1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Siyaseti dönüştürmek
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Siyaseti dönüştürmek

A+A-

Seçimin bütçesi muhtemelen seçimden sonra açıklanır.

Bütçe pastasının en büyük dilimini, elbette yine reklam giderleri oluşturacak.

Rakamlar ne olur bilemem ama her türlü reklam malzemesi için toplamda ciddi bir harcama yapıldığı ortada.

Her ne kadar partiler ‘propagandayı düşük bütçeyle yapıyoruz’ deseler de, ‘neye, kime göre düşük’ bir bütçeden bahsediliyor olduğu da ayrıca önemli.

Ardı ardına gelen seçimler nedeniyle ‘arzu edilen’ oranda bir harcama yapılamadığını tahmin etmek zor değil.

Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında yapılan milletvekilliği erken genel seçimi...

Bu ay sonu yapılacak olan yerel seçim...

Ve önümüzdeki yılın Nisan ayında yapılması beklenen Cumhurbaşkanlığı seçimi...

2 yılda toplam 3 seçim geçirmek, yani 3 ayrı seçim için bütçe planlamak kolay değil.

Hele de bizim ülkemizin ‘ekonomik’ ölçeği dikkate alındığında.

Ama yine de partiler, özellikle de iddialı oldukları bölgelere yönelik reklam harcamaları için kesenin ağzını olabildiğince açmışlar.

***

Medya, en etkin reklam mecrası.

Yazılı, görsel, işitsel derken, artık tüm bunları geride bırakacak güçte bir başka reklam cenneti daha var; o da internet medyası.

İnternet ortamında faaliyet gösteren haber sitelerinde gözümüzün içine içine sokulan ‘doğrudan’ reklam malzemeleri bir yanda, sosyal medyayı işgal etmiş durumdaki ‘dolaylı’ reklam malzemeleri diğer yanda...

Bilgisayarlarınızın ve/veya akıllı telefonlarınızın ekranlarına yansıyan bu reklam ‘bombardımanına’ bakarak, ülkenin tamamen bir seçim arenasına döndüğünü düşünmeniz işten bile değil.

Ancak işin rengi galiba pek de öyle değil.

Herkes ortamın durgunluğundan, seçimin sokaktaki insanın gündeminde olmadığından bahsediyor.  

***

Seçimler, ülke genelinde büyük bir rekabet ortamı sunmuyor.

Ulusal Birlik Partisi ile Demokrat Parti’nin ‘işbirliği’ arayışının tam bir fiyaskoya dönüşmesi, alışılagelmiş rekabet ortamından yoksun bir propaganda dönemi geçiriliyor olmasının önemli etkenlerinden biri.

Ama bir diğer önemli etken ise kuşkusuz toplumun siyasete ve siyasetçiye dair güvensizliği.

Ve bu tek başına belediyeler ya da belediye seçimleri bağlamında bir güvensizlik değil.

Partiler, her ne kadar büyük paralar harcayarak ‘renkli’ bir seçim ortamı yaratmaya ve insanları bu propagandanın içerisine çekmeye çalışsalar da, bu ilgisizliğin önüne geçmeyi başaramıyorlar.

İnsanlar ilgisiz çünkü öncelikle siyaset denen kurumun, müzmin hayatlarında bir fark yaratacağına inanmıyorlar.

Ve yine çünkü, siyaset denen kurumu, müzmin hayatlarında bir fark yaratacak şekilde kullanamıyorlar.

Siyasetin toplumla ilişkisi yıllardır o denli yanlış bir altyapı üzerine yükselmiş ki, ne siyaset ve siyasetçi ne de toplum, bu anlamda kendi üzerine düşen sorumluluğu gerçek anlamda idrak edip fiiliyata dönüştürebilmiş.

Parti rozetlerimizden ya da siyasal eğilimlerimizden sıyrılarak, hâlâ bugün neyi, ne şekilde, hangi yöntemlerle tartışmakta olduğumuza çıplak gözlerle bakabilmeyi başarabilsek...

En ufacık bir meseleden tutun da çok ama çok önemli meselelere kadar her şeyi nasıl da ‘çatışmacı’ ve ‘rekabetçi’ güdülerle ele aldığımızı ve yapıcı sonuçlar üretmeyi bir yana bırakın, aslında tünelin ucunda böylesi bir amaç olması gerektiğini dahi düşünmeksizin, sırf ‘karşıya’ koyduğumuz tarafı yıpratmak amaçlı ‘vuruşlar’ yapmaktan ibaret olduğumuzu görebilsek...

İşte o zaman bu siyaset de kendine ‘dönüşebilecek’ ve ‘dönüştürebilecek’ bir zemin bulabilecektir.

Bu yazı toplam 4947 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar