Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Yetmez!

A+A-

Kimse bana salt ‘hükümete gelmeyi’ vaat etmesin...
‘Hükümete geleceğiz...’
Tek başına ne anlam ifade eder ki bu?
Belki yardakçılara..
Belki yalakalara...
Belki ‘rüzgar bir başka esiyor’ diyerek kendini esintinin önüne salanlara anlamı vardır...
Bana yok!..

***

‘Hükümete geleceğiz’in ardından
bir de ‘ve’ gerekir...
‘Geleceğiz ve...’
Evet, ne olacak?
Önemli olan bu!..
Yine ‘çantada müsteşarlık’ diye üşüşecek mi birileri, müdürlüklerin üzerine...
Ve yine, onlarca isim, ortak kaynaklarımızı ‘üretmeden’ mi tüketecek, ‘ne yapalım, sistem böyle’ diyerek...
“Hükümete geleceğiz ve bu değişecek” denmeli, o halde..
Peki ya yurttaşlıklar?
Yine Bakanlar Kurulu’nun insafına mı kalacak, “Yatırım yaptı, değer kattı, katkı sundu” gerekçeleri ile ha bire “irademizle” oynamalar?
“Hükümete geleceğiz ve doğal yurttaşlıklar dışında artık bu işe bir son verilecek”, denmeli o halde, bir proje konmalı masaya...
Yine işçi, emekçi bayram seyran tatil demeden çalışacak, ezilecek mi?
Partilerden ‘bol piyango bileti satın alanlar’ kadar dikkate alınacak mı dar gelirli kesimler?
“Hükümete geleceğiz ve herkes insanca çalışacak, örgütlenme hakkı olacak, kimsenin sömürülmesine izin verilmeyecek” denmeli, o halde...
Yine “militarizm” hortlayacak, tanklı toplu törenler sürecek mi?
Peki ya istihdamlar?
Hele de ‘geçici memur, geçici işçi’ ?
“Hükümete geleceğiz ve artık, hiç kimsenin iki dudağı arasında istihdam yapılamayacak, tümü kriterlere bağlanacak” denmeli, o halde....
Ve özelleştirilmeler...
Elektrik, su, telefon, havaalanı gibi en stratejik noktaları, isteyen alacak, isteyen satacak mı?
“Hükümete geleceğiz ve stratejik noktaların özelleşmesinin önü kapatılacak, özerkleşme gündeme gelecek” denmeli, o halde...
Kamu-özel ayırımı sürecek, ikinci iş ‘haksız bir rekabet’ olarak karşımızda duracak mı?
Kayıt dışı yaşam, kaçak işçi kaosu son bulacak mı?
Evet ‘erken seçim’...
Ama ‘telaşla’ değil, bir hazırlıkla, programla, doğru aday belirleme süreciyle, hükümet imkanlarını ‘partizanca’ kullanmadan ‘ciddi’ bir seçim!..
Yoksa.. Kimse bana salt ‘hükümete geleceğiz’ vaadi sunmasın!..
Yetmedi...
Yetmez!
‘Geleceğiz ve....’ Ne?


---
Siyasette ‘akıl tutulması’ mı?

‘Erken erken’ seçim ne kadar sağlıklı?

Gördüğüm kadarıyla bu süreçte siyaset ‘akıl tutulması’ yaşıyor... Öyle bir ‘fırtına’ var ki, ‘akıl’ dahil, önüne ne çıkarsa, sürükleyip, taşıyor.
Kişisel hedeflerden kurultay hesaplarına, adaylık hayallerinden karşıtlık pozisyonuna kadar pekçok ‘duygu’, öyle görünüyor ki ‘mantığın’ çok önünde...
28 Temmuz, seçim tarihi olarak belirlenmiş...
‘Erken seçim’ önemli de, ‘paldır küldür’ bir baskın seçim, acaba ‘toplum yararı’na mı?
Doğrusu ben bu kadar kısa bir sürede herhangi bir siyasi partinin sağlıklı bir aday tarama süreci yaşayacağına, hükümet programı ve manifestosunu ortaya koyacağına, seçime hazırlanacağına inanmıyorum...
Tam bir ‘telaş’ seçimi yaşanacak gibi görünüyor.
Böyle olunca da ne aday isimler hazmedilecek, ne de program...
Böylesi bir ‘risk’ almaya değer miydi?
Bilemiyorum...


---
‘Güvensizlik önergesi’ ile hükümet yine de düşebilir!..

Meclis’e önce ‘güvensizlik’ ve ‘29 Eylül Erken Seçim’ önergesi veridi...
CTP...
TDP...
DP...
Ve UBP’den 8 isim bu önergeyi imzaladı...
Sonuçta, Meclis’te 27 gibi ‘çoğunluk’ bir rakam, ‘hükümeti düşürme ve erken seçim’ adımını attı.
Daha sonra bu kez HÜKÜMET, ‘daha erken’ bir seçim önergesi sundu, 21 Temmuz dedi...
İş ‘komite’ye havale edildi...
Komitede, UBP ve CTP ‘erken erken seçim’de uzlaştı, 28 Temmuz tarihini üretti...
Buna göre;
‘Erken Seçim’in oylanacağı gün ‘seçim yasakları’ da (neredeyse) başlamış olacak...
Ve böylece ‘Küçük Hükümeti’nin eli kolu da bağlanacak...
Ama daha bitmedi!..
Çünkü, ilk sunulan ‘güvensizlik önergesi’ geçerliliğini koruyor...
Ve bu önerge, yine de oylanabilir...
Bu PERŞEMBE, “28 Temmuz’da erken seçim”  OYLANACAK...
Herkes ‘onay’ verebilir...
Çünkü, önümüzdeki pazartesi ya da perşembe, ‘Güvensizlik Önergesi’ne yine de sıra gelecek.
Eğer “güvensizlik” de çoğunluğu bulursa...
Seçim tarihine rağmen...
Hükümet yine de düşecek!
Bu da olabilir!


---
Ahmet Kaşif başkanlığında bir ‘seçim hükümeti’ olabilir mi?

Meclis’teki önemli tartışmalardan biri de şu oldu...
“Eğer HÜKÜMET düşerse... ANAYASA’ya göre Eroğlu istediği bir milletvekiline yeni hükümeti kurma görevini verecek... Bu isim Ahmet Kaşif !...”
Evet, olabilir!.. Ama tüm bunlar ‘güvensizlik önergesi’ planlanırken konuşulması gereken detaylardı...
İşin ‘siyasi’ boyutu bir yana, biz meseleye ‘hukuk’ penceresinden bakalım dedik ve sevgili Tufan Erhürman’dan yardım aldık.

• HÜKÜMET düştü ve İrsen Küçük, Anayasa’ya bağlı kalarak istifasını Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na sundu.
• Eroğlu, eğer Ahmet Kaşif’i görevlendirirse, 15 gün içinde ‘güvenoyu’ alabilecek bir hükümet kurmak zorunda.
• Yoksa ‘görevi geri teslim’ etmesi gerekiyor.
• Eğer ki A.Kaşif,  ‘güven oyu’ alamayacak bir hükümeti zorlarsa ve Cumhurbaşkanı da bunu onaylarsa, en geç bir hafta içinde ‘hükümet programı’nı Meclis’te okuması gerekiyor.
• Bundan ‘iki gün’ sonra da ‘güven oylaması’  şart....
• Eğer ‘güven oyu’ alamazsa, Anayasa gereği ‘istifa’ etmek zorunda...  (Yani söylendiği gibi, görevi alanın yanına kalmıyor hükümet, güven oyu zorunlu...)
• ‘Güvenoyu’ alırsa da ‘geçici hükümet’in Başbakan’ı... Ancak ‘seçim yasakları’na girilmişse, eli kolu bağlı...
• Bu senaryo sadece Ahmet Kaşif için değil, Eroğlu’nun hükümeti kurma görevini vereceği her isim için de geçerli...

( Şimdi, kimilerinin ‘neden olmasın’ dediği bir ihtimal daha var... Eğer, Başbakan, 28 Temmuz’da seçimden vazgeçerse... Ve önerisini geri çekerse... Ya da oy vermezse... Hepsi hepsi, 2 muhalif UBP’li vekili yeniden ‘tavlamaya’ bakıyor iş!.. Döneceğiz yeniden en başa... Geriye, onca ‘kırık dökük’ siyasi kalacak ... )
---
‘Hükümet’e güven yok. Peki ‘muhaliflerine’ ?

Bu hükümete ‘güven’ yok!..
Kesinlikle...
Altını ‘kere kere’ çizerim.
Peki ama bu hükümete ‘güvensizlik’ veren UBP’deki ‘muhaliflere’ güven var mı?
Yani, ÖZELLEŞTİRME Yasası’na karşı mı çıktı bu isimler?
Bu isimler, mesela kamuya başlangıç maaşları yarı yarıya indirilerek  korkunç bir ‘çifte standart’ yaratılırken tepki mi gösterdi?
‘Göç Yasası’na karşı mı çıktılar yoksa Türkiye’den gelen ekonomik programın oylamasından kaçtılar mı?
Lefkoşa Belediyesi önünde işçiler coplanırken yardıma mı koştular yoksa?
Barış kültürü mü ektiler, ‘yurttaşlıklara’ ya da ‘özelleştirmelere’ karşı ‘kıyamet’ mi biçtiler?
Nedir farkları, kendi içlerindeki ‘ayrışma’ ve ‘yarış’ dışında?
Seçime ‘Küçük’le ya da ‘öteki’ grupla gitmek, çok da fark etmiyor kanımca...
Ama şu fark ediyor...
Seçime, yenilenmiş bir ‘Seçim Yasası’ ile gitmek... Seçime, üzerinde iyice çalışılmış bir programla gitmek... Seçime bu ülkeyi ‘dönüştürecek’ umudu veren projelerle gitmek...

Bu yazı toplam 2014 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar