Şimdi de sırası mı?
Bir kuşu ‘kafes’e koydunuz!..
‘Garanti’ mi etmiş olursunuz hayatını?
***
Ülke bu kadar çok kurtarıcıya ihtiyaç duyuyorsa, her fırsatta, her zamanda...
Çok zordur kurtuluşu...
“Kurtarıcılardan kurtulmak” daha da zordur, bilirsiniz.
***
Bir düşünüyorum da, şimdi önümdeki klavye ile yazarken hükümetin görevlendirdiği bir ‘kayyum’ tepemde dikilse...
‘Dur’ dese, ‘bunu yazma’...
Polis girse televizyon stüdyosuna...
Yayını kesse!..
Bir ‘kamu spotu’ verse ekrana:
“Kuş uçar yavrular yuvalarda cıvıldar...”
***
İnsanı en fazla ‘özgürlükler’ kaygılandırır, eğer ki bir ‘garanti’ hali varsa, bunun güvencesini ister en fazla...
Bir bakar denizin öbür yanına...
“Bu mu?” der kendine...
“Bu mu garanti edecek, umudun, özgürlüğün, benim, evladımın geleceğini...”
***
Henüz “ana” diyemeden gömdüğümüz ‘ortak’ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “agu”su dahi kalmadı akıllarda...
Oysa “garanti” denen uluslararası anlaşma, bu cumhuriyetin ‘anayasası’nı garanti ediyordu aslında.
“Bölünmez bütünlüğünü...”
***
‘Can’ ne ki ‘özgürlük’ yoksa...
Nefesinizin hükmü kafesin sınırlarını aşmaz asla...
***
Girne’de ya da Leymosun’da... Larnaka ya da Karpaz’da ‘can korkum’ yoktur doğrusu...
Ama ‘demokrasi, özgürlükler ve insan hakları’ endişem vardır, ekranlara bakınca!
***
Polise ‘galoş giyiniz’ derken evinin ortasında öldürülen Dilek Doğan’ın, ‘Gezi’de dövülerek katledilen üniversite öğrencisi Ali İsmail’in, kara saçlarını polis namlusundan çıkan kapsülün dağıttığı ve 269 gün komada kalan 15 yaşındaki Berkin’in; savaş mağduru çocuklar için elindeki oyuncakla Suruç’ta patlayan Hukuk Öğrencisi Nuray Koçan’ın ve daha nicesinin kimseler garanti edemedi yarınını...
***
Bir kuşu ‘kafes’e koydunuz!..
‘Garanti’ mi etmiş olursunuz hayatını?
Özgürlüğün sınırlarını çizerek tellerle ve her gün ufak ufak besleyerek...
Size hayranlık mı duyar acaba, göz göz geldiğinizde...
***
Şimdi de sırası mı bunları yazmanın?
Öyle geldi işte, medya baskınlarını, karartmaları, fişi çekilen yayınları izleyince...
Gün gelir, düşünür de yazamayız diye...