Sayın Erdoğan, lütfen Ersin Abimi üzmeyin; seçin genni bitirsin bizi!
Yazılarım “Türkçe” olarak yayınlanıyor…
Keşke İngilizce ya da başka dilde, mesela Elence de yazabilseydim…
-*-*-
İngilizce yazabilir miyim?
Aşk mektubu, düz mektup hatta kısa haber belki ama ana dil dışında “köşe yazısı” yazmak, her babayiğidin veya anayiğidin harcı değildir!
-*-*-
Haaaa yapay zeka veya bazı çeviri motorları, yazdığınızı çeviremez mi?
Çevirse bile tam anlamı veremez ki!
-*-*-
Mesela Öztürk Serengil’in icadı “abidik gubidik” ifadesini, Tatar’ı ziyaret edenler için kullandım!
Dava konusu dört yazımdan birinde bu mesele var!
Tatar cumhurbaşkanıysa, olur olmaz derneciği, örgütçüğü falan kabul etmemeli; etse bile hepsini büyük bir iş başarmış gibi haberleştirmemeli demeye getiriyorum…
-*-*-
Şimdi, hangi dil bilimci, hangi mütercim tercüman veya hangi yapay zeka çeviricisi “abidik gubidik”i çevirebilir?
Mesela Cyprus Mail gazetesi haberinde, abidik gubidik için “gobbledygook” ifadesini kullandı!
“anlaşılmaz”, “kargacık burgacık” anlamına geliyormuş!
Abidik gubidik kadar etkili bir anlatımı var mı?
Yok!
-*-*-
Ersin Tatar beni mahkemeye verdi…
Tabii ki benle birlikte Yenidüzen’i de ve o dönemdeki Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı’yı da!
-*-*-
Tatar veya başka birinin elbette yazılanlardan rahatsız olursa mahkemeye başvurma hakkı vardır ve saygı duyarım!
-*-*-
Ama Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bazı yayın organları bizim mahkeme haberini almış, hem Elen diline hem de İngiliz diline çevirivermişler!
-*-*-
Tatar, kendisini Dünya’ya rezil etmeye çalıştığımı hatta bunu yaparak “bazı çevreler”ce ödüllendirildiğimi falan iddia etti!
-*-*-
Ben mi Tatar’ı rezil ettim yoksa daha çok kendisi mi?
Mahkemede anlattıklarını Yenidüzen kelime kelime yazdı!
Bu kelimeler şu anda İngilizce ve Elence de okunuyor!
Bence bir dava da kendi kendine açmalı!
Ne dersiniz değerli danışmanlar?
-*-*-
Mesela ben demişim ki – hala diyorum; “… if one of the goals of Eoka, Eoka B, Elam, Makarios, Grivas, Sampson, Yiorkadjis, and all the Greek Cypriot institutions, organisations, and individuals which come to mind was to destroy the Turkish Cypriot community, [Tatar] has succeeded”.
-*-*-
Google’a sordum, ne demek?
Google şöyle yanıtladı:
“… “Eğer Eoka, Eoka B, Elam, Makarios, Grivas, Sampson, Yiorkadjis ve akla gelen tüm Kıbrıs Rum kurum, kuruluş ve kişilerin hedeflerinden biri Kıbrıs Türk toplumunu yok etmekse, [Tatar] başarmıştır”.
-*-*-
Tatar, yok edilişimize, tükenişimize, azalışımıza, Pandalara dönüşmemize hangi gün – hangi açıklamasıyla karşı çıkmıştır?
-*-*-
Ne uğruna?
Makam, koltuk!
-*-*-
Eyyyyy Türkiye; daha fazla germeyin Ersin Abimi!
Sağda solda anket yapıyormuşsunuz; yapmayın!
Ersin Abimden daha sadığını bulamazsınız ki!
Şimdi dersem ki, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan, her dediğini tekrarlayacak en kaliteli papağanlara çok meraklıysa, Ersin Abim bu işi gayet mükemmel yapıyor!
Üzmeyin Ersin Abimi!
-*-*-
Dev – İş eski başkanlarından Bayram Çelik, “seçin genni gurtarsın bizi” derdi; az değişeyim; “seçin genni bitirsin bizi”…
-*-*-
Biz bitince, sizin filozof danışmanlarınızın da “Şu Kıbrıslılar hepsi Rum” falan demeye ihtiyacı da kalmaz!
“Ersin Beyle birlikte hepsini tükettik” diye mesaj atarlar; tepki verecek Ünal Üstel falan da olmaz mesela!
-*-*-
Ve teklifimdir; Hamitköy’ün eski selacısını da Tatar’ın yanına verin, danışmanlık yapsın!
“Sela Danışmanı” yok adamın!
Olmasın mı yani?
Yakışır ve çok da gereklidir!
Mesela müzakere öncesi iki okuma bir üfleme, Nikos Hristodulidis’i kilitler!
-*-*-
Ben eminim, Hamitköy eski imamının Türkiye Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından da alacağı güçle vereceği nefes; tüm Rum Ortodoks Kilisesi Sen Sinod Meclisi’nin toplam nefesini keser!
Pek anlayamadığımız, bilinmezlerle dolu, çok da heyecanlı apayrı bir film dönüyor!
Ahmet Sadi Erkurt’u yediler, sesimi çıkarmadım!
Fazıl Önder’i öldürdüler, sustum…
-*-*-
Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan’ı katlettiler; görmezlikten geldim…
-*-*-
Derviş Ali Kavazoğlu’nu suikastle yok ettiler, sindim…
-*-*-
Haaa bunlar soldan mıydı?
Faiz Kaymakları, Faik Müftüzadeleri, Horgon du Zeka Beyleri, hatta ve hatta Dr. Küçük’ü bile bir şekilde susturdular, tabiri caizse temizlediler, yine “gık” demedim…
-*-*-
Ahmet Mithat Berberoğlu’nu hiç istemediler, sadece izledim, endişelenmedim…
-*-*-
Kutlu Adalı’yı evinin önünde vurdular… Katilini hiç aramadım…
-*-*-
Mustafa Çağatay yolda yürürken, bir araç üzerinden geçti! Cesedini tanımadım…
-*-*-
Sıra Rauf Denktaş’a gelmişti… O’nu bile yediler – hem de çiğ çiğ, sevinenler bile oldu…
Ben de sevindim!
“Barra” çektirdiler, ben de çektim!
-*-*-
Daha neler oldu neler?
Enver Emin gibi efsaneler, Ahmet Kaşif doktorumuz da gittiler, ses veremedim.
-*-*-
Hüseyin Özgürgün’ün de miadı dolmuştu, aldılar, bir UBP’li (ben hariç) “ne oluyor kardeşim?” diye sormadı…
-*-*-
Faiz Sucuoğlu’nu tarihi oy oranıyla genel başkan seçtik, gözümüze baka baka iki tokatla sesini kesip, meclisin en işe yaramaz elemanı haline çevirip oturttular, Netfilx’te seks sahnesi bol film gibi izledim…
-*-*-
Ve siyaseten belki de ülkenin en güçlüsü olan Halil Falyalı’ya onlarca mermi sıktılar!
Ölüsünün fotoğrafını da çekip, inanın herkesin görmesini sağladılar!
Tam bir korku saldılar!
-*-*-
Sustunuz! Susmayı sürdürüyorsunuz!
-*-*-
Ve şimdi, pek anlayamadığımız, bilinmezlerle dolu, çok da heyecanlı apayrı bir film dönüyor!
Birileri “egemen eşit devlet” diye diye gerçekten son derece zavallı bir şekilde olmayacak duaya ibadet çekerken; Türkiye’den birileri, Ersin Tatar’ın ruh sağlığıyla, Ünal Üstel’in ne olacağıyla resmen oyun oynuyor!
-*-*-
Bu arada Türkiye’nin bir faşist parti vekilinin Güzelyurt’taki üniversitesi sahte diploma dağıtıyor!
İtibarsızlaşıyoruz!
-*-*-
En güçlü sektör olan emlak sektörü, bir gecede çökertiliyor, bu ülkeye milyarlar kazandıran yatırımcılar Rumlara satılıp hapsedilmelerine göz yumuluyor!
-*-*-
Ani ve de seri bir başörtüsü krizi yaratılıyor; sonra krizi yaratan çocuk, alınıp krizsiz bir şekilde başörtülü okula gönderiliyor!
-*-*-
Külliye inşaatı, yargımızı da aşağılamaya çalışarak büyüyor!
-*-*-
Merkez Bankası inşaatı ile ilgili rüşvet dedikoduları gökyüzünü saran toz bulutundan daha etkili bir şekilde havada uçuşuyor!
-*-*-
Ve hep dediğimiz gibi; gayet başarılı bir operasyonla tek bir Kıbrıslı Türk kalmayıncaya kadar devam edecek çalışmalar sürüyor!
Ersin Tatar illa ki görevde kalacak diye – neredeyse salya sümük ağlayarak yalvar yakar olmayı sürdürüyor!
-*-*-
Suuuuuus!
Aman sakın ha!
Anavatana bir şey deme!
Tamam, demem!
Demiyorum!
Şükran!

Kimse iş yapmanın, üretmenin falan peşinde değil... Haaa KKTC’nin tanıtılması ya da Kıbrıs sorununun çözülmesi ile ilgilenen de yok... Herkes, makam, mevki, para, rüşvet, komisyon peşinde... Suni sorunlarla uğraşıyoruz ve tüm ekonomik göstergeler battığımızı işaret ediyor... Üniversitelerden emlak, turizm gibi sektörlere, en küçük kımıldama yok... Haliyle ben de örneğin Külliye imamlığına talibim... Yüksek maaşla tabii ki... Hem de çok yüksek... Not: Gecikmeden genel grev... Maskaralığa gerek yok! Maskaralıksa mesele, alasını yaparız!







