1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. ÖZGÜRGÜN, DENKTAŞ ve ATUN
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

ÖZGÜRGÜN, DENKTAŞ ve ATUN

A+A-

 

 

UBP- DP Hükümeti kuruldu. Bakanlar Kurulu’nun Cumartesi günü Meclis'in olağanüstü toplantısında okunması ve devir teslimin de Pazar günü yapılması aceleciliği içinde bu gerçekleşti.
Fakat bu acelecilik içinde Sayın Hüseyin Özgürgün'ün ve Sayın Serdar Denktaş'ın alelacele kamuoyuna ayrı ayrı yaptıkları açıklamalar var.
Bir de, Meclis'te SU Antlaşmasının onaylanması görüşmeleri yapılırken, Sayın Sunat Atun'un yaptığı bir konuşma var...
Bu konulara değineceğim. Çünkü üçü de yaşadığımız günceldeki oportünist anlayışları çok iyi yansıtıyor.
Sayın Hüseyin Özgürgün,  Bakanlar Kurulu Meclis'te okunmadan demeci patlattı.
"Çok sorunlu, yıkım ve zorluklar içinde bir hükümet devir alıyoruz" dedi.
Hükümetin Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı adayı olan Sayın Serdar Denktaş da tıpkı Sayın Özgürgün gibi daha Meclis'te konumu okunmadan, aynı şekilde demeci bastı.
Sayın Denktaş, "Maaş ödemeleri için 42 milyon TL açığımız var. Bunu ele alacağız" dedi.

AYDAN MI GELDİLER?

Sayın Özgürgün ve Sayın Denktaş aydan gelmediler. Her ikisi de 2013 sonrası 3 yıl içinde oluşan CTP-DP ile CTP- UBP hükümetlerinde sorumluluk aldılar. Yani devletin, hükümetin, ekonominin içinde bulunduğu ağır sıkıntıların bilinci içindedirler.
Bunu CTP'ye yıkarak, "enkaz aldım" edebiyatı ile yol almak kolaycılığı içinde, yani dünkü Eroğlu taktiğiyle yol almak zeminleri yoktur.
Eğer, Sayın Özgürgün yıkım aldıysa, yıktığı CTP- UBP hükümetinde görev alan Bakan arkadaşlarına niye yeniden görev verdi? Bunu böyle açıklamakla kendi arkadaşlarını da yaralamış olmuyor mu?
Sayın Özgürgün yıkımdan, Sayın Serdar Denktaş, 42 milyon açıktan söz ediyor.
Belli ki bu bir çağrıdır.
Bir kere on beş gün içinde içten bu "açığın"kapanması zordur.
O zaman bu çağrı kime?
Açıktır, gerek Sayın Özgürgün'ün, gerekse Sayın Denktaş'ın çağrıları Türkiye'ye yöneliktir.
Ocak, Şubat, Mart ayları için, Savunma harcamaları maksadı ile verdiğiniz desteği avans olarak vermediğiniz için doğan ve bunu KKTC yerel gelirleri ile karşılayıp, maaş ödemelerinde sıkıntıya yol açan bu katkıyı, hemen verin demektedirler.
Buna, benim yok vermeyin deme sorumsuzluğum olamaz.
Ama buna işaret etmek ve değerlendirmek hakkım vardır.
Bu anlayış, Kıbrıs Türk Toplumu ile Türkiye'nin ilişkilerini zehirleyen yanlış bir anlayıştır.
Yani, SU Konusunda başlayan ve daha iyi koşulların oluşmasına dönük arayışa duyulan tepki veya bu topraklarda yaşayan insanların da ihtiyaçlarını dikkate alan bir yaklaşımla protokol görüşmelerini götürmek isteyen yaklaşımı köşeye sıkıştırmak ve “tartışmasız kafa sallayanlara” yol açmak için bunun siyasi değişim aracı olarak kullanılması asla sağlıklı değildir.
Kırılan, Türkiye - Kıbrıs Türk Toplumu ilişkileridir.
Evet, Sayın Özgürgün ve Sayın Denktaş, oyunları ile CTP’yi hükümette uzaklaştırma adım ve siyasi oyunun aracı kılınan bu miktarı, hemen talep ediyor.
Uslu ve uyumlu olma vaadi ile.
İş budur. Bu zor zamanda, gerek Kıbrıs Türk Toplumunun, gerekse Türkiye'nin bu zor döneminde bu olanlar gelecek stratejik çıkarlar için hiçte faydalı değildir.

ATUN

Bakın bir SU tartışması yaşandı.
Bu konuda kim ne dedi ve ne yaptı önemlidir.
Şimdi geriye doğru bir bakalım. CTP ağırlıklı Hükümetin CTP tarafı, SU Antlaşması için çekinceler ifade etti.
Değişmesi gereken noktaları öne sürdü.
Ortağımız UBP ise, "noktası virgülü değişmeden bu imzalanmalıdır" dedi.
Hatta bu konuda hükümeti yıkma niyetinin ve DP ile ortaklığa geçmenin ilk adımı olarak, hükümete süre de verdi.
Bu süre sonunda da hükümeti yıkacağını söyledi. O süre geçildi, ama esas ateşleme süresinin zamanı biraz ileriye alındı. Ta pazarlıklar tamamlansın.
Ama bunlar yaşandıktan sonra, geçtiğimiz gün Meclis'te, SU Antlaşmasının onaylanması görüşüldü.
Bu görüşmede, dönemin UBP'li Ekonomi Bakanı Sayın Sunat Atun, görüşlerini ifade etti.
Sayın Atun, bu tartışmalı süreçten sonra oluşan ve Meclis'in onayına sunulan metni, yani o tartışmalarla olgunlaşan ve geliştirilen bu anlaşmayı sağlayan hükümetin bir üyesi olmakla övündüğünü ifade etti.
Ama "noktası virgülü değişmeden imzalanmalıdır" diyen de kendisi idi.
Üstelik bu tezini güçlendirmek ve o tartışmalı süreçte, soğuk savaş metotları ile CTP'yi sözde karıştıracak ve etkisizleştirecek diye, arka arkaya özelleştirme konusunda,  CTP'nin değerlerini istismar eden, güya kurnaz açıklamalar yapmayı da marifet bilmişti. CTP'yi açmaza almak ve tartışma ihtiyacını anlamsızlaştırmak için bunları da yapmaktan çekinmedi.
Bu tartışma ortamı olmadan, bu metin, derhal imzalansın diye CTP'ye vade biçen ve gün veren söz konusu UBP kararının alınmasının da aktif destekçisi idi.
Şimdi ise Meclis'te yaptığı konuşmada bu tartışma süreçlerinden geçerek, Kıbrıs Türk halkı için daha iyi bir noktaya gelen söz konusu antlaşma metninin oluşmasını sağlayan hükümetin bir üyesi olmakla övündüğünü da söylüyor.
Şimdi UBP ile bu tartışmaların hareketli bir şekilde gelişmesinde perde gerisinde aktör olan Türkiye'nin çeşitli düzeylerdeki yetkililerine şunu ifade etmek isterim.
Eğer CTP'nin akıl dolu bir kararlılıkla bu ortak nokta arayışı olmasaydı.
Sayın Talat'la, Sayın Erdoğan'ın soruna siyasi olarak çare arayan yaklaşımı olmasaydı, bu gelişme olur muydu?
Şimdi olan çok mu kötü?
Bu olan mümkün olabilen iyi değil mi?
Ha, bu tartışmalar içinde CTP'yi ve CTP'lileri kategorize ederek bir kısmını tescilli Türkiye düşmanı diye lanse edenler, şimdi, oluşan bu ortak noktanın kıymetini biliyorlar mı?
Bunların tümü, şimdi, Sayın Atun gibidirler.
Bakın esas şimdidir.
Muradına eren Sayın Hüseyin Özgürgün, Sayın Serdar Denktaş ve Sayın Sunat Atun çok büyük bir sorumluluk altındadır.
Çünkü şimdi onlara rağmen iyileşen bu SU Antlaşmasına göre derhal Proje çalışması ve bu ülkeye uygun İhale Şartnamesi hazırlanması gerekiyor. Bunun için vakit geçirmek olmaz.
Yoksa bunu da mı havale edecekler?
Şimdi, yıkarak ulaştıkları nokta nedeni ile Sayın Özgürgün, Sayın Denktaş, Sayın Atun, tam bir mesuliyet altındadırlar.
Görelim bakalım, virgül değişmeden imzalansın diyenleri, büyük imtihan bekliyor. Bu proje ve ihale şartnamesi konularda, bu toplumun ve insanlarının ihtiyaçlarını ve çıkarlarını gözetebilecekler midir?
Yoksa o çok övündükleri Hava Alanı özelleştirmesinde olduğu gibi allem kallem sonuçlar doğuracak hususlara mı yol açacaklar?
2016 Ocak ayından itibaren Savunma desteği için dahi avans vermeyen Türkiye, şimdi kurulan UBP- DP hükümeti için ne yapacak?
Çünkü bu adımları ile CTP-UBP hükümetinin yıkılmasının koşullarını oluşturdular.
Sayın Hüseyin Özgürgün ile Serdar Denktaş'ın siyasi oyun alanına uygun kaydırak koydular.
Şimdi, Sayın Özgürgün sıkıntılı durumdan, Sayın Denktaş da şimdiden maaş ödemeleri için 42 milyon açıktan söz etti.
Yani hükümeti daha kurmadan, Türkiye'ye, bir an evvel parayı yolla, bak iş başına geldik, seni dinlemeyenlerden seni kurtardık mesajlarını açık açık vermeye başladılar.
İşte bu hem bizim için, hem de Türkiye için zorluklara dolu bu dönemde ilişkilerin sıcaklığına soğukluk getiren gelişmelerdir. O zamanda niye bu eleştiriler oluyor diye sorgulamaya kimsenin hakkı yoktur.
Evet, Sayın Özgürgün ve Sayın Denktaş, yaptığından ve yıktığından korkuyorsan mesuliyet yüklenme. Sayın Atun dün söylediklerinden ters olguları, hem de değer vererek ifade etti. Buna ne dersiniz? Yoksa dilin kemiği yok mu?
Dilin kemiği olmayabilir. Ama aklın süzgeci ve hafızası ile sonsuz değer üreten yeteneği vardır.

Bu yazı toplam 2341 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar