1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Uyanıp Hatırlamazsak Bataklıkta Boğulacağız
Aslı Murat

Aslı Murat

Uyanıp Hatırlamazsak Bataklıkta Boğulacağız

A+A-

Her seçim döneminde, demokratik değerleri bizim kadar delik deşik edilmemiş toplumlardaki seçim dinamiklerini merak ederim. Acaba bize benzer mi oralardaki insanların kaygıları, umutları, karamsarlıkları, hayalleri? Hiç sanmıyorum. Bizim kadar alakadar olduklarını da düşünmüyorum.

Tabi ki derin ekonomik kriz dönemlerinde veya popülist sağ liderliğin etkisini arttırdığı zamanlarda belli başlı dönüşümler yaşanabilir. Onun dışında istikrarın hakim olduğu bir sistem. Kıbrıs özelinde ise durum pek değişmiyor. Sürekli aynı sorunları yaşıyor, sürekli seçim yapıyoruz…

Nevi şahsına münhasır olduğumuzdan değil. Tam tersine, aslında “şahsımızın” bile belirsizliğinden bahsediyorum. Mesela devlet olmanın en önemli gereklerinden, kamusal hizmetlerin –ki bunların başında eğitim, sağlık, beslenme, barınma gelir- rutin bir şekilde sağlanmaması, bir düzen içinde her bir bireye eşit imkânların sunulmaması, seçim dönemlerine bu denli ilgi duyulmasının nedenlerinden biri olabilir. Sanki bunlar içinde yaşadığımız yapının gereği değilmiş de seçimle değişecek iktidarın inisiyatifi ile yerine getirilebilecekmiş gibi. Her ne hikmetse, çoğu zaman da bu hizmetleri sunmayan kesimleri iş başına getiriyoruz. Unutarak uyumaya devam ediyoruz.

***

Merkezi idarenin yaklaşık iki senedir toplumun omuzlarındaki yükü iyice arttırdığı ve artık taşıyamayacak bir noktaya geldiğimiz bir dönemde giriyoruz seçim sürecine. Dün başvurular yapıldı. Son güne kadar özellikle iktidarın üç kanadı, “al gülüm ver gülüm” pazarlıkları ve deniz aşırı odaklardan aldıkları talimatları yerine getirme çabaları yüzünden dalgalı bir zeminde hareket etmeye çalıştılar. Bunun neticesinde özellikle Ulusal Birlik Partisi kendi içinde ciddi yarılmalar ve ayrışmalar yaşadı. Tıpkı atanmış – gayri meşru hükümet gibi, tek merkezden atanan belediye başkan adayları ile karşılaştık. Bunu içine sindiremeyenler bağımsız aday olmaya yeltendi ama birçoğu sonunu getiremedi. Onurlarını ayaklar altına alarak, bir gün önce yaptıkları aday olma açıklaması üzerine bir bardak soğuk su içip gerisin geri çekildiler.

Yine de kazanlar kaynamaya devam ediyor. Belki görünürde kontrol sağlanmış sanılabilir ama sahaya kulak kesildiğinizde durumun hiç de öyle olamadığını görüyorsunuz. Unutmayın, gün gelir devran döner…

***

Tam da bu sebeple hem yereldeki demokrasiyi güçlendirmek ve böylece merkeze de bunun sirayet etmesini sağlamak hem de erozyona uğrayan örgütlü sol mücadeleyi güçlendirmek gerekiyor. Sanırım geçmişte olmadığı kadar ciddi bir teslimiyet yaşanıyor. UBP – DP – YDP yönetimi, memlekette söz sahibi olma yeteneğimiz ve ekonomik refahımız kadar kendi benliklerinden de vazgeçmiş durumdalar. Hal böyle olunca sadece peşkeşe ve yolsuzluğa yöneliyorlar. Utanç duygusundan eser yok. Bu şekilde toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeleri mümkün değil. Geçmişten bugüne taşınan örgütlü geleneği ile Cumhuriyetçi Türk partisi ise hem yerel yönetimlerdeki başarısı hem de memleketteki sorunlara akılcı – aktif çözümler geliştirme becerisi ile toplumun önünü açabilecek güçtedir.

Netice itibariyle hepimizi yok oluşa sürükleyen ve demokratik varlığımızı ortadan kaldırmaya ant içmiş zihniyete 25 Aralık’ta gereken cevabın verilmesi gerekir. Bunun için, bireysel kahramanlara değil, örgütlü gücüne inanan, ayakları yere basan çözüm önerileri sunup yerelde eşitliği hedefleyen bir vizyona ihtiyacımız var. Örgütlü mücadelenin tarihe vurduğu damga her daim bakidir, herkesin malumudur. Başarının sırrı da orada yatır. Sol ve insani değerler etrafında kenetlenen herkes, örgütün dönüştürücü gücünü bilir. Bunu yok saymak güçsüzlük belirtisidir. Her türlü müdahale, baskı ve manipülasyon, toplumun gözü önünde cereyan etmektedir. Geçmişte olduğu gibi bugün de örgütlü mücadele kazanacaktır.

Bu yazı toplam 1702 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar