1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Türkiye de gider iken Mersin’e; hala Ersin abim gidiyor tersine!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Türkiye de gider iken Mersin’e; hala Ersin abim gidiyor tersine!

A+A-

Avrupa Komisyonu, Kıbrıs müzakere sürecinde, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi ile birlikte çalışacak bir “Özel Temsilci” atadı…
Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, bu atamayı “olumlu” buldu!

-*-*-

Peki Ersin Tatar ne dedi?
“Biz onaylamazsak atayamazlar” gibisinden bir açıklama yaptı…

-*-*-

Ben de dün sabahki televizyon programımda, “Ersin abi, büyük konuşma, ya Türkiye ses çıkarmazsa, ya Türkiye bu atamayı bir şekilde onaylarsa ne yapacaksın?” gibisinden laflar ettim!

-*-*-

Programdan çıktım, bir de ne göreyim!
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Avrupa Komisyonu tarafından “Kıbrıs Özel Temsilcisi” atanması kararının, "Avrupa Birliği'nin (AB) iç meselesi" olarak değerlendirildiğini belirtti.

-*-*-

Yani bu ne demektir?
“Biz karışmayız, karışamayız” demektir…
Ama bunun da öncesinde, “karşı çıkmadık, onaylıyoruz”un da eş anlamlısıdır!

-*-*-

Türkiye’nin bu konudaki açıklaması başka ne anlamlar içerir?
Ersin Tatar’a ve dolayısıyla KKTC isimli sözde devlete, son beş yıl içerisinde yapılmış ağır hakaretlerden biri olması anlamını da içermektedir!

-*-*-

Rezil olmak mıdır?
Yalınız bırakılmak mıdır?
Terk edilmek midir?
Yoksa “hepsi” mi?
Bence hepsi!

-*-*-

Çok yazık!
Çok günah!

-*-*-

“Rum mülkü üzerine külliye inşa etmekle, her cenazeyi şova dönüştürmekle, her hastane ziyaretinin haberini yaptırmakla, her derneğin ziyaretini büyük haber diye yutturmaya çalışmakla ve Hülya Avşar ile fotoğraf çektirmekle bu işler yürümez”…
Bilmem abu zurnakka in the kafes mi yoksa anlatabildim mi?

-*-*-

Türk Dışişleri’nin açıklaması sonrası şu yorum da yapılabilirdir:
Herkes gibi, Türkiye de gider iken Mersin’e; hala Ersin abim gidiyor tersine!

-*-*-

Ve gelelim bir hikayeye…
Mustafa Akıncı dönemi…
Crans Montana’da “masanın yıkıldığı toplantı” öncesi…

-*-*-

Toplantı saat 11’de…
Sabah 8 sularında Akıncı’nın odasında bizim heyet buluşuyor…

-*-*-

Heyette Osman isimli bir de koruma elemanı veya Akıncı’nın ahbabı da var…
Bu eleman, taaa Kıbrıs’tan çantasında – valizinde buhurdanlık ve kuru zeytin yaprağı getirmiş!

-*-*-

Zeytin yapraklarını buhurdanlığa koyuyor, yakıyor, Akıncı ve heyetini tütütecek!
Tabii ki dumandan dolayı alarm çalmaya başlıyor!
Görevliler odayı basıyor!
Her yer dumanaltı!

-*-*-

Avrupalı duanın ne olduğunu tabii ki anlamıyor ama garip bir kokusu var; “acaba bu Kıbrıslı Türk heyeti…?” diye düşünmüyor değil tabii ki adamlar!

-*-*-

Neyse, toplantıya geçiliyor…
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, öyle ya da böyle masayı dağıtmakta kararlı aslında… 
Ama O’na pek ihtiyaç kalmadan, Nikos Anastasiadis o görevi yapıyor ki o ayrı bir mesele…

-*-*-

Toplantının hemen öncesi, Çavuşoğlu, Akıncı’nın ekibini yanına geliyor ve “AB heyeti, AB temsilcisi esas masaya oturacak; buna itiraz edin, arka masaya geçsinler” talimatını veriyor!

-*-*-

Akıncı da bu talimatları biraz abartan ve kul – köle – kukla – papağanlık ötesine geçen Ersin abim kadar olmasa da diğer bütün liderlerimiz gibi talimata uymamazlık edemiyor ve “AB temsilcisi bu masada oturamaz, bir arkaya geçsin” itirazını yapıyor!

