1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Aynı Sistemin Daha Kötü Hali
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Aynı Sistemin Daha Kötü Hali

A+A-

Çocuk veya bir ergenin anne-babasıysanız; istemediğiniz, onaylamadığınız fiziksel, duygusal ya da cinsel olarak çocuğunuzdaki bazı olumsuz davranışları gözlemlemişsinizdir. Fiziksel şiddet uygulama, korkutma, tehdit etme, isim-lakap takma, alay etme, dalga geçme, aşağılama, kaba söz söyleme, küfürlü konuşma gibi eylemlerinden birine ya da birkaçına tanık olmuşsunuzdur. Ne yazık ki bugün okullarımızda öğretmenlerin en sık gördüğü davranışlar tam da bunlar…

Çocuklar arasındaki saldırganlık olağan ve basit görünebilir, bir çocuk diğerinin canın yanacağını düşünmeden bazı hareketlerde bulunabilir. Fakat zamanla bu saldırganlık karmaşıklaşıyor ve akran zorbalığı dediğimiz hale bürünüyor. Zorbalık yapan tek bir çocuk olabileceği gibi, bir grup da olabiliyor. İşte böyle bir ortamda yetişen çocuğunda gerçek başarıyı yakalaması mümkün olamıyor.

Öte yandan sanmayın ki olumsuz öğrenci davranışı ya da akran zorbalığı sadece kamu okullarında var. En iyi bildiğiniz, böyle şeyler asla yaşanmaz dediğiniz okulda hatta özel okullarda bile tahmin ettiğinizden çok daha yüksek oranda bu olumsuz davranışları görmek mümkün. Dahası dijitalleşen dünyada bu zorbalıklar sadece okul ortamında kalmıyor, sosyal medya hesaplarıyla okul sonrası yaşama da taşınıyor.

Kısacası kabul etsek de etmesek de çocuklarımızda bu davranışlar giderek artıyor, çocuklarımız yitip gidiyor…

Sorun nedir? Neden çocuklarımız böyle?

Sorun anlayışımızda. Çocuklarımızın duygusal dünyasını eğitmeyi imal etmekte. Okula, öğretmene, eğitime bakış açımızda.

Çocuklarımızın eğitimleri ile genel derdimiz; “sınavlarda başarılı olsun, iyi bir işe girsin ile sınırlıdır”. Okusun doktor, mühendis, öğretmen  olsun, resim isterse sonra yapar. Sınavlarını geçsin bir işe yerleşsin da müzikle sonra da ilgilenir.

Şöyle bir düşünün;

  • Çocuğunuzun matematik dersinden aldığı not mu daha önemli sizin için yoksa resim ya da müzik dersinden aldığı not mu?
  • Türkçe ya da Fen Bilgisi öğretmenin söylediklerine mi daha kıymet veriyorsunuz, teknoloji-tasarım öğretmenin söylediklerine mi?

Peki ne yapmalıyız?

Yapacağımız şey basit aslında. Sanat eğitimine bugünkünden çok daha fazla değer vermek. Eğitimin, sınavlarda yüksek not almak olmadığını, eğitimin temel misyonunun iyi bir insan, her yönüyle gelmiş, aydın bir birey yetiştirmek olduğunu  bilen insanları iş başına getirmeliyiz. Bu konuda size birkaç örnek vermek isterim:

  • Toplum gözünde öğretmenliğin en yüksek statüde bir meslek olduğu, dünyanın en şaşırtıcı eğitim sistemine sahip Finlandiya’da müzeler sabah saatlerinde sadece çocuklar için ücretsiz olarak açıktır ve öğretmenlerin haftanın belirli günlerinde müzede ders yapma zorunluluğu vardır. Bu karar, geleceği kuracak çocukların sanat eğitimine önem veren yöneticilerin kararıdır.

 

  • Yıllardır üretim yapan kömür madeni kapanınca Fransa’nın en fakir şehri haline gelen Lens’e ikinci Louvre Müzesi’ni açmak sanatın önemine inanan yöneticilerle olmuştur. Hem bölge insanı hem kentin ekonomisi düşünülmüştür. Paris’teki Louvre depolarında duran eserler burada değerlendirilmiş, sanatseverlerin akın akın Lens’e de gitmesi sağlanmıştır.

 

  • İnsanlar teknoloji açısından donanımlı bir ürüne sahip olmak istedikleri kadar ürünün estetik bir yapıya sahip olmasını da beklerler. Steve Jobs, aldığı kaligrafi dersi sayesinde güzel bir tipografiye sahip ilk bilgisayar olan Mac’i tasarlama olanağı bulmuştur. Sanat dersi almış bir CEO’nun ayrıcalığı bu özelliği yaratmıştır.

Bu son örnek; sanat eğitiminin gerekliliğini, önemini tartışırken artık eğitim kurumları, stratejilerini STEAM (Science/Fen, Technology/Teknoloji, Engineering/Mühendislik,  Arts/Sanat, Mathematics/Matematik) üzerine kurulduğunun ispatı niteliğindedir. Çağdaş eğitim sistemleri bilim, teknoloji, mühendislik ve matematiğin sanatsız olamayacağını, yaratıcılığın olmadığı yerde bilim ve teknolojinin de gelişemeyeceğini bilerek eğitim programlarını oluşturuyorlar.

Okullarımızdaki sanat eğitiminde; ders saatinin azlığı, araç ve gereç yetersizliği, çalışma mekanlarının yetersizliği, derslere gereken önemin verilmemesi bilinen temel sorunlardır. Ancak bunlardan çok daha büyük olan esas sorun hem yöneticilerin hem de anne-babaların sanat eğitiminin önemini bilmemeleridir.

Unutmayın ki biz nasılsak, çocuklarımız da öyle olur. Kanımca bugün çocuklarımızın yaşadığı ve yaşattığı olumsuz davranışlar, onaylamadığımız tutum ve değerlerinin en temeldeki sorumlusu, bu eksik ve çarpık eğitim sisteminin mezunları olan biz anne-babalarız. Çocuklarımızın; sizin, bizim, hepimizin yapmadığı şeyi öğrenmesi mümkün değildir. Artık yeni nesil sorguluyor. Resim yapan, tasarım yapan, yazıp, okuyan, üreten anne-baba, öğretmen ve yönetici görmezse, kendi de bunları yapmıyor, önemime inanmıyor.  

Bu çarpık anlayış ve sıkıntılı sistem yitip giden çocukluklar yarattı. Şimdi o çocukluktan gelen yetişkinler olarak çocuklarımızı aynı sistemin daha kötü halinde yetiştirmeye çalışıyoruz…

egitim-013.jpg

Anlayana Gülmece

Saatler Geri Alındı

Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki tüm saatleri toplayıp saatçi Temel’e gider:

  • Ula Temel, saatler geri alınacakmış. Evdeki saatleri senden aldığımız için sana getirdim. Bunları geri alacaksın da…

 

Temel kendinden emin bir şekilde:

  • Öyle yağma yok... Ben de duydum ama sadece 1 saat geri alınacakmış. Sadece 1 tanesini alırım, diğerlerini almam.
Bu yazı toplam 1323 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar