1. YAZARLAR

  2. Sinan Dirlik

  3. İKİ TOPLUM, İKİ GERÇEK…
Sinan Dirlik

Sinan Dirlik

İKİ TOPLUM, İKİ GERÇEK…

A+A-


Adana Aladağ’da Süleymancılar cemaatine ait kız öğrenci yurdunda çıkan yangında 11’i çocuk, 12 kişi hayatını kaybetti.

Kıbrıs’ta, Girne dağ yolunda yaz saati uygulaması nedeniyle zifiri karanlıkta yola çıkmak zorunda kalan öğrencileri taşıyan servis aracı kaza yaptı, 3 öğrenci hayatını kaybetti.

İki farklı ülkede, iki farklı toplumda, birbirinden tamamen bağımsız bu iki olay ve sonrasında gelişen olaylar çok çarpıcı…

Adana’daki yangın faciası çok katmanlı bir Türkiye gerçeğiydi. Yoksulluğun gırtlağa dayandığı bir ilçede, mevcut öğrenci yurdu yıkılmış, öğrenciler tarikat ve cemaatlerin yönettiği yurtlara dağıtılmıştı. Uzak köy ve kasabalardan eğitim için gelen bu çocuklar, ailelerinin ve devletin denetiminden uzak, bu tarikatların ellerine teslim edilmişti. İncelemeler sonunda yurt binasının yangın yönetmeliğine uygun yapılandırılmadığı, yangın merdiveni kapısının “öğrencilerin kaçmaması için” içeriden açılamayacak biçimde yapıldığını ortaya koydu.

Facia duyulur duyulmaz sosyal ağlarda şiddetli bir homurdanma yükseldi. 2-3 Bakan gece yarısı apar topar Aladağ’a gittiler. İşin “tarikat yurdu” kısmına ve ağır yoksulluğa değinmemeye çalışarak üzgün demeçler verdiler. Hemen her trajedide olduğu gibi derhal yayın yasağı kondu. Çocuklar hızlıca toprağa verildiler.

Olayla ilgili 2 yurt yöneticisi gözaltına alındı. Gazetelerin büyük bölümü haberi 1. Sayfadan görmedi, görenlerin de büyük bölümü işin “tarikat boyutuna” girmemeye özen gösterdiler.

Kimse istifa etmedi. Kimse görevden alınmadı. Kimse isyan edip sokağa dökülmedi. Yurdu denetlemekle yükümlü kurum ve kuruluşlar üzüntülerini belirttiler. Yurdu işleten Süleymancılar cemaatinin önde gelen bir ismi CNN’e bağlanıp, olayı tartışmaya çalışan gazetecilere “Siz kim oluyorsunuz da Süleymancılığı yalan yanlış tartışıyorsunuz” diyerek azarladı. Olayı yerinde incelemek için Aladağ’a giden Eğitim-Sen temsilcileri polis tarafından tartaklanarak Aladağ’dan uzaklaştırıldılar. Yangının üzerinden 3 gün geçti, çocuklar toprağa verildi, Türkiye 3.5 TL sınırını aşan Amerikan Doları tartışmasına döndü. Bugün (2 Aralık Cuma) artık ne sosyal ağlarda, ne medyada Aladağ’da olanlara dair tek kelime etmiyor…

Aynı gün Kıbrıs’ın Girne’sinde dağ yolunda sabah karanlığında yola çıkan servis aracı kaza yaptı, 3 öğrenci hayatını kaybetti. Olay duyulur duyulmaz sosyal ağlarda, gazete, radyo ve televizyonlarda büyük bir tepki oluştu. Konu Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’nin aldığı yaz saatine devam kararı nedeniyle öğrencilerin sabah karanlığında yola çıkmaları gerçeğine, Kuzey Kıbrıs’ta yol güvenliği, altyapı meselesine bağlanarak tartışıldı.

Yüzlerce öğrenci protesto amacıyla sokağa döküldü. Sendikalar genel grev kararı aldı ve uyguladı. Kazaya neden olan tır sürücüsü gözaltına alındı. Kıbrıs’ta yaz saati uygulamasından vazgeçilmesine dönük bir kampanya başlatıldı. Bugün (2 Aralık Cuma) gazetelerin birinci sayfaları hâlâ (!) bu konuya ayrılmış, gazeteciler konunun üzerine gitmiş görünüyor.

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan bu iki olayda, iki toplumun verdiği tepkinin karşılaştırmalı incelemesi bize çok şey anlatıyor. Ülke geneline dağılmış yüzlerce tarikat yurdunda, binlerce yoksul öğrencinin benzer şartlarda yaşadığı, 15 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın çözmek bir yana, ağırlaştırdığı yoksulluğun, eğitimi tarikat ve cemaatlerin eline teslim etmesinin hesabının sorulmadığı Türkiye’de toplumun örgütsüzlüğüyle birlikte hissizleşmesi ve tepkisizleşmesi, bir kez daha cezasızlık konusunu gündeme getiriyor. 8 yıl önce Konya’da, yine bir tarikat tarafından yönetilen Kur’an Kursunun çökmesi sonucu hayatını kaybeden 19 öğrenciyle ilgili tek bir ailenin bile şikâyette bulunmadığı, geride bıraktığımız 8 yılda olayla ilgili kimsenin ceza almadığı, kimsenin görevden uzaklaştırılmadığı ve ölenin öldüğüyle kaldığı bir Türkiye gerçeği bu… Yoksulların sırtına basarak iktidar olanlar, yoksulların kanına karşılık bir avuç para atıp yaşanan tüm faciaların üzerini örterek yoksulları yönetmeye devam ediyorlar… Konya’da Kur’an Kursunun çökmesi sonucu 19 öğrencinin ölümünden, Adana’da yanan tarikat yurdunda 11 öğrencinin ölümüne, cemaatlere teslim edilen el kadar çocuklara tecavüz edilen Karaman skandalında da durum hep aynı. Olan yoksullara ve onların çocuklarına olurken, AKP olayların üzerini sessizce örtüyor, Türkiye toplumu ise en fazla 1-2 gün konuşup bütün bu olayları hafızasının karanlıklarına iteliyor.

On yıllardır Türkiyelileştirilme projesinin laboratuarı haline getirilen Kuzey Kıbrıs’a “model” olarak sunulan “terkip” budur. Yaptığı hiçbir işin sorumluluğunu üstlenmeyen, topluma hesap vermeyen iktidarlar, o iktidarların memesine yapışmış bir medya ve günden güne hissizleşen, tepkisizleşen, dönüşen, yozlaşan bir toplum olmaktır “Türkiyelileşmek”… Cezasızlıktır… Çocuklar başta olmak üzere toplumun tüm meselelerinin tarikatlere, cemaatlere devredilmesidir… Tepki göstermeye kalkanların polis şiddetiyle, yasalarla bastırılmasıdır… Sırnaşık, arsız tarikat sözcülerinin, tepki verenlere fütursuzca saldırmasıdır… En kötüsü de alışmak, artık yadırgamamak, işlenen suçların parçası haline dönüşmektir “Türkiyelileşmek”… Günün sonunda eğer azıcık insanlığınız, vicdanınız kalmışsa ruhunuzu, yüreğinizi ezen ağır bir utançla baş başa kalmaktır… Bundan gayrısını beklememektir…

Mont Pelerin sürecini çökertenlerin, bu çöküşü ellerini ovuşturarak izleyenlerin Kıbrıslı Türklere vaat ettiği ve sunabileceği yegâne gerçek budur…

 

Bu yazı toplam 2621 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar