1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. UBP: Görünen ve Görünmeyenleri İle İç Bölünme Süreçleri…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

UBP: Görünen ve Görünmeyenleri İle İç Bölünme Süreçleri…

A+A-

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Denktaş tarafında kuruldu, kadroları da Denktaş’ın kendi çevresinden ve eski seçimlerde kullandığı Ulusal Dayanışma Ekibi kaynağından oluşturuldu.
Denktaş Cumhurbaşkanı olunca, Parti’den ayrıldı ama eli partinin içinde kaldı… Denktaş ile uyumlu olamayacak birisi partinin başına geçemez, başbakan olamazdı. Derviş Eroğlu parti içi muhalefet yaparak, kendi partisinin hükümetine karşı eylemler de yaparak ve Denktaş’a rağmen partiye genel başkan oldu. UBP içinde Denktaşçı – Dervişçi ayrışması ve çatışması böylece başladı.
UBP içinde yaşanan bu süreç halen hafızalardadır. Önce Raif Denktaş’ın, sonra Serdar Denktaş’ın babaları Rauf Denktaş adına UBP içinde bu süreçte yaptıkları ve yaşadıkları da hafızalardadır. Sonuçta UBP’de iki grup oluştu, Denktaşçı UBP’liler ve Dervişçi UBP’liler… Denktaşçı UBP’liler parti içinde barınamayınca UBP’den ayrılıp Demokrat Parti’yi kurdu. Yani, Demokrat Parti, ‘Denktaşçı UBP’lilerin partisiydi. O gün - bu gün pek de değişmedi…
Derviş Eroğlu KKTC Cumhurbaşkanlığı’na seçilince, Denktaş gibi onun da eli parti içinde kaldı. Parti’nin başına geçen İrsen Küçük ise o eli (2010 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Serdar Denktaş gibi) öpmeye niyetli değildi. Bu defa UBP içinde Dervişçi – İrsenci ayrışması ve çatışması başladı, halen de sürüyor. Şu anda Dervişçi UBP’liler ayrılıp başka bir parti kurmuş değil ama UBP içerde bölünmüş durumdadır. Dervişçileri temsil eden Kaşif ekibi parti içinde ve hükümette eşit görev ve yetki paylaşımı istiyor. Birbirlerinden hiçbir fark yok, sadece koltuk ve makam kavgası var… Görünen durum böyle…
Derinde, yani görülemeyende ne var? Türkiye’nin eski ve yeni ‘derin devlet’ yapısının Kuzey Kıbrıs’ta belirleyici olmak çatışması var… Denktaşçı - Dervişçi çatışmalarında Türkiye derin devletinin Ergenekon yapısında Denktaş daha ağırlıklı ve önemli bir isimdi (hatta kurucuları arasında yer aldığı da söyleniyor), dolayısıyla Eroğlu Denktaş’a karşı yedekte tutuldu.
Şu anda UBP’de olan iç ayrışma ve çatışma Dervişçi – İrsenci UBP’liler çatışması olarak sürüyor ama özünde AKP – Ergenekon uzantısı var… Türkiye’de Ergenekon’u bitirmek ve kendi Ergenekon’u (belki de adı ‘Uhud’ olur) egemen yapmak ve silahlı kuvvetleri de pasifize etmek için bayağı bir yol alan AKP için bu sorunlar Kuzey Kıbrıs’ta halen devam ediyor. Ergenekon’un Kuzey Kıbrıs’taki yuvası dağıtılamamış, asker de AKP’nin arzu ettiği formata girmemiş… Eroğlu, kendisinin Ergenekon ile ilişkisini ret ve inkar ediyor, AKP ise tatmin değil… Doğruyu tarih yazacak…
Bu durumda, UBP’lilerin Dervişçi – İrsenci diye kapışması, Ergenekon – AKP kapışmasına paravan oluyor. Hangi taraf kazansa, Kıbrıslı Türkler için durum değişmeyecek. Yüzeydeki görüntüye bakıldığında, şimdiki başbakan ve kabinesinin yaptığı hiçbir konuya itirazı olmayan ve farklı bir şeyler yapacağını söylemeyen bir Kaşif ekibi var, kendileri Dervişçiler takımından… Dolayısıyla, UBP’de İrsen Küçük gitse, Ahmet Kaşif gelse, Kıbrıslı Türkler için bir şey değiştirmeyecek.
Derinlerde değişecek ama… Ergenekoncular Kıbrıslı Türkleri yeterince Türk bulmazdı, ‘Uhud’cular da yeterince Türk ve Müslüman bulmuyor… UBP’deki kavgada hangisi galip çıkacak bilinmez ama ekonomide bir şey fark etmeyeceği gibi, diğer politikalarda da fark etmeyecek; Kıbrıs Türk kimliğine, Kuzey’in demografik yapısına, Türkiye hükümetince hormonlanmış yeşil sermayenin Kıbrıs Türk özel sektörünü haksız rekabetle sıfırlamasına, adadan göçün hızlanmasına ve Kıbrıs sorununda “çözümsüzlük çözümdür” politikasına devam… Ve bu nedenlerle, UBP’nin iki tarafının ‘kaymak tabakası’ bu kadar ısrar ve inatla kavgaya tutuşmuş durumda…
UBP üyeleri de Dervişçi – İrsenci diye kavga etsin… Hangisi hangi özel çıkarını kimden nasıl elde edecek diye saf tutsun… Kimi bal tutup parmak yalasın, kimi de kavanozdaki balı yalasın… Sonunda tüm Kıbrıslı Türklerin saf dışı kalacağı bir düzenin kurulmasına hizmet ettiklerini anlayacaklar… Ve yurdu kurtarmak gene ve her zaman olduğu gibi sola kalacak…
Dolayısıyla, UBP’deki iç çatışmayı tüm ilerici, devrimci ve sosyalist parti ve örgütler doğru okumalı, gelecek günlerin tehdit ve fırsatlarını doğru belirlemeli, Nisan 2014 ile Nisan 2015 arasında yapılacak üç seçimin Kıbrıs adasının ve Kıbrıslı Türklerin kaderini değiştirecek fırsatlar içerdiğini iyi görmeli ve kendi aralarında sinerji yaratarak bu seçimleri kazanıp, en geç 2016’da Kıbrıs sorunu çözecek bir sonucu üretmelidir. Burda en önemli görev de CTP’ye düşüyor.
Yoksa daha önceleri Ergenekon’cuların, şimdilerde de Uhud’cuların kanlı – silahlı oyuncağı olmak kaderi devam edecek…

Bu yazı toplam 2342 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar