1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. PARAGLİDİNG VE... ÖZGÜR’LE ÖZGÜRLÜĞE UÇMAK
PARAGLİDİNG VE... ÖZGÜR’LE ÖZGÜRLÜĞE UÇMAK

PARAGLİDİNG VE... ÖZGÜR’LE ÖZGÜRLÜĞE UÇMAK

Filiz Uzun: O KKTC’yi Peggy’yi uçuran pilot olarak tüm dünyaya tanıtmayı başardı. O! sessiz, sakin bir ÇILGIN…

A+A-

 

Filiz Uzun

Uçmak, Kuşlar ve Özgürlük genellikle bir arada kullanılır hep. Uçmakla özgürlük de bağdaştırılır nedense. “Kuşlar kadar özgür olmak” ya da hep söylenir uçtuktan sonra “kendimi uçarken özgür hissettim” diye.  Bunun nedenini düşündünüz mü hiç? Kuşlar özgür müdür sizce? Ya da istediğin yere uçmak- istediğin yere konmak mıdır özgürlük? Fiziksel tutsaklık mıdır bizi özgür hissettirmeyen? Nedir bizleri tutsak kılan? Kaçımız özgürüz? Peki Özgürlük nedir? Bu sorular bir süredir kafamı kurcalar durur benim. Aslında hepimiz özgür olarak doğmadık mı? Sadece onu unutmak için koşullandırılıyoruz bana göre.  Ta doğduğumuz anda milliyetimiz ve dinimiz kazınmıyor mu kimliklerimize…

Bana göre özgürlüğünü sana kimse veremez, kimse de senden alamaz. Ayrıca bir şeyden özgürleşmek hakiki özgürlük değildir.  İstediğin her şeyi yapmak da değildir benim bahsettiğim özgürlük. Her istediğini yapmak ise gerçek tutsaklık değil midir? Neyin tutsağı mı? Egolarımızın bence… Benim ÖZGÜRLÜK vizyonum KENDİN olmandır. Sessiz, sakin, güzel ve mutlu…

Özgürlüğümüzü de kendimiz olmayı da engelleyenin düşüncelerimizin olduğunu düşünürüm ben. Ya da düşüncelerimizde yarattığımız korkularımız. Yalnızlık korkusu mesela, dışlanma korkusu ya da, sevilmeme korkusu, herkes ne der korkusu, acı çekme korkusu, başarısız olma korkusu ve en mühimi de sorumluluk alma!  korkusudur ki, özgürlüğün en büyük düşmanı da budur bana göre...

Ben yaklaşık 5-6 yıl önce,  daha önce yaşamadığım bir korkuyla karşılaştım. Yükseklik korkusu. Altında yatan neden nedir diye sorgulayıp duruyorum uzun zamandır. Nedenini bulmak, onunla savaşmak ve alt etmek için. Bulamadım! Ve ben de direkt onun karşısına çıkıp ‘’hadi buyur buradayım savaşalım, bakalım kim kazanacak’’ deme kararı aldım. Tam da bu zamanda gazetede 104 yaşındaki Peggy’nin Paragliding yaptığı haberle karşılaştım. 104 yaşındaki kadın yaparsa ben de yaparım dedim ve Özgür Gökaşan’ı aradım. Ona yüksekten korktuğumu ve uçup uçamayacağımı sordum. Emin bir şekilde kesinlikle uçabilirsin dedi. Bu telefon görüşmesi her ne kadar bana cesaret verse de karar vermem zaman aldı.

Özgür Gökaşan, yamaç paraşütü pilotu. En başta ismi enteresan geldi bana; ÖZGÜR. Ve soyadı GÖKAŞAN. O,  gökleri aşan bir özgür. Benim özgürlük anlayışıma uygun  bir özgür müdür bilemem ama. İşinin erbabı, bu işe gönül vermiş bir pilot O.  Uçmak onun sadece işi değil, keyfi de aynı zamanda. Ailesi, bir gün göklerde uçacağını hissederek mi adını Özgür koymuş acaba? Belki de adı bu olduğu için gökleri seviyordur. Kim bilir!… Uçma kararını alana kadar sormak istediklerimi sormak ve uçmaya karar verebilmek için birkaç kez aradım onu ve sorularımla her ayrıntıyı öğrendim ondan. Yamaç paraşütü, güvenlik, uçuş zamanı, rüzgârın önemi ve daha birçok şey hakkında bilgi aldıktan sonra çok da emin olmadan, gittim yanına. Uçuş alanına gidene kadar da sorularım devam etti. Sanırım onu görünce, karar verdim uçabileceğime. Güven veren yüzü, yumuşak ve rahatlatıcı ses tonu, profesyonelce cevapları uçabileceğim kararını almamda etkili oldu sanırım. Beni hazırlama anı ve sırtıma takılan, yukarda oturacağım koltuk olan alet, bağlanana kadar vazgeçebilirim diye düşünmekteydim açıkçası. Daha önce uçanları gördükten sonra “vazgeçebilirsin Filiz hadi uzaklaş buradan” diye düşünmedim dersem yalan olur. Havalanmadan önce nasıl koşacağımızla ilgili bana deneme yaptırdıktan sonra esas ana geldik. Ben koşacağımızı ve sonra havalanacağımızı beklerken birden bire kendimi havada buldum. Sanırım işte tam da ADRENALİN’imin tavan yaptığı andı. Kalbim yerinden çıkacak sandım. Tüm vücuduma kalbimin pompaladığı kan yayılmaya başladı. Ve evet ben uçuyordum. Korkumla yüzleştim. Savaş anı başladı. Uçarken beni yenmene izin vermeyeceğim dedim içimden. Özgür’ün rahatlatıcı konuşmaları, etrafı bana anlatması ve muhteşem manzara da bana düşmanımla savaşmamda yardım ettiler… 20 dakika uçtum. Tüm Girne’yi 3 bin feet yükseklikten seyrettim. Zaman zaman adrenalin hormonunun sebep olduğu korku-keyif karışımı çığlıklarım gökyüzünü çınlatsa da, ben KAZANDIM. Evet onu yendim, başardım… Savaştım ve kazandım. Ayrıca inanılmaz keyif aldım… Bayıldım… Uçtum! Kuşlar gibi… Tam da Özgür’ün dediği gibi güvenle uçtum güvenle  de indim… Bence ben yaptıysam hepiniz yapabilirsiniz. Hatta ben bir daha yapabilirim. Bu kez  korkmadan!  Keyifle!…

Bence herkes denemeli bir kez olsa da.  Bu hayatta, herkesin  bir çılgınlık anlayışı vardır ya. Benim de en son çılgınlığım buydu. İnanın korktuğunuz kadar korkulacak bir şey yok. Çok güvenli. Özgür Gökaşan tam bir profesyonel. Güvenin ona ve bu müthiş çılgınlığı deneyin. Pişman olmayacağınıza eminim. Hem ilerde torunlarınıza gösterebileceğiniz harika fotoğraflarınız hatta videonuz olacak… Ben özgürlüğe Özgürle uçtum… Size de öneririm… Harika bir duyguydu. Teşekkürler Özgür Gökaşan, bana savaşımda yardımcı olduğun için, güven verdiğin için ve büyüleyici bir manzarayı görmemi sağladığın için… Umarım bir gün Peggy’nin rekorunu sen kırarsın pilot olarak…

Ben onunla uçmaktan, sohbet etmekten ve onu tanımaktan son derece keyif aldım. O KKTC’yi Peggy’yi uçuran pilot olarak tüm dünyaya tanıtmayı başardı. O! sessiz, sakin bir ÇILGIN…

 Şimdi gelin hep birlikte Yamaç Paraşütü Pilotu Özgür Gökaşan’ı ve uçmayı ondan dinleyelim….

ÖZGÜR GÖKAŞAN: KUZEY VE GÜNEY YARI KÜREDE UÇTUM

F.U: Kendinizi bize biraz tanıtır mısınız?

Ö.G: 1972’de Lefkoşa’da doğdum. 14 yaşında havacılık kurslarına başladım. İlk kursum Kuzey Kıbrıs Hava Kurumu’nun açtığı model uçak kursuydu. Model uçak yaparak havacılık eğitimime başladım. 16 yaşımda 1989’un Şubat ayında iki hafta süren ilk paraşüt kursumu aldım. Tamamen arkadaşlarımla heyecan olsun diye aldığım bir kurstu. T 10 denilen paraşütlerle askeri paraşüt ve askerin açtığı bir kurstu. Daha sonra yine aynı yıl yazın 3,5 ay Eskişehir İnönü Hava Eğitim merkezine giderek paraşüt, yelken kanat kurslar aldım. Paraşütte alınabilecek tüm lisanslarımı aldım. Eğitimci kursu hariç. Yine Yamaç Paraşütüne Türkiye’de özel bir şirkette başladım. Yamaç Paraşütü eğitimlerimi Türk- Fransız ortaklığındaki bir şirkette aldım. Ticari uçuşlarıma da ilk kez 1994 yılında yine Türkiye’de başladım. Bu arada her yıl birkaç ay Eskişehir İnönü Hava Merkezine, bazen de Ankara’ya gidip yine eğitimlerime devam ettim. Paraşüt konusunda kendimi geliştirmek için hem eğitimlerime devam ettim hem de bu kurumların açtığı yarışmalara katıldım. Ticari uçuşlara başladığım zamanlarda her yaz Fethiye Ölüdeniz’de 1994-2001’e kadar devam ettim. Burası kış olduğunda güney yarım küre yaz olduğundan oralara uçmaya gittim. Özellikle Yeni Zelanda ve Güney Afrika’ya giderek uçuşlar yaptım. Son 10 yıldır da KKTC’de uçuşlar yapmaktayım. Hem ailevi durumlar nedeniyle hem de bu faaliyeti KKTC’de de başlatmak ve burada Ada turizmine hizmet vermek maksadıyla geri dönüş yaptım. 

F.U: Burada nerelerde uçuşlar yapıyorsunuz?

Ö.G: KKTC’de Girne bölgesinde iki uçuş alanımız var. Biri St. Hilarion kalesinin 3.5 km batısında 750 metre yüksekliğinde olan bir alan. Burayı 21 yıl önce bir çoban gösterdi bize. Ve gittiğimizde çok beğendik. Buraya gelen Alman bir grupla gittik. Onlar buraya gelip bir okul açmak istiyorlardı. Onlar bu hayallerini gerçekleştiremediler fakat biz bu bölgeyi gördük ve burada uçuşlar yapmaya karar verdik. Almanlar burayı gördüklerinde çok beğenmişlerdi ve burası cennet dediler biz de onlardan esinlenerek bu kalkış alanımızın adını Paradise koyduk. Burası 750 metre ve tüm Kıbrıs’ta en yüksek kalkış alanıdır. Trodos yüksek olsa da uçuş için uygun bir bölge değildir. İniş alanımız ise Karaoğlanoğlu’da deniz kenarıdır. 2. kalkış alanımız ise Ilgaz köyü üzerindedir. Birbirlerine çok yakın bölgelerdir. Biri Karaman’ın üzerinde, diğeri de Ilgaz’ın üzerindedir. 760 metre yüksekliğindedir. Bu kalkış alanı da batıya bakıyor.

F.U: Neye göre seçiyorsunuz hangi bölgeden kalkacağınızı?

Ö.G: Tamamen rüzgârın esiş yönüne göre kalkmamız gerekiyor. Kış aylarında genellikle güneyli ve doğulu bir esinti var. Yaz aylarında ise Kuzeyli ve batılı bir esinti vardır. Kış aylarında rüzgarın ters estiği zamanlarda uçuş yapamıyoruz. Uçabildiğimiz alanlar ise askeri bölgelerin varlığı nedeniyle sınırlıdır. Umarım ilerde sınırlarımız genişleyecektir.

F.U: Askeri bölgelerin üzerinde uçuş yapamıyor musunuz?

Ö.G: Belirli bölgelerden özel izinlerle uçabiliyoruz. Uçacak kişilerin kimlikleri alınıyor ve özel izinlerle uçabiliyoruz. Uçabilmek için uçacak kişilerin lisanslar, uçuş sigortası ve şu an yeni açılan federasyonun bilgisi altında gerekli işlemler yapıldıktan sonra uçabiliyorlar. Hem yurt dışından hem de buradaki pilotlar ancak böyle uçabiliyorlar.

5 YAŞ ÜZERİ SAĞLIKLI HERKES UÇABİLİR

F.U: Kimler sizinle uçabiliyor?

Ö.G: Bir pilot eşliğinde uçacak kişilerin 5 yaş üzeri ve sağlığı elverdiği ölçüde her yaştaki kişiler uçabiliyor. En yaşlı uçan kişi Peggy 104 yaşındaydı. Havanın elverdiği zamanlarda herkes uçuş yapabilir.

F.U: Senden başka uçabilen pilotlar var mı burada?

Ö.G: Yetişen arkadaşlar var. Aşağı-yukarı 15 kişi bu alanda eğitim alarak tek başına uçanlar var. Ancak ticari olarak bu işi yapan başka insanları uçurabilen tek kişi benim.

F.U: Soyadın çok enteresan uçmaya başladıktan sonra mı aldın yoksa bu muydu?

Ö.G: Zamanında bu soyadını amcam almış. Uçmakla veya havacılıkla hiçbir ilgisi yok. Ailemde tek havacılıkla ilgilenen bir tek benim. Tamamen rastlantı.

F.U: Uçma merakın nerden geliyor? Neden uçmak istedin?

Ö.G: Çok küçük yaşlarımdan beri uçmanın hayalini kurardım. Bence bu hayal birçok insanda da var. Hatta benle uçanların çoğu bunu söyler. Ben bunu meslek olarak seçtim. Ve binlerce uçuşum oldu. Bunun hayalini kurup uçan kişilerin sonrasındaki yüzlerindeki mutluluk beni ilk uçuşummuş gibi mutlu eder.

ADRENALİN GENÇ KALMAYI SAĞLIYOR

F.U: Her uçuşunda adrenalinin yükseliyor mu? Heyecanlanıyor musun?

Ö.G: Daha çok ne yapacağımıza odaklı olduğumuz için ilk zamanlar uçtuğumda heyecanlandığım kadar heyecan olmuyor tabii ki. Fakat her uçuş öncesi kalkış anında kalbimin daha hızlı çarptığını hissediyorum. Sanırım bu da benim genç kalmamı sağlıyor.

F.U: Uçmadan önceki hazırlıkların nelerdir?

Ö.G: İlk önce hava şartlarına bakarız. Hava uçuşa uygun mu diye. Yamaç paraşütünde kalkış alanının rüzgar limiti 30 km’dir. Ama biz burada 30 km’nin altında olmasını tercih ederiz. Çiftli uçuşlarda uçuş alanına gidip paraşütümüzü açarız. Daha sonra uçuracağımız kişiye kuşam tertipatı dediğimiz malzemeleri giydiririz. Hava soğuksa tulum, eldiven de giydiririz. Müşterimize kaskını takarız. Spor ayakkabı ile gelmelerini isteriz. Kalkarken ve inerken daha rahat koşabilmeleri için. Uçmadan önce kalkarken ne yapmaları gerektiğini, uçuş anını, kaç dakika süreceği ve iniş anı ile ilgili bilgileri veririz. Daha sonra yamaçtan birkaç adım koşarak havalanıyoruz. Müşterilerimizi uçurmadan önce bağlantıları, kumaşı, paraşütü kontrol ederiz. Kalkmadan evvel tekrar hava şartlarını kontrol edip uçarız.

KARMİ’DEN KARPAZ’A YAMAÇ PARAŞÜTÜ

F.U: Uçtuktan sonra nasıl yükselebiliyorsunuz?

 Termal ısıyı kullanarak yükselerek bir süre uçabiliriz. Termal ısıyı sağlayan dağın eteğindeki kurak araziler, kayalar,  tepeler ve bazen evlerdir. Isıyı yutan durumlar ise ormanlık araziler, göller, sular ve   denizlerdir ki bu bölgelerde yükselemeyiz. Fakat güzel bir havada Karaman köyü üzerinden havalanıp Mağusa’ya  ya da Karpaz’ın burnuna kadar yükselerek uçabiliriz.

F.U: Denediniz mi hiç? Mağusa’ya kadar yamaç paraşütü ile uçtunuz mu?

Ö.G: 2007 yılında bir protokol imzalanıp uçuş alanımız sınırlandı. Belli bir yükseklik. Daha emniyetli bir alan olması için bu bölge sınırlandı. Çünkü Ercan havaalanından uçaklar kalkıyor, askeri alanlardan helikopterler kalkabiliyor. Güvenlik açısından bu sınır konuldu.

F.U: Ailen veya seni sevenler senin için endişeleniyor mu? İşin havada çünkü?

Ö.G: Özellikle annem bu işe başladığım ilk yıllarda çok endişelenirdi. Genelde çocuklarla uçarken de annelerin çocuklardan daha çok endişelendiğini gözlemliyorum. En çok anneler endişeleniyor.

F.U: Hiç korkun var mı?

Ö.G: Havacılıkta korkman gerekir. Eğer korkmazsan çok uzun uçamazsın. Ya kendini zor bir duruma sokarsın ya da kendini tehlikeye atarsın. Birlikte uçtuğun kişiyi de. O yüzden her daim yamaç paraşütünde de uçaktan atlarken de bir tedirginlikle atlıyorum. Eğer ben tecrübeliyim deyip lakayitlik yaparsan bir gün, bir şey unutursun ki o da sana tehlike oluşturur. Ben her uçuşumda ilk uçuşum gibi titizlikle hazırlığımı yaparım. Her kişi için kalkış şeklimiz, uçuş şeklimiz ve iniş şeklimiz farklı olabilir. Hep bir B planımız vardır. Mesela kolları, bacakları olmayan birini uçurdum bir gün, onunla farklı şekilde havalanıp farklı bir iniş şekli yapmıştım.

“KARTALLARIMIZ VAR”

F.U: En heyecan verici uçuşun hangisiydi?

Ö.G: Çok var. Genelde başka bir alanda, başka bir ülkede ilk uçuşumda çok heyecan duyarım. Çünkü göreceğim doğa farklıdır. Mesela Güney Afrika beni büyülemişti. Geyikleri, babunları, kartalları görmüştüm. Oranın doğası beni çok etkilemişti. Orda bir de, yükselebiliyor ve uzun mesafe uçabiliyorsunuz. 103 km. uçmuştum Güney Afrika’da bir seferinde.  Bizim burada da 2 tane kartalımız var ve bazen onlarla karşılaşıyoruz. Her sene 2 tane de yavru doğuruyorlar. Şu anda 10 çift kartal oldular. Uçarken sadece bir çifti görebiliyoruz. Yeni Zelanda’da  doğa güzelliği var. Orada da inanılmaz bir yeşillik ve orman görebiliyorsunuz. Ama o bölgede yükselip  uzun uçuşlar yapamıyoruz.

F.U: Bilmediğin bir bölgede uçmak zor değil mi?

Ö.G: Bilmediğim bir bölgeye gittiğim zaman oranın pilotlarıyla bir bilgi alış-verişi yapıyoruz. Bölge araştırması yapıyoruz. Tecrüben de yeterli ise hemen kavrıyorsun.

F.U: Uçmaktan başka hobilerin veya keyif aldığın şeyler var mı?

Ö.G: Evet. Balık avlamayı seviyorum. Hatta son zamanlarda teknemle turizme yönelik turistlerle balık avlamaya çıkıyorum. Turistlere balık avlamayı gösterip birlikte yakalıyoruz. Açık suda Orkinos yakalıyoruz. Bir de bisiklet sürmeyi seviyorum.

F.U: Uçmak işin mi keyfin mi?

Ö.G: Her ikisi de. Yıllardır bu benim işim. Ama şanslıyım işimi keyif alarak yapıyorum. Keyif almasam yapamazdım çünkü hakikaten zor bir iş. Yıl sonu baktığımız zaman çok da getirisi yok bize.

F.U: En fazla bir günde kaç kez uçabiliyorsun?

Ö.G: Müşteri sayısına, hava şartlarına da bağlıdır bu. Genellikle en fazla 3 kez uçuyorum.

F.U: Kendi keyfin için yalnız başına uçtuğun oluyor mu?

Ö.G: Yorgun değilsem, hava güzelse ve müşterim yoksa. Kendi keyfim için arkadaşlarımla birlikte uçtuğum oluyor.

F.U: Paragliding mi? Uçaktan atlamak mı daha heyecan verici sana göre?

Ö.G: Her ikisi de farklıdır. Ama uçaktan atlamak daha hızlı ve fazla heyecan vericidir. 4000 feet’ten atladığımız zaman 12 saniyede paraşütü açmanız gerekiyor 2-3 dakika havada kalıp inişe geçiyorsunuz.

PEGGY İLE UÇMAK

F.U: Yamaç paraşütünde herhangi bir hedefin ya da planın var mı?

Ö.G: Her türlü fikre açığım, güvenli olduğu sürece deneyebilirim. Yapabileceğime inanırsam her uçuşu deneyebilirim.

F.U: Peggy ile uçarken korktun mu?

Ö.G: Genellikle çocuklarda ve yaşlılarda çok fazla heyecan yoktur. Korku heyecanları yoktur ama uçma sevinçleri vardır. Çocuklar her türlü akrobasiyi yapmak isterler, yaşlılar ise sakin bir şekilde oturup manzarayı izlerler. 100. yaş gününde ilk uçuşunu yapmıştı. Daha sonra 101 yaşındaki biri  Amerika’da Peggy’nin  rekorunu kırdı ve bana 104 yaşında tekrar uçacağını söylemişti. 104 yaşına bastığında uçmak istediğini bana bildirdi ve evine gidip onu ziyaret ettim. Sağlığı gayet iyiydi. Koordinasyonu da iyiydi. Tek bir hap bile almıyor, hatta her akşam bir kadeh şarabını içiyor. Ve tekrar uçuş yaptık. 100 yaşında Guinness rekorlar kitabına girmişti, 104 yaşında da tekrar girdi. İki uçuşunu da benimle yaptı. Kıbrısta’ki tüm gazetelerde, Türkiye’de ve dünyanın bir çok ülkesinde benim ulaşabildiğim 360 basın yayın organında Peggy’ye ve bize yer verildi. Bu KKTC için çok güzel bir tanıtım oldu.

F.U: Sizin için de bir avantaj oldu mu bu?

Ö.G: Evet. Peggy’yi duyanlar, bizimle uçmak istediler. Yerli kişilerden de birkaç kişi geldi. Şu an turist sayısında inanılmaz bir gerileme var. Umarım hükümetimiz bu alanda bir çalışma yapar da turist sayısında artış olur.

F.U: En büyük çılgınlığın nedir?

Ö.G: Sanırım havacılığa başlamam en büyük çılgınlığım.

F.U: Uçmakla ilgili söylemek istediğin son sözlerin nelerdir?

Ö.G. Hayatlarında mutlaka bir kez kokpitin dışında uçmayı denemeli herkes. Bir uçağın içerisinde uçmak, bana göre uçmak değildir. Mutlaka ya yamaç paraşütüyle ya da balonla uçmalılar. Kuşların ne hissettiklerini hissetsinler. Bence bırakamayabilirler.

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2368 defa okunmuştur