1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Sudaki İzler ve Bizler ve BESKİ ve Yerinden Yönetim
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Sudaki İzler ve Bizler ve BESKİ ve Yerinden Yönetim

A+A-

Kuzey Kıbrıs ve Türkiye hükümetleri Türkiye’den gelen suyun kaderi hakkında henüz bir sonuca varmış görünmüyor. Ancak taraflar kesin anlaşmaya varana kadar geçecek sürede, su yönetiminin TC-DSİ’ye verilmesi üzerinde bir mutabakattan söz ediliyor.


Türkiye hükümetinin ne istediği sır değil; sır ise, artık her kesin bildiği bir sırdır: Türkiye’den gelen suyun yanında, Kuzey Kıbrıs’ın yerüstü ve yeraltı akarsularını, su kuyularını, göletlerini, meskun yerlerdeki yağmur suyu drenajlarını, denizden arıtma tesislerinin ürettiği suları, kanalizasyon sisteminin arıtılmış sularını, yani Kuzey Kıbrıs’ta su diye nerde - ne varsa ve Allah ne verdiyse ve verecekse tümden ve külliyen yönetmek üzere TC-DSİ’ye verilmesi, bunların bulunduğu arazilerin mülkiyetinin de TC-DSİ’ye devredilmesi ve TC-DSİ de tüm bunları ister kendi doğrudan yönetir, isterse bir TC şirketine devreder, o da onun bileceği bir iş…
Bu noktada bir parantez açıp Kuzey Kıbrıs’ta TC Karayolları tarafından yaptırılan karayollarını ve köprüleri ve onların üzerinde bulunduğu arazilerin mülkiyetini de ne zaman isteyecekler acaba diye düşünmemek elde değil… Sunun TC-DSİ’nin ara ve geçici yönetimine bırakılması mutabakatı ise birçok şekilde yorumlanabilir; sudaki izler çok ve karmaşık…


Birincisi… Bir devletin tüm su kaynaklarının ve bulunduğu arazilerin bir başka devletin kamu kuruluşunun mülkiyetine verilmesi ve onun tarafından doğrudan veya dolaylı olarak yönetilmesi ve verdiği mal ve hizmet karşılığında doğrudan fatura çıkarıp, para tahsil etmesi, iki bağımsız devlet arasındaki bir ilişkide görülmüş olay değildir. Bu durum artık KKTC’yi uluslararası hukukta TC’nin alt yönetimi statüsünden de çıkarır; Rumların dünyaya lanse ettiği gibi ‘işgal altındaki bölge’ statüsüne sokar. Bu durumda, kaybedeceği birşeyi kalmamış olan Kuzey Kıbrıs halkı için neyse ne de,  Türkiye de uluslararası siyasette büyük zarar görür… Dürüst siyaset gerçekleri kamuoyu ile paylaşmaktır, saklanmamaktır; saklanılsa da parmak arkasına saklanmaktan başka bir şey olmayacak…


İkincisi… Genelde Kıbrıslı Türklerin, özelde de CTP’lilerin yoğun tepkileri nedeniyle, Kuzey Kıbrıs hükümeti konuyu Türkiye tarafının istediği şekilde bağlamaktan çekindi ama Türkiye’ye “hayır” dedi mi bilinmiyor. Dolayısıyla bu konudaki ateşi dindirmek için süre kazanmak gerek… Ayrıca, Türkiye tarafının istediği yapılacaksa, buna cevaz vermeyen CTP Manifestosu’nda da gerekli değişikliği yapıp, özelleştirmeyi olanaklı hale getirmek için Kurultay gerek ve Nisan ayı içinde yapılacak olan Kurultay’da bu konuda değişiklik yapma denenebilir. Dolayısıyla bir geçiş süreci münasiptir…


Üçüncüsü, Kıbrıs sorunu çözümü ile bağlantılı olabilir. Çözümle birlikte Kıbrıslı iki tarafın yaptığı uluslararası antlaşmalar, yeni federal cumhuriyette de geçerliliğini sürdürecek. Kuzey Kıbrıs uluslararası antlaşmaları sadece Türkiye ile yapabiliyor. Türkiye’nin garantörlüğü Kıbrıs Rum tarafınca kabul edilmiyor ve bu konuda da yoğun bir dış diplomasi yaparak taraftar topluyor. Eğer garantörlüğü tehlikeye girecekse, Türkiye’nin Kıbrıs’ta önemli bir statü kaybı olacak. Bunu telafi edecek önemde bir statü, suyun ve arazilerinin TC-DSİ mülkiyetinde olması ve onun tarafından doğrudan veya dolaylı yönetilmesi ile kazanılabilir. Dolayısıyla, geçici süre, görüşmelerin seyri, Türkiye’nin garantörlüğünün kaderi ile ilgili de olabilir.


Dördüncüsü, iyi senaryo… Kuzey Kıbrıs tarafının kendi projesini olgunlaştırıp, Türkiye ile tartışıp, kabul ettirebileceği bir süreye ihtiyacı olabilir… Halkın ve CTP’lilerin gösterdiği yoğun tepki nedeni ile hükümet iki -  arada -  bir - derede kaldı… Hükümeti bu sandviç durumdan çıkaracak olan da Özerk Su Yönetimi Kurumu ile BESKİ’dir. Türkiye’deki örneklerinden esinlenerek oluşturulan BESKİ üzerinde özellikle durmakta yarar var. BESKİ Kuzey Kıbrıs’ta yerel yönetimlerde yerinden yönetime geçişin önemli ve öncü bir başlangıcı olacaktır. Düşünüldüğü şekli ile belediyelerin birleştirilmesi, az sayıda ama daha fazla olanak ve yeteneğe sahip belediyeler yaratacak, BESKİ ve benzeri kurumların insan ve mali kaynaklarını daha verimli kullanmasını sağlayacak, hizmetlerinin niteliğini de artıracaktır.


Ayrıca, yerinden yönetime geçmiş olmak, ileride kurulacak olan Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, oluşturucu Kıbrıs Türk Devletinin yetkilerini pratikte etkin ve sorunsuz kullanabilmesini kolaylaştıracaktır. BESKİ bu anlamda da cesaret verilmesi gereken bir kuruluştur. Dolayısıyla, gelecekte yerinden yönetime tam geçebilmek için daha şimdiden merkez yönetimin yerel yönetimlere devredeceği yetkilerin kullanılmasında benzer oluşumların gerçekleştirilmesine girişilmelidir.


Ve BESKİ, Türkiye tarafının Kıbrıslı Türklerin suyu bile yönetemediği söylemine “suyu da, coğrafyamızı de yönetiriz, gölge etme başka ihsan istemez” demek için etkin bir şekilde yaşama geçirilmelidir.
Türkiye’den su geldi, iyi oldu… Sudaki izler BİZ’leri ve BESKİ’yi ve yerel yönetimlerde yerinden yönetime geçişi tetikledi… Şimdi artık ak koyun kara koyun belli olacak…

Bu yazı toplam 2325 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar