi’ne dair son izleme raporunda yüzleşiyoruz.
Dünya Bankası Kıdemli Ekonomisti Fiseha Haile’i dinlerken, maruz bırakıldığımız pahalılıkla bir kez daha yüzleşiyoruz.

Üstelik bu pahalılığın nedeni sanıldığı gibi sadece “izolasyon” ya da “ambargo” değil…
Asıl neden yapısal sorunlarımız!
Ülkemiz plansız, hesapsız ve vizyonsuz yönetiliyor.
Bedelini ise en çok yoksullar, özellikle de düşük gelirli, kırılgan gruplar ödüyor.

Raporda açıkça yazıyor:

“Enflasyon, gelirlerinin yaklaşık üçte ikisini temel mal ve hizmetlere harcayan yoksul ve kırılgan kesimler üzerinde orantısız bir yük yaratmaktadır.”

***

Dünya Bankası Raporu’nu dinlemek için güne Kıbrıs Türk Ticaret Odası salonunda başladık.

Dünya Bankası’na göre, Kıbrıs Türk ekonomisi 2024’te reel olarak %6.4 oranında büyüdü.
Büyüme önemli ama dengesiz.
En önemlisi de: SÜRDÜRÜLEMEZ.

İhracat %13 düştü.
Yeşil Hat Ticareti %2 azaldı.
Yani “büyüme”, üretim temelli değil

“Büyümenin ana itici gücü, kamuda genişleyen maaşlar ile özel sektörde artan hayat pahalılığına bağlı maaş düzenlemeleriyle desteklenen iç tüketim olmuştur.”

Yani bir tüketim ekonomisi!

Ama buna karşılık, Maliye her ay borçlanmak zorunda kalıyor.
Üretmeyen bir ekonomi nasıl büyüdü?
Asıl yanıtlanması gereken soru bu.

Ve işte bu yüzden, büyümenin sürdürülebilir olmadığı zaten bu yıl kendini gösterdi:
İnşaat sektörü durdu, turizm kan kaybetti, güneyden geçişler azaldı.
En ciddi artış kamu harcamalarında yaşandı.

Ancak kamu harcamalarının %80’i maaş ve transferlere gidiyor, yatırıma değil.
Gelir ise bu harcamaları karşılamıyor, açık büyüyor.

***

Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, konuşmasına “kamunun ekonomi üzerindeki yükü azaltılmalı” diyerek başladı.

Ama mesele “yük” değil aslında.
Mesele organizasyonsuzluk, verimsizlik, yandaşlık, partizanlık!

Ne kadar yandaş varsa “danışman” diye çevrene toplarsan,
İhaleleri şaibeli hale getirirsen, alım garantili anlaşmalarla toplumun kaynaklarını tüketirsen…
Ama tüm bunları hiç konuşmayıp sadece “kamunun yükü” dersen…
O zaman şikâyet etmeye de hakkın olmaz!

Sağlık için ayrılan bütçe yük değildir.
Yük, o bütçeye rağmen tüm gün erişilemeyen, niteliksiz, keyfi, eksik sağlık hizmetidir.

Yük; çocukların barakalarda okuması, tarım alanlarının betonlaşması, kıyıların işgalidir.

***

Elbette kötü yönetimin yanı sıra, çözümsüzlük de ekonomiyi olumsuz etkiliyor.

Ama şaşkınım...
Çünkü Avrupa Birliği’nin bile artık adadaki bölünmüşlüğü baz alarak ekonomik formüller geliştirdiğini görüyoruz.

Evet, her sorunu çözümsüzlüğe bağlamak doğru değil.
Ama statükoyu bu kadar normalleştirmek de ürkütücü!

 

Bu yazı toplam 2673 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar