1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. ABD’nin Gazze Planı
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

ABD’nin Gazze Planı

A+A-

ABD başkanı Trump’ın Gazze Planı’nın ilk aşamasını oluşturan ‘İsrail ve Hamas arasında ateşkes’ yapılması hedefi gerçekleşmiş görünüyor.  Yani  taraflar, Trump’ın ilan ettiği Plan’ın bütününü değil, öngördüğü ilk adımları atmayı kabul etmişlerdir. Bu ilk adımlar kapsamında Hamas, elinde sağ veya ölü olarak bulundurduğu rehineleri teslim etmeyi, Israil ise tutukladığı 2000 dolayında Filistinliyi serbest bırakmayı kabul etti. Israil ayrıca Gazze Şeridi içinde bulunan askerlerini belirlenmiş bir hatta geri çekmeyi, Mısır’la olan sınır üzerinde bulunan Refah sınır kapısından insani yardımların, tarafların müdahalesi olmaksızın Gazzeliler’e ulaştırılmasına onay verdi.

Ateşkes, iki taraf arasında 7 Ekim 2023 tarihinden beri devam eden savaşı şimdilik sona erdirmeyi amaçlıyor. Böylece binlerce sivilin hayatını kaybetmesine ve Gazze’nin yıkımına yol açan şiddete ara veriliyor. Dünya bu ateşkesle derin bir soluk almış ve Gazze’de şiddetin sonlanarak sıvil hayatın korunabileceğine dair umutlar yeşermiştir. Ama ateşkes kalıcı bir barış anlamına gelmiyor. Taraflardan herhangi birinin ortaya atacağı bir kıvılcım veya Filistin sorununun yol açabileceği herhangi bir olumsuz gelişme, şiddetin Gazze’ye geri dönüşüne yol açabilir.

İsrail, dünya kamuoyunun yoğun karşı çıkışına rağmen ve sivil kayıplara aldırış etmeksizin, Hamas’ı yok edene kadar bu savaşı sürdürme yönünde hareket etmekteydi. Ama Batı kamuoyundan yükselen tepki ve uluslararası sivil insiyatifin İsrail’in sivil hayata verdiği yıkıma karşı çıkarak Gazze’ye insani yardım ulaştırmek üzere başlattığı sembolik eylem, ABD yönetimini İsrail ve Hamas üzerinde baskı uygulayarak ateşkesi acilen sağlamaya yönlendirmiştir.

Elde edilen ateşkes, Trump tarafından ilan edilen 20 maddelik Gazze Planı’nın önemini artırıyor. Ortada başka ciddi ve uygulanabilir bir alternatif bulunmuyor. Aslında bu Plan’ın içeriğine bakıldığında, hem İsraili hem da Hamas ve Gazze’de ittifak yaptığı gruplar dışında kalan Filistinli grupları tatmin edecek unsurları barındırdığı anlaşılacaktır. Hamas ise, kendi varlığı reddedildiği için, bu planda ciddi revizyonlar yapılmasını talep etmekten başka bir seçeneğe sahip olmamaktadır. Şu anda, Hamas’ın İsrail’e karşı yeniden şiddet uygulamasına veya Filistin’in özgürlük mücadelesini şiddet yoluyla sürdürmesine destek verebilecek olan herhangi etkin bir devlet veya devlet dışı bir aktör bulunmamaktadır. Akla en başta gelebilecek olan İran’ın veya onun güdümündeki Hizbullah benzeri örgütlerin bu yönde hamle yapacak yeterli bir gücünün olmadığı veya olsa bile bu gücü kullanamayacağı rahatlıkla söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında İsrail’in, uluslararası itibarını sıfır noktasına sürüklemesine karşın, bu süreçten beklentileri karşılanmış olarak çıktığı açıktır. Trump’ın ilan ettiği Amerikan Planı’nın içeriği, aslında İsrail’in beklentileri üzerine inşa edildiğini açığa vurmaktadır.  Plan hem Hamas ve diğer Filistinli grupların hem de İsrail’in taahhütlerini yerine getirmeleri için sırasıyla, bazı bölge ülkelerinin ve ABD’nin garantörlüğünü içeriyor.

 

Plan’ın temel unsurları nelerdir?

Trump’ın ilan ettiği plan, Gazze’de İsrail’e düşman bir yönetimin oluşmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Plan’da yer alan ‘Gazze’nin radikal unsurlardan arındırılması, terörü barındırmaması ve komşularına tehdit oluşturmaması’ hedefi, Hamas veya diğer radikal silahlı grupların Gazze’de var olmaya devam etmelerine izin verilmeyeceği anlamına gelmektedir. Hamas’ın isim değiştirerek, silahlı mücadele yolunu sürdürmeye devam etmesi plana aykırı bir durum olarak değerlendirilecektir.

Amerikan Planı’na göre, savaş nedeniyle yüzde 80 oranında tahrip olan Gazze bölgesi, detayları daha sonra saptanacak bir süreçte yeniden inşa edilecektir.

Plan, ilk aşamanın, yani rehinelerin serbest bırakılmasının ardından silah bırakan Hamas üyelerinin affedilmelerini öngörüyor. Yani Plan’a göre İsrail Gazze topraklarında barışçıl bir şekilde yaşamaya devam etme yolunu seçen militanlara operasyon yapmamayı veya silah bıraktıktan sonra Gazze’den ayrılmak isteyenlerin bu bölgeden güven içinde ayrılmalarını taahhüt ediyor.

Plan, ilk aşaması ateşkesle başlaması önerilen insani yardımların derhal Gazze’ye ulaştırılmasını ve bu yardımların ‘su, elektrik, kanalizasyon altyapısı, hastane ve fırınların onarımı ile enkaz kaldırma ve yol açma ekipmanlarını’ kapsamasını öngörüyor.

Amerikan Planı’nın en önemli unsuru Gazze’nin bundan sonra sahip olacağı statüyle ilgilidir. Plana göre Gazze’de mevcut olan Hamas yönetimine son verilecek ve bölgede var olan savaş alt yapısı (tüneller, silah üretim tesisleri ve silahlar) yok edilecektir. ‘Filistinlilerden oluşan bir Teknokratlar Komitesi’ Gazze bölgesini geçici olarak yönetecektir. Bu Komite ABD başkanı Trump’ın başkanlık ettiği, Birleşik Krallığın eski başbakanlarından Tony Blair’in de üye olarak yer alacağı uluslararası bir yapı (Barış Konseyi) tarafından denetlenip yönlendirilecektir. Gazze bölgesinin güvenliği ise ABD, Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte Gazze’ye konuşlanacak geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü’ tarafından sağlanacaktır. Plan, geçici bir teknokratik yönetimin oluşturulmasını önermekle birlikte Gazze için nihai bir statüden bahsedilmemektedir.

Plana destek olabilecek Filistinli grupları ve en başta Batı Şeria’da bulunan Filistin yönetimini heyecanlandıran en önemli unsur ise, İsrail’in, Gazze’deki saldırılarına nihai olarak belirlenecek olan bir sınıra çekilerek son vermeyi kabul etmesi ve bu bölgeyi işgale ve ilhaka kalkışmayacak olmasıdır.

Plan savaş nedeniyle büyük kayıplara uğrayan Gazzeliler için de bazı hükümler içeriyor.  Plan’a göre ‘hiç kimse Gazze’den zorla çıkarılmayacak, ayrılmak isteyenler serbestçe gidip dönebilecek’ ve hatta Gazzelilerin bölgede kalması için bazı önlemler alınacaktır.

Plan’ın en müphem taraflarından biri ise Gazze için öngörülen ‘özel ekonomik kalkınma planı’dır. Teknokratik yönetim tarafından hazırlanıp, Trump’ın veya onun atayacağı bir temsilcinin başkanlığındaki Barış konseyi tarafından onaylanacağı ima edilen bu ekonomik kalkınma planıyla ilgili olarak yerel halkın hakları, katılımı veya planın meşruiyeti belirsizdir.

Planın diğer önemli bir unsuru ise en azından Mısır, Katar ve Türkiye’nin içinde yer almaya çok istekli olduğu ‘Bölgesel Ortaklar’a atfedilen sorumluluktur. Buna göre, bölgesel ortaklar’a Gazze yönetiminde herhangi bir rol verilmemekte ve sadece Hamas ve diğer grupların yükümlülüklerine uymasını garanti etmeleri istenmektedir.

Plan’ın Filistinlileri içeren en önemli unsuru oluşturulması öngörülen ‘Filistin Güvenlik Güçleri’dir. Yukarıda sözü edilen ‘Uluslararası İstikrar Gücü’ Filistin güvenlik güçlerini eğitecektir. Ama Filistin güvenlik güçlerinin bir Filistin otoritesine bağlı olması öngörülmemektedir. 

Planın uygulanmaya başlanması için, İsrail’in onayı gerekli görülürken, ayni onay Hamas için geçerli değildir. Yani Hamas plana hayır dese bile, planın uygulanabilecek yönleri, İsrail’in Uluslararası İstikrar Gücüne devredeceği ve Hamas’tan arındırılmiş bölgelerde, yardımlar ve yeniden inşa süreci şeklinde başlayacaktır.

Plan, Filistin halkının ‘devlet kurma’ hakkını kabul etmekte ama bunun mevcut talepler ve modeller çerçevesinde değil ‘gerçekçi bir yol haritası’ aracılığıyla ilerletilebilecek bir hedef olduğunu ilan etmektedir. Açıkçası, hem Gazze’nin nihai statüsü hem de üzerinde otorite tesis ettiği ülkesi tanımlanmış bir Filistin devletinin ortaya çıkması, İsrail’in güvenlik kaygılarını karşılayacak geniş kapsamlı bir İsrail-Filistin barışına endekslenmektedir.

Tüm belirsizliklerine rağmen Plan, mevcut duruma en iyi alternatifi oluşturmaktadır. Amerikan planının ilk adımı olan ateşkes anlaşmasının Gazze’de sevinç gösterileriyle karşılanması bu gerçeği en iyi şekilde yansıtmaktadır.

Bu yazı toplam 1385 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar