Tatar’ın Yeni Siyaseti
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar 2020 cumhurbaşkanlığı seçimlerine yeni siyaseti ile girdiğini ve bu yeni siyasetle seçimi kazandığını, o nedenle Kıbrıs Türk halkının artık federal çözüm değil, iki devletli çözüm siyasetini desteklediğini öne sürüyor.
Bu değerlendirme doğru değildir. Aksine içerisinde birçok yanlış ifadeler vardır.
Öncelikle iki devletli siyaset ilk kez Ersin Tatar tarafından ortaya konmadı. Bu konu Temmuz 2017’de Crans-Montana’da masayı deviren dönemin Rum lideri Anastasiadis, dönemin TC Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ile yaptığı özel görüşmede gündem geldi.
Türkiye bu tarihten sonra federal çözüm modelinin artık masada olmadığını söyleyerek, iki devletli çözüm siyasetini gündeme taşıdı.
Dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı bu siyaseti desteklemediği ve iki devletli çözüm siyasetini savunmadığı için Türkiye yetkilileri ile arası açıldı.
Ekim 2020 cumhurbaşkanlığı seçiminde TC yetkilileri seçimi Ersin Tatar’ın kazanması için seçime açık ve aleni müdahale etti.
Sonuçta Ersin Tatar az bir farkla seçimi kazandı ve Türkiye’nin ortaya koyduğu iki devletli çözüm siyasetini resmi olarak savunmaya başladı.
Aradan 5 yıl geçti. İki devlet siyaseti bir milim ileriye götürülemedi. Ne BM, ne AB, ne garantör ülkeler, ne dost ve kardeş Azerbaycan, Pakistan gibi ülkeler, ne islam ülkeleri, ne de Türki devletler KKTC’yi tanımadı.
Dahası KKTC ile doğrudan ilişki kuran ülke olmadı. Türk Devletleri Teşkilatı, TDT, Türkiye’nin isteği ile KKTC’yi gözlemci üye olarak kabul etti.
KKTC gözlemci üye olarak bazı TDT toplantılarına bile davet edilmedi. TDT’nin son devlet ve hükümet başkanları gayrı resmi zirvesi 21 Mayıs 2025’te gözlemci üye Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de düzenlendi. Zirve toplantısına Macaristan Başbakanı Viktor Orban ev sahipliği yaptı. Bu toplantıya KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar davet edilmedi.
Elbette TDT gözlemci üyeliği ve 2004 referandumunda Kıbrıslı Türklerin Evet demesinin ardından kazanılan İslam İşbirliği Teşkilatı, İİT, gözlemci üyeliği küçümsenmemeli, aksine daha çok uluslararası görünürlük için çaba harcanmalıdır.
Bunun yolu da ortaya koyduğunuz siyasetin uluslararası ilişkilerde kabul edilebilir olmasındadır. Sizin siyasetiniz kabul görmüyorsa, siz de uluslararası camiada yeterince kabul göremezsiniz.
***
Şimdi yeni bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. 19 Ekim 2025’de yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gideceğiz.
Bu seçim iki adaylı bir seçim olacak. Bir yanda yeni siyasetim diyen şimdiki cumhurbaşkanı Ersin Tatar, diğer yanda da uluslararası kabul gören çözüm siyaseti ortaya koyan CTP Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz az katıldığı 20 Temmuz töreninde yaptığı konuşmada “sayın Tatar’ın ortaya koymuş olduğu iki devletli çözüm vizyonunun tüm gücümüzle arkasındayız” dedi.
Crans Montana sonrasında, Anastasiadis’in seslendirdiği ama arkasında durmadığı iki devletli çözüm siyaseti Türkiye tarafından 2017’de geliştirildi.
20 Temmuz 2025 konuşmasında sayın Erdoğan bu siyaseti Ersin Tatar’ın ortaya koyduğunu, kendilerinin de desteklediğini söyledi.
Benim buradan çıkardığım sonuç, iki devletli çözüm siyaseti artık Türkiye’nin değil, Tatar’ın siyasetidir ve Türkiye bu siyaseti destekliyor. Öyleyse 19 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimini Erhürman kazanırsa Türkiye, Erhürman’ın ortaya koyacağı yeni siyaseti destekleyecektir.
Bu yöndeki görüşümü destekleyen diğer gelişmeler de bu yıl içinde hem Cenevre’de, hem de geçen ay New York’ta yapılan 5+1 gayrı resmi zirve sonuçlarıdır.
Bu zirvelerde müzakere yapılmadı. Yalnızca Guterres’in ortaya koyduğu Güven Artırıcı Önlemler, GAÖ, üzerinde duruldu. Bu konularda bile ciddi hiçbir ilerleme sağlanmadı.
Buna rağmen BM bu zirveleri başarılı olarak niteledi. Bunun nedeni 2017’de Crans Montana’da kopan sürecin en azından devam ediyor olmasıdır. BM yetkilileri bu sürecin kopmamasında garantör ülkelerin de yardımcı olduklarını belirtiyorlar.
Bütün bunları değerlendirdiğimizde KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yeni bir müzakere sürecinin başlayabileceği görülüyor.
Görev süresi dolan ve veda ziyaretlerine başlayan Colin Stewart açıklamalarında “seçimden sonra yeni bir fırsatımız olacaktır” dedi.
Bu yeni fırsatı boşa harcamamak görevi de elbette biz Kıbrıs Türk halkına düşer.







