1. YAZARLAR

  2. Aysu Basri Akter

  3. Yeni Dönem Önemli Bir Şans
Aysu Basri Akter

Aysu Basri Akter

Yeni Dönem Önemli Bir Şans

A+A-

Seçimler bitti ama yarattığı etki hala taptaze…

Tufan Erhürman 30 yıl Cumhurbaşkanlığı yapan Rauf Denktaş’tan sonra ilk turda en fazla oyu alarak seçilen ilk Cumhurbaşkanı oldu.

Şimdi aldığı %63 oy oranı, Türkiye medyasının da ana gündem maddelerinden biri.

Bu seçim zaferinin en önemli nedenlerinden biri şüphesiz ki çok iyi yönetilen bir ittifak kurulabilmesi.

2020 seçimlerinde sağlanamayan işbirliği, bütün olumsuzlukları geride bırakarak olgunluk ve sağduyuyla yönetilen bir süreçle taçlandı.

Özellikle solda yakalanması zor bir sinerji yakalandı ki, bu ilk genel seçimlerde TDP’yi meclise taşıyabilecek bir rüzgar yaratacak gibi görünüyor.

Seçimlerin ardından neredeyse 1 hafta geçmesine rağmen sonuçlara ilişkin analizler Türkiye medyasının da çok uzun zamandır göstermediği büyük bir ilgiyle karşılanıyor.

En fazla söylenen de AKP’nin Tatar’a verdiği desteğin tepki çektiği ve hükümetin başarısızlığının seçim sonucunu etkilediği.

Bu yanlış değil ama eksik bir değerlendirme.

Kıbrıslı Türk seçmen sağdan sola aslında son derece bilinçli bir seçmen olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Zira 2020 seçimlerinde de bu seçimden çok daha yüksek tempoda ve Cumhurbaşkanı Akıncı’nın seçilmemesine odaklanan bir baskı olmasına rağmen, oy farkı 4500 civarındaydı.

 

UBP 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından parti içi demokrasiyi hoyratça harcadı.

Bir kurultay yapamayacak, bir genel başkan seçemeyecek duruma geldi.

Parti içi muhalefet ve denetim mekanizmaları tamamen yokedildi.

Üstelik partiyle tarihsel hiçbir bağı olmayan tepeden gelme kişiler bir anda en üst yönetimde diktatörlüğe soyundu.

İrsen Küçük ile başlayan liderlerin itibarsızlaştırılması çıtayı sürekli yukarı çeken skandallar ve halktan kopuk küstah, şımarık bir tavırla devam etti.

Yukardan baskıyla partinin başına getirilip Başbakanlık koltuğuna oturan, ancak bu profille örtüşmeyen bir siyasi kariyere sahip Üstel’in hükümet dönemi de türlü skandallar ve sadece belli bir zümrenin usulsüz, gayrı yasal ve çıkar odaklı icraatlarıyla anılır oldu.

Liyakatsizliğin neredeyse kural haline getirildiği kamu yönetimi açıkça rüşvete teslim edildi.

Sahte diploma skandalı başta olmak üzere, yönetilemeyen birçok skandal yaşandı.

 

Kıbrıs hala küçük bir ada.

Kimin kime nasıl davrandığı, nerede ne yaptığı çok kolay gündem oluyor.

Ve hükümet dönemi boyunca tek bir başarı hikayesi yaratamayan bir koalisyon ve görev süresi boyunca tek bir başarı hikayesi yazamayan bir Cumhurbaşkanlığı bilançosu çıktı karşımıza.

YDP Genel Sekreteri, partisinin oylarının en az yarısının Erhürman’a gittiğini söylüyor.

Sadece Mağusa sandıklarına bakıldığında geçen seçimde topladığı oyların 5 katını topladığını görüyoruz, Erhürman’ın.

Mağusa, özellikle Maraş bölgesi, Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a gelip burada yaşam kurmaya çalışan ve geleneksel olarak sağ siyasete oy veren bir nüfus yapısına sahip.

Bu ilk kez bu kadar belirgin bir şekilde kırıldı.

Erhürman’ın aldığı oyların, federasyon desteği olarak yorumlanamayacağı ifade ediliyor bazı platformlarda.

Özellikle de Türkiye medyasında.

Oysa tam tersine, Türkiye kökenli seçmenin Erhürman’a oy vermesindeki en önemli motivasyonlardan biri de karma evlilikler konusunda izlediği politika ve AB pasaportu hedefiydi.

Schengen anlaşmasıyla bu seçmen kitlesine mensup birçok kişinin, değil kimlik almak, Güney’e geçişlerinde de sorun yaşayabilme ihtimali ve mevcut yönetimin bu konuda kılını kıpırdatmamasının da etkili olduğunu düşünüyorum.

Çünkü uzun zamandır unutulan Kıbrıs’ta kurtuluşun sadece uluslararası kabul gören bir çözümden geçtiğidir.

Çözümsüzlük ise en çok Türkiye’den Kıbrıs’a gelip yaşam kuran ya da kurmaya çalışan nüfusu etkiliyor.

Burada doğan çocuklarına pasaport alamıyor, yurt dışı eğitim imkanlarından yararlanamıyorlar.

Vatandaşlık işlemleri haksızlığa uğruyor, çalışma izinleri konusunda ağır mağduriyetler yaşıyorlar.

Oysa başarısızlıkla sonuçlanan Crans Montana adada yaşayan KKTC kimliğine sahip herkesin birleşik devletin de vatandaşı olmasını öngörüyordu.

O yüzden adına federasyon desin demesin, özellikle bu kesimin Erhürman’a verdiği desteğin arkasındaki en önemli motivasyonlardan birinin çözüm, diplomasi ve müzakere potansiyeli olduğunu düşünüyorum.

Ve bu yüzden de adadaki çözüm iradesinin 2004 referandumuna eşdeğer şekilde hala canlı olduğuna inanıyorum.

Bu seçimin geçen seçimden temel bir başka farkı da baskıyla işaret edilen yönetim temsilcilerinin tamamının yetersizliğinin açıkça görülmesi.

Geride bıraktığımız 5 yılda Ersin Tatar müzakere masasına oturmayan ve kapı açmayan tek lider olarak da tarihe yazıldı.

Oysa bizim diplomasi diline vakıf bu ülkenin her vatandaşının hakkı için samimi çaba harcayacak siyasetçilere ihtiyacımız var.

İzah edilemeyen ilişkilerden çıkar sağlamayan, sadece halkın çıkarını odağına alan kişilere…

O yüzden bu dönemin çok büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.

Umarım bu şansı birlikte kullanmaya devam edebiliriz.

Bu yazı toplam 1364 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar