Stelyos Vakfı’ndan Kayıplar Komitesi’ne arazi aracı bağışlandı…
Kayıplar Komitesi’ne bağışlar sürerken, Stelyos Hayırsever Vakfı da komiteye 30 bin Euro değerinde bir arazi aracı bağışladı. Kıbrıs Cumhuriyeti de komiteye 380 bin Euroluk bağışta bulundu…
UNDP Kıbrıs’ın (BM Kalkınma Programı Kıbrıs ofisi) sosyal medya sayfasında yer alan habere göre, Stelyos Vakfı, Toyota Hilux çift kabin arazi aracını geçtiğimiz günlerde Kayıplar Komitesi’ne bağışladı.
Arazi aracı, Kayıplar Komitesi’nin arazide her gün yürütmekte olduğu çalışmalarda kullanılacak. Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürüttüğü ve gerek 1963-64, gerekse 1974’te “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerini aramakta olan sekiz kazı ekibi, kazılarda çalışıyor. Kayıplar Komitesi’nin kazı ekipleri bu tür arazi araçları kullanırken, araştırma görevlileri de benzer araçlarla araştırmalara çıkıyorlar zaman zaman. Kazı ekipleri iki toplumdan arkeologlardan oluşuyor ve her kazı ekibinde bir de şirocu ve diğer çalışanlar da görev yapıyor.
Stelyos Vakfı, geçtiğimiz yıl da Kayıplar Komitesi’ne 45 bin Euro değerinde kazı ekipmanı bağışlamış bulunuyor.
Kayıplar Komitesi, Kıbrıs’taki kayıpların gömü yerlerinin aranması, bulunması, kimliklendirilmesi ve kimlik tespitleri DNA analizleriyle gerçekleştirilen kayıp şahıslardan geride kalanların ailelerine defin için teslim edilmesi yönündeki çalışmalarını, bağışlar aracılığıyla yürütüyor. Kayıplar Komitesi 2006’dan bu yana 1,055 kayıp şahsın kalıntılarına ulaşarak bunları kimliklendirmiş bulunuyor. Kayıplar Komitesi’nin en büyük bağışçısı, Avrupa Birliği… Ancak diğer ülkeler ve kurumlar da çeşitli bağışlarda bulunarak Kayıplar Komitesi çalışmalarının yürütülmesini sağlıyorlar…
UNDP Kıbrıs Ofisi sosyal medya sayfasından edindiğimiz bilgilere göre, Stelyos Vakfı’nın bağışlamış olduğu arazi aracını, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Erge Yurtdaş ile Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Andreas Hristu teslim adlı. Arazi aracının bağışlanması esnasında Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Hakkı Müftüzade, Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis ve Üçüncü Üye Pierre Gentile de hazır bulundu.
KIBRIS CUMHURİYETİ’NDEN BAĞIŞ…
Öte yandan dün Kayıplar Komitesi tarafından yapılan açıklamaya göre, Kıbrıs Cumhuriyeti de Kayıplar Komitesi’ne 380 bin Euroluk bir bağışta bulundu.
Kayıplar Komitesi’nin açıklamasında şöyle denildi:
“Kıbrıs'taki Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK), Kıbrıs Cumhuriyeti’nden 380,000 Euro destek almıştır. Bu destek ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 2005’ten günümüze KŞK’ya sağladığı mali yardımın toplamı 4.392,700 Euro’ya yükselmiştir. Bu yeni bağış, kazı çalışmalarının güçlendirilmesi ve kazı ekiplerinin artırılması da dahil olmak üzere KŞK'nın 2025'teki çalışmalarını destekleyecektir. Bu bağışlar, Komite'nin kayıp şahısların kalıntılarının tespit edilmesi ve ailelerine iade edilmesi amacına katkıda bulunulmakta; uzun yıllardır aileleri etkileyen belirsizliğin sona erdirilmesini hedeflemektedir.
KŞK, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun iki kararında yer alan bir mekanizma kurulması çağrısının ardından, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumları arasında varılan bir anlaşmayla, Nisan 1981'de Birleşmiş Milletler himayesinde kurulmuştur.
Kıbrıs'taki kayıp şahısların gömülü oldukları yerden çıkarılması, kimliklendirilmesi ve ailelerine iadesine ilişkin KŞK Projesi 2006 yılında aktif olarak işlev kazanmıştır ve Avrupa Birliği projenin ana mali destekçisi olmaya devam etmektedir.
Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum kayıplardan, şu ana kadar toplam 1,055 kişi kimliklendirilmiş ve usulüne uygun bir cenaze töreni düzenlenerek ailelerine teslim edilmiştir.
Kayıp Şahıslar Komitesi, iki toplumlu yürütülen bu projeyi sürdürebilmek için bağışçı desteklerine ihtiyaç duymaktadır.”

Stelyos Vakfı tarafından Kayıplar Komitesi'ne bir arazi aracı bağışlandı... Aracı kazı koordinatörleri Erge Yurtdaş ve Andreas Hristu teslim adlı...

Stelyos Vakfı'nın bağışladığı araç tesliminde Kayıplar Komitesi'nin üç üyesi de hazır bulundu...
*** GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR YAZILAR…
“Beyaz renkli Toroslar ve faili meçhul siyasal cinayetlerle yüzleşilemedi…”
“…Dikkatlice bakmak, görmek ve anlamak gerekiyor! Kendilerini devlet sananlar varsa eğer, onlar için “Beyaz Toroslar” süs olmaktan ziyade simgesel bir tehdit, bir korkutma aracı…”
Fikret İLKİZ/BİANET
Renault marka beyaz renkli Toroslar…
“…özellikle izlemeyi beyaz renkli Toros marka araçların yaptığını…”
“…köprü altında tepe lambaları yanar vaziyette polis otosu görüntüsü verilmiş Renault Toros marka araca bindirilerek olay yerinden götürüldükleri...”
Beyaz renkli Toroslar ve faili meçhul siyasal cinayetlerle yüzleşilemedi. Yargılamaların cezasızlıkla sonuçlandığı faili meçhullerin ve işlenmiş siyasal cinayetlerin peşini bıraktık…
Ama Beyaz Toroslar peşimizi bırakmıyor…
32 yıl geçti gitti!
Ülkemizin Çeşitli Yörelerinde İşlenmiş Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Konusunda Meclis Araştırma Komisyonu kurulması 9 Şubat 1993 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nun 65’inci birleşiminde 217 Nolu Meclis kararı ile kabul edilmişti…
Komisyon, 16 Mart 1993 tarihinde göreve başlamış ve 27 resmi toplantı yapmıştı.
“Faili Meçhul Siyasal Cinayetler” hakkındaki 12 Ekim 1995 tarihli ”Ülkemizin Çeşitli Yörelerinde İşlenmiş Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Konusunda Meclis Araştırma Komisyonu (10/90) Raporu” TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu.
Rapor sekiz ayrı bölümdür ve faili meçhul “siyasal” cinayetlerin dökümü yapılmıştır.
Hafızalardan silindi gitti…
12 Şubat 2001…
İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1997/180 esas, 2001/36 Karar ve 12 Şubat 2001 günlü hükümle “Susurluk” kazasında ortaya çıkan çete hakkında mahkûmiyet kararı vermişti. Mahkeme; devlet içinde yuvalanmış “çetenin” varlığını gerekçesinde şöyle açıklıyordu: “Cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün yukarıdan aşağıya emir komuta doğrultusunda; Anayasa ve Yasaların vermediği yetki ve görevleri kullanarak ya da verilen yasal yetki ve görevler aşılıp dışına çıkılarak veya kendi menfaatlerine göre hareket edilerek halk arasında korku, endişe, panik yaratacak ammenin selameti aleyhine adam öldürme, adam kaldırma, yağma, ruhsatsız silah taşıma, suikast silahlarını taşıma, sahte kimlik belgesi kullanma, kullandırma, firari cinayet sanıklarının ve kumarhane işletmecilerini kullanma, saklama ve çetesel faaliyetlerine iştirak ettirme şeklinde gayri muayyen suçların işlenmesi amacının güdüldüğü, bu yönde suçların işlendiği anlaşılmıştır.”
Bu karar Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2001/16176-125 sayılı ve 15 Ocak 2001 günlü ilamı ile onanmıştı. Onama gerekçesinde “çete” tarifini şöyle yapıyordu: “...haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi devletin yetkili organlarında olmakla birlikte emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girmeleriyle eylemlerinin suç tarihi itibariyle (eski) TCK’nin 313.maddesindeki” cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçudur; yani çetedir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ne göre çete; mevcut durum ve eylemlerin suç oluşturmasının ötesinde Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz” hükmüne karşın bir örgütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittiklerinin görüldüğünü saptamıştır. Bunun hukuk devleti kuralları içinde savunulur yerinin olamayacağı, terörle mücadele adı altında da olsa “hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın” devleti, hukuk devleti olmaktan çıkaracağı kanaatindedir.
Bu koşullarda yurttaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun da bir anayasa ve Yasa ihlalinin ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı görüşüyle İstanbul 6. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin “çete” hakkındaki mahkûmiyet kararı onanmış ve karar kesinleşmiştir.
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından JİTEM ile ilgili bir davada (2014/163 Esas, 2019/583 Karar ve 13.12.2019) beraat kararı verilmişti. Karar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozuldu. Yeniden görülmeye başlandı ama 2023 yılında sonuç değişmedi…
Mahkeme kararındaki bilgilere göre “Beyaz Toros” ve Yeşil Kod Mahmut Yıldırım hakkında neler yazılıydı; sadece iki örnek verelim:
“‘Av. Faik Candan’ın öldürülmesi eylemi’ (02-14.12.1994) anlatılırken olayın özetinde yazılanlar o yılların açıklamasına yetiyordu: 1991yılında HEP Ankara İl Başkanlığı ve HEP Genel Merkez Meclis üyesi olarak görev yapan Av. Faik Candan’ın 02.12.1994 tarihinde avukatlık bürosundan ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamamıştı. Av. Faik Candan’ın da diğer faili meçhul cinayetlerde olduğu gibi kaçırılarak öldürülmüş olabileceğinden şüphelenildi. Soruşturma açıldı. Olayla ilgili ifade sahibi M.İ. 03.01.1995 tarihinde Bala Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, ‘Av. Faik Candan’ı 1984 yılından beri tanımakta olduğunu, kendisi ile beraber okuduklarını, yakın arkadaş olduklarını, Faik Beyin HEP Ankara İl Başkanlığı yaptığı sırada izlendiğini söylediğini, özellikle izlemeyi beyaz renkli Toros marka araçların yaptığını, 1992 yılında telefon açan bazı kişilerin bu işleri bırakmaz isen seni öldürürüz şeklinde sözler söylediğini… (Gerekçeli Karar, sayfa 89 dipnot)
“28.01.1995 tarihinde İranlı Asgar Simitko ve Lazem Esmaili’nin Öldürülmesi Eyleminde ise Lazem ESMAEİLİ, Asker SMİTKO isimli şahısların kullandığı …aracın Ataköy köprüsü altına geldiklerinde köprü altında tepe lambaları yanar vaziyette polis otosu görüntüsü verilmiş Renault marka bir araçtaki sivil kıyafetli 4 şahıs tarafından trafik kontrolü bahanesi ile durdurulduğu (…) polis otosu görüntüsü verilmiş Renault- Toros marka araca bindirilerek olay yerinden götürüldükleri, (Gerekçeli Karar, sayfa 97) (…)”
Beyaz Toros sadece simge sayılabilir mi?
Beyaz Toros, polis aracı süsü verilmiş faili meçhul siyasal cinayetlerin suç aracıdır.
Sahipleri kimdir, bilinmiyor. Susurluk raporlarında sık geçer.
Faili meçhul siyasal cinayetler nedeniyle cezasızlık sonucunda 1993-1996 yılları arasında “Ben devletim, kaybederim!” deyişi bilinen korkuların, yılgınlıkların tarifi olmuştur.
“Yeşil” kod adlı adı Mahmut Yıldırım, devlet içinde örgütlenmiş çetelerden hangisinde neler yapmıştır, bilinmiyor… Akıbeti ve cinayetleri meçhuldür. Ama “siyasal cinayetlerin” faili olarak devlet içinde örgütlenmiş hükümlülerden oluşmuş çetelerin muteber adamıdır.
5 Mart 2023…
5 Mart 2023’te Bursa’da oynanan maçta “Beyaz Toros” ve “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın pankartları açıldı ve Susurluk kazasının kalıntıları görüldü.
Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Meclis Araştırma Komisyonu (10/90) ve Susurluk raporlarında saptanan “siyasal cinayetlerin failleri” tespit edilmiştir; failler meçhul değildir, bellidir.
Ama öyle anlaşılıyor ki, “Ben devletim; istersem kaybederim, istersem öldürürüm” sloganına sahip çıkanlar, kendini devlet sananlar var.
2025 yılı…
Dikkatlice bakmak, görmek ve anlamak gerekiyor!
Kendilerini devlet sananlar varsa eğer, onlar için “Beyaz Toroslar” süs olmaktan ziyade simgesel bir tehdit, bir korkutma aracı olarak sokaklarda, caddelerde geziyor ve kuytularda park etmiş bekliyor…

Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, faili meçhullerle bağlantılıydı
(BİANET.ORG – Fikret İLKİZ – 28.7.2025)







