1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. SURLARİÇİ'Nİ OTOPARK OLMASI İÇİN YAYALAŞTIRMADIK
Onur Olguner

Onur Olguner

SURLARİÇİ'Nİ OTOPARK OLMASI İÇİN YAYALAŞTIRMADIK

A+A-

33 yaşındayım. Pek çok insanın bir değil, iki çocuğa sahip olduğu yaş yani. Maalesef benim hayatımda böyle bir fırsat olmadı. Tabii eğer bu hayatta kendi çocuğun olarak gördüğün bir şey var mıdır diye sorsalardı herhâlde hiç tereddüt etmeden  bunun Asmaaltı, Arasta ve İplik Pazarı Yayalaştırma Projesi olduğunu söylerdim.

Belediye meclis üyeliğine ilk kez 2013 yılında seçildim. Bundan 5.5 yıl önce, 27 yaşında idealist bir mimardım.

Belediyenin kapısından girdiğimiz ilk gün bu projeyi tozlu raflar arasında bulmuştuk. İki yıl öncesinde, Cemal Bulutoğlularının başkanlığı döneminde denenmiş bir projeydi Asmaaltı, Arasta ve İplik Pazarı Yayalaştırma Projesi. O zamanki adıyla Türkiye Cumhuriyeti Yardım Heyeti altyapı ve taş parke döşemesi ihalesi için parayı hazırlamıştı. Belediye meclis kararı alındı, yollara direkler çakıldı ve proje denendi. Bölgedeki esnafın bir kısmı bastırınca dönemin başkanı Cemal Bulutoğluları direkleri söküp atmış ve proje de raflara kaldırılmıştı.

2013 yılında Kadri Fellahoğlu ile göreve geldiğimiz andan itibaren proje üzerinde çalışmaya başladık. Çok da uğraştık tekrar hayata geçirmek için. Bir kere iptal edilmişti ya, neredeyse kimsenin inancı kalmamıştı artık projeye. Sanki raflara değil, çöpe atılmıştı.

Kasım 2013’de uygulamaya geçmeden bir hafta önce yaptığımız belediye meclis toplantısını çok iyi hatırlarım. Meclis üyelerinin bazıları projeyi meclis gündemine getirerek iptal etmeye çalışılmıştı. Mecliste heyecanla “Hepimiz öleceğiz ama Surlariçi kalacak. Lütfen Surlariçi’ni bizde önce ölmeye mahkum etmeye çalışmayın” diye çıkışmıştım.

Yayalaştırmanın bir gece öncesini de hiç unutmam. Taşkınköy’deki evimden gece 11’de koşuya çıkmış ve Asmaaltı Sokağı'na gitmiştim. Ertesi gün yayalaştıracağımız bu sokağı gece incelerken korktum. İnsan yoktu, kedi köpek dahi dolaşmıyordu Surlariçi’nin bu bölgesinde.

Büyük Han’ın yanında belediye zabıtası arabayla durdu. İlk önce beni tanımadılar. Sonra tanıyınca halimi hatırımı sordular. Rica ettim o sokağın yayalaşmasından bir önceki gece, daha inşaat halinde olan Kumarcılar Hanının önünden alıp eve bıraktılar beni.

Bir de mahkeme derdimiz vardı tabii. Esnafın yarısı projeye karşıydı. En doğal haklarıdır, hâlâ da bu duruşlarına saygı duyuyorum. Projeyi dava etmişlerdi. Ara emri alınacak diye duyduk. Hemen belediye avukatları ile konuştum. Sabah “Yargıçla görüşülecek” dediler, “Şahit olarak seni de yazdık. Gel projeyi anlat.” diye eklediler.

buyukhan3.jpg

Gece de o yüzden uyuyamamıştım zaten. Sabah 2 saatlik uykuyla mahkemelere gittim. Herkes açılış için heyecanla beklerken, ben mahkemelerin balkonundan izliyor ve ‘inşallah saçma sapan bir ara emri çıkmaz’ diye dua ediyordum.

Biz daha yargıcın yanına girmeden davanın tutmadığını söyledi avukat. Sevinçle açılışa gittik. Kurdeleyi kestik ve yolu yayalaştırdık.

Artık gecemi gündüzümü burada geçiriyordum.

Belediyede komitelerde olmadığım her dakika burada yemek yer, kahve içer ve özellikle de projeye kızgın olan esnafın şikayetlerini dinlemek için kendilerini ziyaret ederdim.

Geceleri sokakları gezer, karanlık bölgelerin dökümünü park bahçeler şubesine iletirdim.

kibrista-nerede-alisveris-yapilir.jpg

Bölgedeki tüm boş binaların listesini çıkartmıştık mesela. Kime ait olduklarını ve sahiplerinin telefon numaralarını listelemiştik. Bölgede dükkan açmak isteyen herkese bu listeyi veriyor ve harıl harıl bölgeyi canlandırabilecek yatırımcı arıyorduk.

Ondan sonra genç yatırımcılar bölgeye gelmeye başladı. İlk önce Çıkmaz Sokak, sonra Ara Sokak, sonra Tezgah ve Asmaaltı Köftecisi derken bölge canlandı.  Yayalaştırma Lefkoşa Surlariçi’ne geri dönüşün bahanelerinden biri oldu. Özellikle gençler Surlariçi’ne sahip çıktı ve bu tarihi kenti canlandı.

Kadri Fellahoğlunun dönemi bitip Mehmet Harmancı belediye başkanı olduğunda çok tedirgin olmuştum. 2-3 kişi yeni başkanın kanına gidip Asmaaltı'nın demirlerini söktürebilirdi. Sanıyorum durumun böyle olmamasının en büyük etkenlerinden biri Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı oldu ve korktuğumuz gerçekleşmedi.

Korktuğumuz gerçekleşmedi ama yine de canımız yandı. Maalesef projenin üçüncü parçası olan İplik Pazarı Sokak, başkanla aynı partiden belediye meclis üyelerinden birinin bölgede dükkanı olduğu için tekrar trafiğe açıldı ve bu sokağı kaybettik.

3.5 yıl boyunca TC Yardım Heyeti'nde bekleyen para bölgeye yatırılmadı. Birkaç kez ihaleye çıkıldı fakat keşif bedeli tekliflerin çok altında kaldığı için ihale hep iptal edildi. Daha da kötüsü yıllar içinde döviz karşısında bu proje için ayrılan para eridikçe eridi. Böylece İplik Pazarı Sokak taş parke döşenmesinden de mahrum edildi.

Projenin bu kısmı kesilip atıldıktan sonra ihale inşaatına başlanabildi.

Bölge artık ekonomik olarak yayalaştırmaya uyum sağlamıştı. Sadece sokağın olduğu yer değil, Surlariçi’nin her yerine akın akın insanlar gelmeye başladı. O yayalaştırmadan bir önceki gece ıssız olduğundan dolayı benim dahi yürümekten korktuğum sokak artık gerçek anlamında doluydu. Tabii ki bu uzun ve yorucu bir süreç olmuştu ama sistem rayına oturmuştu.

İhale sözleşmesi imzalandıktan sonra yeni dönem belediye başkanının ilk cümlesi “Geldiğimde bölgede yayalaştırma değil, trafik düzenlemesi buldum” demek oldu. Böyle demesi de doğaldı tabii, yayalaştırmayı kendi yapmamıştı, sokaklarda geceleri kendi yürümemiş ve yol canlansın diye canını yememişti. Şanslıydı, başkanlığında halihazırda yaşayan bir Surlariçi'ni bulmuştu.

20160616_193348-01.jpg

Tabii bugün artık Surlariçi canlı. Fakat artık proje ile birlikte ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz. Yayalaştırdığımız bölgeler ve meydanlar maalesef belediye tarafından sahipsiz bırakıldığı için otopark olarak kullanılmaya terk edilmiş durumda.

Halbuki bizler yayalaştırma adımını atarken bu bölgelerin otopark olarak kullanılmasını değil, Surlariçi’ni dönüştürmesini hedeflemiştik. Ve bugün artık Lefkoşa’da yayalaştırma konusunda ilerlemeli ve yeni yeni kazımaya başladığı tarihi kültürel miras potansiyelini kullanmaya devam etmeliyiz.

Bunu başarmamız da mümkündür.

Tek ihtiyacımız biraz istek, biraz irade ve bolca da VİZYON.

Bu yazı toplam 2309 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar