1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Yoksulluğun salgını
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Yoksulluğun salgını

A+A-

Birbirimizi kolay kolay anlamıyoruz...
Çünkü önemli bir çoğunluk kendi durduğu yerden bakıyor meseleye...

*  *  *

Ne zaman ki yoksulların ve yoksunların, özeldeki emekçilerin ve işsizlerin desteklenmesi konuşuluyor...
Hemen “zenginlerin banka hesabı” adres gösteriliyor!
Herkes “fakir.”

*  *  *

Çok merak ediyorum.
Bir gün, banka hesapları isim isim yayınlansa bu ülkede...
Kimin ne kadar borcu var...
Kimin ne kadar mevduatı...
Bir de kimin ne mal varlığı...
Ah bir açıklansa hepsi ama hepsi...

*  *  *

Şöyle de bir alışkanlık var çünkü, “cebimde beş para yok” diyen insanların bazısı nedense altındaki gösterişli arabayı ya da sahibi olduğu villayı servetten saymıyor
“Geçinmek zor” diyor ama “boyundan büyük konforundan” vazgeçmiyor.

*  *  *

Kimsenin kimseye, “zenginlere destek olunuz” dediği yok!
Yoksullara olunuz.
Bir ayda eline sadece üç bin lira maaş geçen insana “çalışma” diyorsun...
Ya da öyle bir ortam yaratılıyor ki, müşteri bulamıyor, çalışacak!
“Bu ülkenin kaynakları, çok daha adaletli dağıtılmalıdır” denince de...
Kendi hakkını savunanlar, başkasının uğradığı haksızlığı umursamıyor.

*  *  *

O kadar çok tartışmaya rağmen halen örneğin bir fon oluşturulması düşünülmüyor...
Böylesi olağanüstü koşullarda kamu maliyesinin güvencesinde olan insanlar gibi özel sektöre de bir destek gerekiyor… Sigorta var ama yetmiyor… Çünkü zorunlu kapatma ya da olağanüstü gelir kaybı halinde devreye giremiyor.

*  *  *

Evet, bir fon mümkündür!
Örneğin servet vergisinden başlayarak, buraya kaynak aktarılabilir… Kamuda belirli bir maaş üzerinde sınırlı kesintilerle katkı yapılabilir. Hele ek mesailerden tasarruf sağlanabilir. Eğer insan hayatını doğrudan etkileyen bir unsur yoksa o mesai normal saatlerde yapılır, hiç de taviz verilmez, ciddi bir kaynak sağlanır.
Sizi temin ederim kıyamet de kopmaz.

*  *  *

Bir de “haksız rekabetin” feriştahı kamu kaynaklı ikinci iş meselesi var, iş yalnızca özel klinik ya da dershanelerle sınırlı değil artık… Çiçekçiden elektronikçiye neredeyse her sektörde böyle… Üstelik bunların bazıları hem eşitlikçi hem demokrasi aşığı bilinen insanlar… Kendi hakkına asla dokundurmayan ama başkasının evine paldır küldür hesapsızca giren insanlar... Şimdi bir dertleri yok, güvenceleri var çünkü... Peki yıllarca gelirlerine ortak oldukları insanlar ne yapıyorlar?

*  *  *

Bu uyduruk hükümetler ve eğreti devletten, hele de paçalarımızdan akan bencilliği gördükçe gelecekten pek umudum yoktur.
Yine de bir ışık arıyorum, yine de arıyoruz birlikte...

*  *  *

Böylesi duygu hallerinde, “Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik” sözünü anımsarım.
Hangi noktaya geldik, çok da emin değilim...
Yine de vazgeçmiyoruz.

 

Bu yazı toplam 1621 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar