1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. Savaştan intikam almanın yolu barışla kucaklaşmaktır
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

Savaştan intikam almanın yolu barışla kucaklaşmaktır

A+A-

Her Cumartesi (ender olarak başka bir gün) Yenidüzen yazımı yazmak için ekran başına oturduğumda bir boşluğa düşüyorum öncelikle. Zihnim ilk cümleyi aramaya başlıyor. O ilk cümle öylesine önemli ki. Bütün haftanın yoğunluğundan, kendi iç serüvenimden, örselenmiş ruhumdan, bellekle diyaloğumdan, sessizliğe ulaşmış derinliklerimden devşireceğim bir ilk cümle aslında aradığım. Robotların, yapay zekanın bir takım tuhaf metinler yazdığı bu dünyada kayıp bir ruh gibi artık yazar. Değişim ve dönüşümü yakalamaya çalışırken başkalaşan anlamların peşindeki yorgun gezgin, derinlere dalmaktayken hayatın acelesine elini kaptıran, büyüyen gölgelerin yanılsamasında bir hakikat arayıcısı.

Sayısız imge ve sözcüğün bombardımanı altında geçen günler farklı bir atmosfer farklı bir ritim oluşturuvermiş. Kimi zaman belirgin, kimi zaman da inceden kendini hissettiren bir değişim bu. Ama kaçınılmaz bir değişim.

Değişim ve dönüşüm her zaman en önemli kuralı olmuş yaşamın. Değişmeyen tek şey değişim de diyemiyoruz, o bile eski değişim değil, çok daha karmaşık, çok daha hızlı. Hele de pek çok dönemsel yaşantıyı deneyimlemiş kuşağım için.

Eski ezberler kapıyı çalsalar da köprülerin altından geçen sular, bardak olmuş eski çamlar bizi şaşırtıcı yeninin yörüngesine çekip tökezletiyor.

Değişimler olumluya doğru bile olsa tedirgin edici, ürkütücü olmuş insan ruhu için. Önce korkulmuş değişimden, sonra alışılmış ona. Güvenliği zorlayan özgürlük zaferini elde etmiş genelde. Sonra tutsaklığa dönüşmüş yeni gerçeklik.

Hayatın kazananları kendini sabit anlamlara mahkûm etmeyenler aslında. Değişime açık olanlar ayak uydurabiliyor çağa. Zamanın ruhunu kavramak yetmiyor, onun içindeki dönüşüm potansiyellerini de sezmek gerekiyor. Bu çok yorucu aslında.

Eskinin güzelliğine takılıyoruz pek çoğumuz. Eski gerçekten güzel miydi yoksa eskideki daha genç, daha tutkulu kendimizin yitişi mi hayıflandığımız; o pek net değil. Geçip giden, dönülmez olan yalnızca kedere tekabül ediyor. Asla gelmeyecek, asla bir daha yaşanmayacak o anlar, bellek ülkesinde duracaklar ama.

Şimdi fotoğraflarda gülümseyen o geçmiş de öyle çok matah değildi aslında. Elimizden kayıp gittiği için böylesine değerli yalnızca. O zamanlar da daha gerideki yaşantılar için hayıflanmıştık.

Şu an dünyanın bir yerinde, kendi hikayemizin içinde yaşadığımız bu an var ya, öylesine önemli ki aslında. Ürkütücü olan bir yerlerde dünyamızın, ülkelerimizin, kişisel hayatlarımızın kaderinin hoyratça planlanıyor oluşu. Birden kafamıza bombalar yağabilmesi, ülkemizin işgal edilebilmesi, güvenlik alanlarımızı yitirip oraya buraya savrulabilmemiz. Bir an kendimizi hiç istemediğimiz bir yerde ve koşullarda bulabilmemiz. Birikimlerimizin, emeklerimizin, hayatlarımızın, şehirlerimizin çalınabilmesi. Sokağa çıktığımızda çok da tanıdık olmayan bir yerde olduğumuz duygusunu yaşamamız.

Düşmanlık ve çatışma ana kuralı haline gelmiş kamusal alanın. Öfkeli kalabalıklar içindeyiz. Öfke iyidir kimi zaman, bir dönüşümü ateşler diyebiliriz. Bazen öfke sadece yıkar ama. Öfkeyi haksızlığı düzeltme hedefine yönlendirmek önemli bu yüzden. İçimizde bir çığlık olarak yükselen haksızlık duygusu yakıp yıkmaya yöneltebilir çünkü bizi. İstanbul’da bir 1 Mayıs arbedesinde şehrin kendi yaşadığı varoşla kıyaslandığında görece lüks bir bölgesindeki çiçekleri tekmeleyen kızı anımsıyorum. Günlerce konuşulmuştu üstünde. Kendinden sakınılana duyulan öfkenin, bir sınıf öfkesinin yıkıcılığıydı bu.

O sınıf öfkesini besleyen zamanlardayız. Daha doğrusu her türlü öfkeyi besleyip büyüten, mağduru canavarlaştırabilecek zamanlar bunlar. Bambaşka bir yer olabilecekken mutsuzlukların kucağına itilmiş dünya. Yoksulların, hiyerarşi basamaklarının altına yerleştirilmiş kimliklerin hunharca ezildiği zamanlardayız.

Yakıp yıkanlar bunu herhangi bir nedenle durdurmaya çalışıp bir barışa ulaşmak için çabaladıklarında o birikmiş öfke yok olamıyor hemen. Geçmiş o kadar şiddetli ağlıyor ki geleceğin kulaklarını sağırlaştırıyor. Bu intikam sarmalından çıkabilmenin bir yolu da intikamı bizi mutsuz eden sisteme ve düşünce sistematiklerine yöneltmek. Savaştan intikam almanın yolu barışla kucaklaşmaktır.

31-05-cyprus-unity-1536x864.jpg

Bu yazı toplam 1726 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar