
Yeni Bir Dergi: Arka Bahçe
Mevsimlik bir dergi daha... “Yeni bir ormanın tahayyülü Arka Bahçe’de filizlenir!” Khora Kitap Cafe’ye ait ‘Arka Bahçe’ adlı edebiyat dergisinin 1. Sayısı çıktı sıcak sıcak Yaz’ın uyuşukluğuna uyuzluğuna inat...
Mevsimlik bir dergi daha... “Yeni bir ormanın tahayyülü Arka Bahçe’de filizlenir!” Khora Kitap Cafe’ye ait ‘Arka Bahçe’ adlı edebiyat dergisinin 1. Sayısı çıktı sıcak sıcak Yaz’ın uyuşukluğuna uyuzluğuna inat...
Bu ilk sayının ‘Merhaba Derken...’ önsözünde, şöyle demiş Khora Kitap Cafe müdavimlerinin yakınen tanıdığı aslen İpsilatlı, şimdilerde Hamitmandrezli, bu derginin çıkmasında itici güç olan Halil Karapaşaoğlu:
Kıbrıslı Türk Edebiyatı, Kıbrıslı Türklere dayatılan politik, ekonomik ve entelektüel hegemonyadan bağımsız düşünülemez. Kıbrıslı Türk Edebiyatı’nı özerkleştirme ve kurumsallaştırma çabası, ülkenin genelinde var olan grevlerle, eylemlerle birlikte düşünülmelidir. Bir halkın yaşanabilir bir hayat talebi; sanırım politikanın, felsefenin, sosyolojinin, psikolojinin ve tabii ki kaçınılmaz olarak edebiyatın da meselesidir.
Kıbrıslı Türk siyaseti Ankara üstünden şekillenirken, buna paralel olarak Kıbrıslı Türk Edebiyatı da İstanbul üstünden şekillenmektedir. Lefkoşa ne siyasetin ne da entelektüel yaşamın öznesi olamamış, merkez haline dönüşememiştir, dönüştürememişizdir. Edindiğimiz bilgi, kendi yaşadığımız coğrafyanın ihtiyaçlarından doğmuyor, İstanbul üstünden bize dayatılıyor. Bundan dolayı, ülkemiz, entelektüel üretim alanında yoksulluk çekmekle birlikte, Kıbrıslı Türk halkının çıkmazına çözüm önerileri üretememektedir.
Kıbrıslı Türk Edebiyatı’nın kurumsallaşamamasının nedenlerini tespit ettikten sonra, yavaş yavaş bu sorunların üstüne gidip, gücümüz yettiğince mevcut sorunları çözmek zaruridir. Kurumsallaşmaya zemin oluşturacak önemli araçlardan bir tanesi dergidir. Şu an ne yazık ki, sürekli olarak çıkan bir edebiyat dergimiz yok. Isırgan ve İnsan Zaman Mekan dergileri zaman zaman maddi olanak buldukça çıkmaktadırlar. Dergi; yeni düşüncelerin tartışılması, eski düşüncelerin sorgulanması, söyleşilerle eleştirilerin, denemelerle, kitap tanıtımlarının olduğu, yılın değerlendirilmesinin yapıldığı, genç edebiyatçılar için okul, yazarlar ve şairler için de bir platform niteliğindedir. Böyle bir derginin sürekli olarak çıkmaması ya da çıkartılamaması bizim ayıbımızdır.
Arka Bahçe, eleştiri, inceleme, söyleşi, deneme, şiir, öykü alanında çalışmalar yapmaya çalışırken, çeviri alanında da ürünler ortaya koyacaktır. Katkı koymak isteyen herkese bu platform açıktır.
II.
Virgina Woolf’un ‘Kendine Ait Bir Oda’sında da ifade ettiği gibi, entelektüelin üretebilmesi için kendine ait bir odasının olması lazım. Bundan yola çıkarak ve buna eklemeler yaparak, bu odayı Arka Bahçe olarak tanımladık. Çünkü entelektüel; odaya hapsolmamalı, güneşi görebilmeli, rüzgarı hissedebilmeli, yıldızların altında uyuma hazzını yaşarken, yabani böcekler tarafından da ısırılmanın acısını bilmelidir.
Aydın; doğayla, kentle bütünleşebildiği sürece nefes alabilir ancak!
O yüzden;
Yabani otların, meyve ağaçlarının, şifalı bitkilerin...
Uçucu yapraklarla, sevişmelerin, orgazmların...
Molotofların, sokakların, dağların...
Buluştuğu yerdir Arka Bahçe!
Arka Bahçe yasakların çiğnendiği, kurulu düzene başkaldırının tohumlarının ekildiği, gizli oda gibidir duvarları ve tavanı olmayan...
Yeni dünyanın ekilip biçildiği özgür orman hayalinin provasıdır da aynı zamanda...
* * *
Şiirleri, anlatıları, çevirileri, incelemeleri, söyleşileri, denemeleri, karikatür ve öyküleriyle dergide yer alanlar şöyle:
Ziya Ormancıoğlu, Zeki Ali, Tamer Öncül, Hakkı Yücel, Jenan Selçuk, Ahmet Tezer, Emre İleri, Halil Karapaşaoğlu, Sonat Yurtçu, Erk N.Günce, Kenneth Rexroth, Kostas Karyotakis, Atilla Türk, Gürgenç Korkmazel, Cengiz Erdem, Nazım Beratlı, M.Kansu, Rıdvan Arifoğlu, Okcan Yıldırımtürk, Tuğçe Koruoğlu, Çınar Uluçay, Yıltan Taşçı ve Devran Öztunç.
Toplamı 62 sayfa olan dergiyi sindire sindire okumayı daha tamamlamadan hemen duyurusunu yapmak istedim.
Sonuçta bu yazı bir eleştiri yazısı değil, bir duyuru. Pek çok tanıdık ismin yanında, yepyeni, genç isimlerin bulunması heyecan ve umut veriyor.
İşte sizin için kısa kısa, tadımlık seçtiklerim:
Sen
Tek başına mı yalnızsın?
Yoksa
Beraberken mi?
(Ziya Ormancıoğlu)
Ağaç
Telaşsız ve nazik alnımla,
selamlayacağım günbatımlarını,
şafakları.
Dikileceğim bir ağaç gibi,
öyle bakacağım fırtınaya,
ve şu mavi göğe.
Hayat budur diyeceğim,
bir tabuttur, içinde
insan acısının ve sevincinin
son bulduğu.
(Kostas Karyotakis, çeviren: Okcan Yıldırımtürk)
Deniz Soluması
Dalgalarla nefes alıyor deniz
kumlara adsız bir tarih yazıyor.
Yıllar sonra bu kıyıda
bir kulağımda dalgaların sesi
bir kulağımda yürek atışların
diz çöküyorum göğsüne yaslanarak.
Olgun bir meyve gibi açılıyor
burnumda büyülü kokun.
Her dokunuşumuz
masum bir cennete çağrı.
Sonsuzluğa uzanan bir resmin ortasında
usulca birleşen figürleriz
kimsenin farkına varmadığı.
Tek farkımız
bir bütün olmamız
sürekli yırtılıp dağılan bir resimde!
(Zeki Ali)
Uzun
Şiirdendir denizin kabuğu
(Emre İleri)
.rivayet odur ki
(...)
güya sen büyük özlemiydin yazılmamış ne varsa hatırlarında
inci tanesi belki kırılan istiridye kabuğunda ve kaybolurdun
daha bir şehvetle yaşamak için vuslatı aşkın doğu yakasında
rivayet odur ki en çok sevişmek zorlanır orada kendini anlatırken
tenden içeri girer ya ıslak ağzında beyaz bir gül hani can yakar
ve adını her çağırdığında canan ki artık aşktır o vebali senindir
öyleyse öp bir dilim ekmek gibi ve soframıza koy saadetimizi
yarın daha güzel olacak biliyorum seni sevdiğim için eskisinden
bir intihar haberi daha gelmeden bir ceset daha kalkmadan ömrümüzden
(Hakkı Yücel)
