-*-*-

AB Temsilcisi, buna nasıl tepki vereceğini pek çözemiyor ama bizimkilerin yanına yaklaşıp, “… Sabah odada ne aldıysanız bize de ondan verin” diyor… 

-*-*-

Sonuç: Evet bu hikayeden sonra, bu yazıdan çıkarabileceğimiz esas sonuç, “başrolde Türkiye oynuyor, bu geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle ve haliyle bize eşitlik da egemenlik da diyerek masal anlatma Ersin abi” şeklinde özetlenebilir!


Kendi ayağımıza kurşun sıktık; batirdik re batirdik!

Emlak krizi üzerine bir kez daha yazmak zorundayım!
Bu konuda çok yazı yazdım…
Bir daha yazacağım ve yazmaya da devam edeceğim…
Herkes bu sorunun nasıl başladığını bilmek zorundadır… 

-*-*-

Tutuklamalar veya Rum saldırganlığı ne zaman arttı?
KKTC’de bir numaralı faşistimizin çeşitli yazılar yazmaya başlaması ve Türkiye’de kendisi gibi düşünen ganimetçi Türklerin desteğini almasıyla…

-*-*-

Herkesin yakından bildiği geçmişinde sosyalistlik bile bulunan azılı faşistimiz, “Aman da vatan toprağı elden gidiyor, Yahudiler Kıbrıs’ı ele geçiriyor” diye yaygara kopardı!

-*-*-

Tek tek bütün Yahudi yatırımcıların isimlerini yazdı!
Üstelik bu insanlar Yahudi kökenli olabilirdi ama hemen hepsi KKTC Vatandaşı olmuştu!

-*-*-

Şimon Aykut’un ismi deşifre dilenlerin en başındaydı!
Çünkü en büyük yatırımcı oydu!
Rum Polisi, bir numaralı faşistimizin yazdıklarından hareketle, Derinya geçiş noktasında Aykut’u tutukladı!

-*-*-

Aynı dönemde, aynı faşistin de dahil olduğu ve şu anda yetkilileri ziyaret ederek müzakerelerin başlamaması için baskı yapan grubun gazına gelen Ersin Tatar, Rum mülklerine yatırım konusunda, Taşınmaz Mal Komisyonu’nu canlandırmak yerine, “sallamayın, kimseyi takmayın, yatırım yapın, arkanızdayız” diye cırlak cırlak çığlıklar attı!

-*-*-

“Egemen – eşit ve ayrı devletim vardır, kimse bana karışamaz” dedi ya da demeye getirdi!

-*-*-

Bu esnada, “vaaaay da Yahudiler malımızı elimizden alacak” diyen sadece koltuğu ve cukkayı düşünen cahil ve de cüheyla hükümetimiz de, gözü kapalı bir talimat yasa çıkardı!
Talimat Türkiye’den geldi!

-*-*-

Ayaklanması, sokağa dökülmesi gereken müteahhit kesim veya birlikleri de “sindi”… 
Korkudan mı yoksa başka sebepten mi bilemem ama Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği de tamamen sessiz kaldı…
Hükümete ses vermedi!

-*-*-

Muhalefet de bu konuda pek ses çıkarmadı, topu Müteahhitler Birliği’ne attı…
Yiğidi öldürün hakkını verin, bir tek DP Milletvekili Hasan Tosunoğlu “Bu yasa değişikliği kendi ayağımıza kurşun sıkmaktır” dedi, hükümet kanadından olumsuz oy veren tek kişi olarak kaldı ve akabinde başına gelmeyen kalmadı… 

-*-*-

Kısacası, bunca yıldır idare – i maslahatı başarıyorduk!
İdare gitti, maslahat elimizde patladı!

-*-*-

Hiç çekinmeden ve de hiç utanmadan hala koltuklarda oturmaya devam ediyorlar ve zart zurt ediyorlar!
Türkçe bilen Rumlar bzimle dalga geçiyor ve ne diyorlar biliyor musunuz?
Bana bir polis söyledi; “Batirdiniz re batirdiniz!”


calin-stan-3f904ucizgw-unsplash.jpg

KKTC, 3 bin 355 kilometre karedir… Kıbrıs Adası ise 9 bin kilometrekareden az daha büyüktür… 3 büyük adadan oluşan Malta Cumhuriyeti devleti ise 316 kilometrekare büyüklüğündedir… Linobambagi köklerimle bir bağlantısı var mı yok mu araştırmak maksadıyla kim bilir belki iş bulur orada kalırım niyetiyle ve dört gün dinlenmek- gezmek için bu ülkeye uçuyorum… Yazmaya oradan devam edeceğim… birkaç gün, Larnaka’dan başlayacak yolculuğu ve Malta’yı paylaşacağım…

Bu yazı toplam 1593 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar