Yasaklara zaten uyulmuyorsa
Sendikaların özel sektör çalışanları için eylem yapması önemlidir.
Hem dayanışmayı güçlendirir, hem de duygudaşlık sağlar.
Hayat pahalılığının gerisinde tutulan asgari ücret artışı geçmişten bugüne ortak bir ayıptır.
Özel sektör emekçilerinin çok fazla katılım imkânı ve dermanı olmadığını düşünsem de umarım cuma akşamı Lefkoşa’daki eylem yığınsal bir başarıya ulaşır.
***
Yine o pankartı gördüm: “Sendikasız çalışmak yasaklansın.”
Eylemin sloganlarından biri de bu.
Çalışanların örgütlenmesi önemlidir ve sendikalaşmanın artmasını yürekten destekliyorum.
Yine de şuna dikkat çekmek istiyorum.
Özel sektör çalışanlarının sorunlarının “sendikalaşma” ile ortadan kalkacağını düşünmek ciddi bir yanılsamadır.
“Kamuda ikinci iş yasağı uygulansın” diye pankart açılsa örneğin…
Öncelik bu olsa…
Çok daha yakıcı bir sorunun üzerine gidilmiş olacak.
Ciddi yapısal sorunlarımızı gündeme getirmez, gelir eşitsizliğini görmez, kamu hastanelerinin tam mesai poliklinik hizmet vermesi gibi özel sektör emekçilerinin alım gücünü yükseltecek tedbirler için örgütlü mücadeleyi yükseltmezsek sonuca ulaşmak mümkün olmaz.
***
Mevcut kurulu düzende çalışanlar arasındaki farkı yaratan unsur “sendikalı” olmak değildir.
Kamu görevinin dışında kalmaktır.
Kendi çalışma alanım en iyi örnektir bu duruma…
Basın sektörü şu anda büyük oranda sendikalıdır.
Buyurunuz!
Kamu kurumlarında görevli bir basın çalışanını örnek alınız… Bir de özel medyada aynı işi yürüten, aynı eğitimi alan, aynı kıdeme sahip “sendikalı” bir çalışan seçiniz.
Her iki örneği yan yana yazınız ve bir tablo hazırlayınız.
İki ayrı sütun yaratınız ve sorgulayınız:
Maaşı…
Resmi Tatilleri…
Çalışma saatleri…
Hastalık izni hakları…
Gelecek güvencesi…
Ödenekleri…
İkisi de “sendikalı” olabilir.
Hatta…
Kamuda görev yapan sendikasız, özelde görev yapan sendikalı olabilir.
Göreceksiniz ki uçurumlar var arada…
***
Çalışan haklarını eşitlemek için çok daha samimi, cesur, gerçekçi, bilimsel ve evrensel olmaya ihtiyacımız var.
Kamu görevlilerinin “ikinci iş” meselesi en yakıcı sorunlardan biridir ve özel sektöre yönelik tam bir eşitsizlik, haksızlık, tahakküm ortamı yaratmaktadır.
Dünya kadar insan kamuda çalışırken özelde iş yapıyor ve böylece, o üç kuruş kazanan asgari ücretli insanların da ekmeğine ortak oluyorlar.
Hem de kamusal kaynaklarla finanse edilen güvencelerine yaslanarak.
“Ya bırakın başka insanlar da kazansınlar, ya da kamudaki yerinizi terk edin, özelde çalışınız, işsiz gençler de kamuda iş bulsunlar” diye bir itiraz yükselse…
İşte o zaman çalışma yaşamındaki statüko biraz sarsılacak.
Kamuda ikinci işe engel olunuz ki, özelde çalışan insanlar şu lanet haksız rekabetten kurtulsunlar; kendini güvenceye almış arsızların ellerinden aldığı ekmeğe yeniden kavuşsunlar, çok daha yaygın iş yapabilsinler, çok daha iyi kazanabilsinler…
Sırf bu yüzden, özel sektör giderek yabancı ucuz işçiye muhtaç hale geliyor; gerisi kamuda iş arıyor kendine, nasılsa o zaman hem kamu görevini sürdürecek ve kendini güvenceye alacak, hem de özeldeki işine devam edecek.
***
Bir de şehir efsanesi yarattılar, “Kadrolu değilsen ikinci iş serbest.”
Maaşı, ödeneği, izni, mesaiyi, tüm hakları 'kamu görevlisi' gibi al ama iş ikinci işine gelince, “kadrolu değilim” de!
İkinci işle ilgili yayımlanan bir Ombudsman raporunda emekli yargıç Emine Dizdarlı şöyle demişti: “Kamu çalışanlarının tarafsızlık ve eşitlik ilkelerinin korunması için, kamu görevlilerinin sadece kamu çalışanlarına getirilen ikinci iş yasağına uymaları değil, her anlamda bağımsız ve tarafsız olmaları gerekmektedir. Devlet memurlarının gelir getirici bir işte veya gelir getirici faaliyette bulunmaları yasağının temel mantığı, yaptıkları işler dolayısıyla Devlet memuru tarafsızlığı ve özenini kaybetmelerini önlemektir.”
Sendikalar ve siyasi partiler buna sahip çıksa keşke…
Bunun için sesini yükselse…
Asgari ücretli için hayatı pahalılaştıran onca fona, harca, vergiye, adil olmayan gelir paylaşımına, eksik mesaiye ve yasa dışı ikinci işe bayrak açsa…
***
Bir grup insan maalesef “alınteri” ile yoksullaşıyor sürekli…
Görmezden geldiğimiz bir de işsiz gençler var tabii…
Üniversitelere yıllarca yedirdikleri parayı onlarca yıl çalışsalar geri alamayacaklar.
“Bütçe” görüşmelerinde işsiz gençlerin konuşulduğunu hiç duydunuz mu?
Bütçede yer var mı onlara!
Bütçede kime yer var sahi?
Bir yanda hayatı pahalılaştıran yük, beri yanda maaşa, bareme, terfiye dönüşüyor.
Olmadı ihale yalanlarına, imtiyaza, rüşvete, yolsuzluğa, yandaşlığa…
***
“Sendikasız çalışma yasaklansın…”
Sahip olduğumuz sendikal kültürle sonuç vereceğine inanmasam da örgütlü mücadelenin çoğaltılması için önemsiyorum.
İşçi sınıfının sendikalaşması demokrasiyi geliştirir.
Ama mevcut “yasaklar” uygulansa diyorum öncelikle… Çünkü yasaklara zaten uyulmuyorsa, yeni bir yasak, neyi kurtaracak acaba?