1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. YOLCU YOLUNDA GEREK
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

YOLCU YOLUNDA GEREK

A+A-

Ne olursa olsun mutlu olmalıyım diye karar verdim geçen gün. Hayat dediğin acı-tatlı bir deneyim ve her şey gelebiliyor başımıza. Güzelliklerin yanında kötülükler de bir parçası hayatın. Bulunduğumuz anı güzelleştirmeye, yüzleştiğimiz problemleri değerli birer sınav saymaya çalışsak örneğin. Nasıl ki kattığımız baharatlarla bir yemeği özel yapabiliyor, küçük bir dokunuşla estetik değerler elde edebiliyorsak günümüzü farklılaştırmak da bizim elimizde.

Geçenlerde küçük bir şok yaşadım. Kalbim kırıldı birilerine, içimdeki o kırılma sesini çok net duydum ve bu beni geçmiş kırılmaların hatıralarına sürükledi. Düşüncelerimin ağırlaştığını, içime yayılan zehirle görüşümün bulandığını, net düşünemediğimi fark ettim. Bunun yaşanması kaçınılmazdı ama şöyle bir karar aldım o an “Çok kısa sürecek”. Hayata yenik düşmeme ve bir direniş kararıydı bu.

Çoğu mutsuzluğun sebebi bir yere saplanıp kalmamız. Oysa yürüyüp gitmek, geride bırakmak elimizde… Oralarda debelenip durmamız, hikâyeyi yeniden yazmaya çalışmamız, farklı yorumlarla tahminler içinde bocalamamız, kendimizi suçlamamız, karşımızdakinin niyetine dair varsayımlarla boğuşup davranışına başka yorumlar getirmeye çalışmamız zaman kaybı.

Ne zaman veda edeceğimizi bilmediğimiz bir hayat yaşadığımız ve her anı çok değerli. Bellek hep bizimle ve silmek mümkün değil kuşkusuz. Acıyan bir yarayı inkâr edemeyiz; o kendini şiddetle duyurur bazen bize. Bütün bunları oldukları gibi kabul edip, hayatın bir parçası sayarak yolumuza devam edebiliriz ama.

Yeni bir gün kim bilir nasıl bir sürpriz saklamaktadır bizim için. Her düşüşte ayağa kalkıp devam ederken yıpranmış olduğumuzu değil bütün bu kötü deneyimlerin bizi güçlendirdiğini düşünebiliriz.

Gün gelecek bizi kıran yeniden karşımıza çıktığında yüzünde bir pişmanlık göreceğiz belki. Ya da ona bakarken hayatımıza hiçbir biçimde dahil olması mümkün olmayan bir yabancıya bakacağız.

Her insan değerli ve herkesin, hatta en kötülerin bile içimizi sızlatacak, bağışlatıcı bir hikayesi olması mümkün. Hayat herkese farklı davranıyor ve adil bir dünya değil yaşadığımız. En önce kendi hayatımızdan sorumluyuz ama. Önce kendi maskemizi sonra çocuğumuzun maskesini takmamız öneriliyor ya uçakta. Kendi maskemizi takmamız çocuğumuzun maskesini rahat takabilmemiz için aslında. Öncelikle kendimizden sorumluyuz başkalarına karşı sorumluluklarımızı yerine getirebilmemiz için.

Bir başkası için yapabileceğimiz şeyler sınırlıdır. Öncelikle karşımızdakinin bizim desteğimize rıza göstermesi bunu bir borç gibi algılamaması, bunun altında ezilmemsi önemli.

Coetzee’nin çocukluk anılarını anlattığı “Boyhood” kitabında hiç unutmadığım bir bölüm vardır. Annesinden duygusa  olarak nasıl uzaklaştığını anlatır. Yaşadıkları kasabaya bir sirk gelmiştir ve anneleri kardeşiyle onu sirke götürür. Biletlerin bütçelerini çok aştığını gören kadın sadece iki oğluna bilet alıp onları içeriye koyar ve gösteri bitene kadar dışarıda onları bekler. İki oğlan çocuk sirkin tadını çıkaramaz. Palyaçoları, aslanları değil dışarda onları bekleyen annenin hayalini görmektedirler sürekli. Dışarıya çıktıklarında anne mutluluk içinde gülümsemektedir oysa. Coetzee o gün annesinden duygusal olarak uzaklaştığını söyler. Borcunu asla ödeyemeyeceği biri vardır karşısında ve bu onu tedirgin etmiştir.

İnsan ilişkileri öylesine çetrefil ki ayrıntılarına takılmamız fena halde yıpratabiliyor bizi. Şeffaf olmak, hissettiklerini açıkça söylemek, karşımızdakinden kendisini daha iyi anlatmasını istemek önemli bu yüzden. Bazı insanların kendilerini anlatacak cümleleri yok ama… İçlerindeki dünyaya kendileri bile yabancılaşmış çoğu zaman. Kendilerini bile çok iyi tanımıyorlar çünkü deşmekten, kurcalamaktan, bir biçimde kurdukları o hassas dengeleri bozmaktan korkuyorlar. Pek çok insan zaaflarıyla yüzleşemiyor, kırılganlığını gösterme cesareti taşımıyor ve bir maske ile gizlemeye çalışıyor kendini.

Dünya sayısız seçeneklerle dolu. Bazı insanlara mahkûm değiliz. Onları her şeye rağmen değerli bir köşeye koyup yolumuza devam edebiliriz. Kim bilir ne tatlı sürprizlerle doludur yolculuk?

Bu yazı toplam 2000 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar