Ye, yut, yala
Şimdi sığınaklar konuşuluyor ya!
Elektrikler de kesiliyor sık sık…
İnsanlar yine dalgasını geçiyor tabii...
“Acaba sığınaklarda elektrik ve müsaitlik var mı?”
“Sığınağın kapılarını açın da ceryan yapsın...”
“Eşdeğer ve mücahit puanı olanlara sığınak önceliği sağlanacak mı?”
“Meclis Özel Komitesi toplandı, hükümetin oylarıyla sahte sığınaklar affedildi.”
Olağanüstü hallerde oteller de “sığınak” olacakmış ya, öyle söylendi.
Öncelikle casinolu büyük oteller…
Ya da “her sığınak yapana özel casino izni…”
Kim bilir, belki “rulet” oynayacağız üzerimizden füzeler geçerken (!)
***
Malum “sığınak fonu” epeydir doğrudan Maliye’ye gidiyor...
O da maaş oluyor eşe, dosta, sevgiliye, örgüt başkanına, yandaşa...
Ye, yut, yala...
Sonrasında sığın: bayrağa, duaya, vatana.
Asıl sığınak bu (!)
***
Son 5 yıl...
Toplumda ayrışmanın, irade gaspının, kuklalaşmanın…
Bir de mafyalaşmanın…
“Bu ülkeyi biz yönetmiyoruz” inancının…
Yolsuzluğun ve rüşvetin zirve yaptığı dönem oldu.
Her defasında aynı “sığınaklara” kaçıldı.
Sahte diplomalı vekil aklanırken de sabıkalı isimler affedilirken de…
Kamu ihale yolsuzluklarında…
Akaryakıt vurgununda…
Yurttaşlık utancında hep aynı sığınaklara kaçıldı.
Şimdi sıra bizde…
Sığındıkları o yerlerden, hep birlikte çıkarmalıyız onları.
Çünkü…
Aptal sanıyorlar hepimizi.
Umut, en çok hayal kuranlara yaraşır
Kıbrıs çözümünde müzakere masası terk edilse de akademisyenler, siyaset bilimciler, barış aktivistleri ve düşünürler hâlâ bir araya geliyor; konuşuyor, yazıyor, çalışıyorlar.
“Kıbrıs, tarihi bir kavşaktadır. İkilem artık federasyon ile bölünme arasında değil; kapsayıcı bir devletin oluşumu ile siyasi çıkmaz arasındadır” diyor Dr. Yiannis Peristianis ve Dr. Yücel Vural.
Avrupa Birliği desteğiyle yürütülen “Anayasal Konularda Ortak Fikirlerin Geliştirilmesi” projesinin sunumuna katıldım.
Her iki toplumdan uzmanlar, iki yıl boyunca buluşarak yeni bir federal anayasa vizyonu üzerinde çalıştılar.
Evet, bir çözümde, kurucu devletler ya da toplumların ayrı ayrı kendi yönetimlerini üstlenmeleri öngörülüyor. Ancak bu yapı, federal anayasayla çelişmeyen; çatışma değil uyum üreten bir düzende kurgulanmalı.
O nedenle “Federal Anayasa” önemli…
Bugüne dek Kıbrıslı toplumlar kendi anayasalarını hiç yazmadılar.
1960’ta anayasayı Türkiye, Yunanistan ve İngiltere şekillendirmiş; Kıbrıslı Türkler ve Rumlar ise sadece imzalamıştı.
Annan Planı’nda ise boşlukları Birleşmiş Milletler doldurmuştu…
“Kıbrıslılar bu sürece katılımcı olmalı… Halkın katılımı şart… Etnik kimliklerin ötesine geçerek ‘yurttaşlık’ kavramı anayasada yer almalıdır,” diyor hocamız Yücel Vural.
Kıbrıs Cumhuriyeti'nde seçimler bile etnik kimliğe göreydi.
Cumhurbaşkanı’nı Kıbrıslı Rumlar, yardımcısını ise Kıbrıslı Türkler seçiyordu.
Bu sistem, Kıbrıslı Türklerin devletin en tepesindeki makama hiçbir zaman oy veremediği anlamına geliyordu.
Söz konusu projedeki yeni anayasa önerisinde tüm toplumların karma oy kullanması öngörülüyor.
Elbette, “ağırlıklı oy” ilkesi korunarak…
Örneğin, bir Kıbrıslı Rum’un Kıbrıslı Türk adaya verdiği oy, belirli bir katsayıyla hesaplanacak; diyelim ki yirmide bir oranında sayılacak.
Bunlar işin matematiği.
Tarihteki “Cumhurbaşkanı” ve “Cumhurbaşkanı Muavini” formülünden bugün “dönüşümlü başkanlık” tartışmalarına geldik.
Projenin sonunda, Federal Kıbrıs için eş başkanlık modeli öneriliyor.
İki toplumdan birer başkan, birlikte seçilecek.
Hem “çapraz oy” hem “ağırlıklı oy” ilkesiyle…
UBP ile DİSİ ya da CTP ile AKEL gibi partiler ortak adaylar gösterebilecek.
İşbirliği teşvik edilecek.
“Başkanlık Konseyi”nin yetkileri sembolik olacak.
Ancak kriz yönetimi ve dış güvenlik gibi alanlarda görev üstlenecekler.
Federal devleti yönetecek olan parlamento ise her toplum içinde en az yüzde 25 oy alan partilerden oluşacak.
Bir anlamda koalisyon kuracak iki toplumdan partiler…
Bakanlar Kurulu da bu koalisyon protokolüyle şekillenecek.
Belki hayal gibi görünüyor tüm bunlar.
Ama umut, en çok hayal kuranlara yakışıyor.