1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Özne Olacaksak Garantöre İhtiyacımız Yok
Aslı Murat

Aslı Murat

Özne Olacaksak Garantöre İhtiyacımız Yok

A+A-

Bugüne kadar maalesef, adayların destekçisi olan “kılıç kalkan ekiplerinin” diğer adayların hatasını bularak birbirlerine saldırdığı bir dönem yaşadık. Artık hayati konuları konuşmanın zamanı geldi. Herhangi bir adayın, Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs’ın kuzeyi arasındaki etken – edilgen ilişkinin temelinde yatan ve aslında hukuken neleri kapsadığı da tartışmaya açılması gereken “garantörlük sistemine” dair alternatif bir önerisi var mı?

Dönüp dolaşıp aynı yere varıyoruz. Dünyadan izole olmuş şekilde yaşamaktan mı kaynaklanıyor, bilmiyorum. Ama üzerimize serilen toprağı, bir türlü atabilmiş değiliz. Sanki görünmez bir elin parmaklarına iğnelenmiş ipler, bedenlerimizi bir adım ileri iki adım geriye taşıyor.

Karşı çıkış veya kabullenişlerimizi de, birilerinin dile getirdiği cümleler, aniden alevlenen gündemlerle belirliyoruz. Süreğen bir edilgenlik hâkim. Aslında gözlerimizin önünde duran tablonun farkındayız. Her bir karesini ezbere sayabiliriz. En az 100 kere, aynı hamlelerle oynanan bir satranç maçı gibi. Ne oyuncular değişiyor ne de stratejiler. Oysaki bizim yeni bir dile yeni bir yola ihtiyacımız var.

Gelinen aşamada cevaplanması gereken soru; oyun kurucuların ileri sürdükleri taktiklere uygun mu davranacağız yoksa hepimizin içine sinen statükoyu yerle bir edip kalıpları mı yıkacağız? Konuşulmayanları konuşmaya başlayarak ilk adımı atabiliriz.

İçerideki sistemi düzeltme veya dışarıda Kıbrıslı Türklerin kimliğini tüm dünya ile buluşturma hevesini bir kenara bırakın. Hepimiz biliyoruz ki, bu ülkede bir çözüm gerçekleşmezse, sistemde istediğiniz kadar tadilat yapın, bu düzen tarumar olmaya mahkûmdur.

Türkiye ile kurulan ve her geçen gün daha da karmaşık bir boyuta varan bağımlılık ilişkisini koparabilmek için, ekonomik olarak kendi ayaklarımızın üzerinde durmak önemlidir. Ama bu ne kadar mümkündür? “Koruyan – korunan” ikiliğini yaratan “Garantörlük Sisteminin” ciddi bir boyutta tartışılması ve somut alternatif öneriler üzerinden dönüştürülmesi elzemdir.  Bugüne kadar takip ettiğim kadarıyla (gözümden kaçanlar için şimdiden özür dilerim) bu konuya yönelik bir seçim vaadine rastlamadım.

“Toplum Türkiye’nin garantörlüğünü istiyor, bizim buna ihtiyacımız var”  gibi ezberleri bir yana bırakmanın vakti geldi. Solda kendini tanımlayan kesimler yanında, “anavatana bağlılık yemini eden” adayların da konuya ilişkin söyleyecek sözü olmalıdır. Bu cümleleri okurken gülümsediğinizi görür gibiyim. Ama etrafınızdaki insanlarla yapacağınız sohbetler neticesinde, siz de bu düşünceye sahip olabilirsiniz.

Siyasi yelpazenin çeşitli noktalarında duran yurttaşlar, mevcut ilişkinin bize ne denli zarar verdiğini görmekte ve artık değişmesi gerektiğini söylemektedir. Çünkü gelinen nokta, 1974 öncesindeki koşulları aşmış, ilişki “anayasal düzenin tesis edilmesi ve güvenliğin sağlanması” hedefinden ziyade “muhtaçlığın giderilmesi” seviyesine indirilmiştir. O yüzdendir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ileri gelenleri ve onların yandaşları, aslında tüm toplumu kastederek “beslemeler, sizi biz kurtardık” gibi aşağılayıcı cümleler sarf etmekte, başbakanlarımızın maaşını sorgulamakta ve seçtiğimiz yöneticileri istifaya çağırabilmektedirler.

Görünen o ki, garantörümüz Kıbrıslı Türkler üzerindeki tahakkümünü iyice derinleştirmiştir. Gerek siyasiler gerekse toplumsal hareketler, ezberlenmiş mücadele yöntemlerinden sıyrılmaları gerekir. Bu konu, ne “iyi ilişkiler kuracağız” şeklinde muğlak ifadelerle ne de “memurunu ve paranı istemiyoruz” gibi soyut sloganlar aracılığıyla neticelenebilir.

Kıbrıs sorunu konusunda Kıbrıslı Rum liderliğinin, bizim için hayati öneme sahip “siyasi eşitlik” hususunu toplumuna anlatamadığı ve kabul edilmesi için çaba sarf etmediği doğrudur. Ama masanın karşı tarafında oturan bizler de, bugüne kadar “garantörlüğü” tartışma konusu yapmadık. Hatta bu hususta, adanın bölünmesine hizmet edenlerin çizdiği çerçevede kapalı kaldık. Kısacası barışın gerçek anlamda sağlanması için, her iki kesim de ev ödevlerini yerine getirmedi.

Sözün özü, cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik yürütülen propaganda süreçlerini izlerken, daha derin analizler ve somut çözüm önerileri bekliyorum. Bugüne kadar maalesef, adayların destekçisi olan “kılıç kalkan ekiplerinin” diğer adayların hatasını bularak birbirlerine saldırdığı bir dönem yaşadık. Artık hayati konuları konuşmanın zamanı geldi. Herhangi bir adayın, Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs’ın kuzeyi arasındaki etken – edilgen ilişkinin temelinde yatan ve aslında hukuken neleri kapsadığı da tartışmaya açılması gereken “garantörlük sistemine” dair alternatif bir önerisi var mı? Yoksa o alan dokunulmaz olarak kalmaya devam mı edecek?

Bu yazı toplam 2189 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar