1. YAZARLAR

  2. Bilge Azgın

  3. OSMAN ENİŞTEM ve AZRAİL İLE YÜZLEŞMEK
Bilge Azgın

Bilge Azgın

OSMAN ENİŞTEM ve AZRAİL İLE YÜZLEŞMEK

A+A-

Osman eniştem her zaman renkli, espirili, ve eğlenceli bir karaktere sahiptir. Ben 7 yaşındayken de, 43 yaşındayken de hep aynı karaktere sahip olmaya devam etti. Çok zeki ve bilgili olmasının yanısıra sevgisi ve neşesi doğru orantılarla ayarlanmış ve ideal bir kıvama getirilmiş kokteyl içeçeği gibidir adeta.

Ben çok küçükken 6-7 yaşlarındayken evlerinin mutfağın yanında camlıktan yapılmış bir yatak odası vardı. O yatak odasında bir ihtiyar adam yaşardı. Sorup öğrendim meğer o ihtiyar Osman eniştemin öz be öz babasıymış. İhtiyar adam pek fazla konuşmaz, tüm gün boyunca odasında kalır, pek dışarıya çıkmazdı. Tam teşekküllü hastane gibi yemekler hep onun odasına götürülür, tuvalet işlemleri de yine aynı odada görülürdü.

Tüm bu işlemlerin her safhasında Osman eniştem yer alırdı. Yani bakım işinin yükünü eşine (yani halama) yüklemezdi. Kendi babası ölene kadar, yani 5-6 sene boyunca, babasının temizliği ile her gün bizzat kendisi ilgilenidi. Osman eniştem hem güleç hem de canlı bir karakteri olduğu için her an tepesi atıp kızabilirdi de. Ben yedi yaşımdaki aklımla ona tam ısınamamıştım. Çünkü ne zaman gülüp şaka yapacağı, ne zaman sinirlenip kızacağını kestiremiyordum. “Ne biçim bir adam bu şaka mı yapar kızar mı belli değil” deyip ona küçüklükten beri belli bir mesafe koymuştum.

 

Lurucinalı’ların espri yeteneklerinin nevi şahsına münhasır olduğunu anlamam için 20’li yaşlarımı beklemem gerekiyordu. Osman eniştem gibi insanların da ne denli hayat sevinci ve bilgeliği taşıyan kişiler olduklarını da 35 yaşımdan sonra anlamaya başlayacaktım. Bir erkek evladının kendi babasına beş sene boyunca ne kadar güzel ve titiz bakım yapabileceğini kanıtlayan bir insan Osman eniştem. Bunu günümüzde kaç kişi yapabilir? Pek fazla değil elbet. Babası 85 yaşına kadar yaşadı ve 85 yaşında artık pek yürüyemez ve konuşamaz haldeydi.

Son senesinde, Osman eniştem gidip babasının doğum gününü kutladı. Babasını pek düşünceli ve keyifsiz gören Osman eniştem kendisine sordu: “Hayırdır baba Karadeniz’de gemilerin mi battı? Doğum gününde keyifsizsin!” Babası kendisine donuk donuk baktı ve dediki “Allah’ıma dua ederim bana beş yıl daha versin da yaşayım.” Osman enişte yaşı iyice almış ve takati kalmamış babasına baktı ve ve her zamanki neşesi ve hazır cevaplığıyla “Ne yapacan yahu bir beş seneyi daha? Teslim ol sen, da O işini bilir.” O konuşmanın ardından 5-6 ay geçtikten sonra babası Hak’kın rahmetine kavuştu.

Osman eniştem ve eşi Sevim halam bir tek Osman eniştemin babasına bakmadılar. Sevim halamın amcası olan Kemal amcaya da (babamın da amcası, benim de büyük amcam) baktılar.
Kemal amca ölene kadar bir kendi evi ve evlatlarının yaşadığı Akçay’da kaldı, bir de Osman eniştemlerin evindeki Lurucina’da.

Kemal amca İsmail Kemal’in da ayrıca babası olur. Rahmetli Ismail Kemal, benim bugüne kadar gördüğüm en düzgün, mütevazı ve sade insanlardan biridir. Kanser olup öleceğini öğrenince yirmili yaşlarda devrimci hareketteyken farklı sebeplerden ayrı düştüğü veya uzun süredir görüp konuşamadığı birçok arkadaşı ile yemek yiyip dargınlıkları gidermiş ve kimseye küs olmadan da ölmeyi başarmış ender insanlardan birisidir. Bu olağanüstü erdemli bir davranıştır zira Kemal amcanın ona aktardığı küslük travmasının kalın zincirlerini kırmış ve ölümü hafif, sevecen, ve de huzurlu bir kalp ile karşılamayı başarmıştır! Hakikaten travma aktarımının üzerindeki zincir halkasını kalbi yumuşatarak ve güzelleştirererek kırmak bana göre İsmail Kemal’ın en büyük ve radikal devrimci hareketi olmuştur!

 

Kemal amcam ile Osman enişteme geri dönecek olursak. Bir defasında Luricina’da kalırken ve de ölümüne az süre kalmışken, Kemal amcam sabahın saat üç’ünde Osman eniştemin yattığı yatak odasına girmiş. “Hayırdır ama Kemal Amca” diye seslenmiş Osman enişte. Kemal amcam da “be Gürbüz çekil biraz oyanı da yatayım yanına, beni uyku tutmadı” demiş. Daha önce de vurguladığım gibi Osman eniştem cömertliği, saygısı, neşesi, espirileri ve özgün kahkahası ile yaşlı veya değil bir insanın etrafında olmasını arzuladığı özellikleri sahiptir. Kemal Amca’mın ölüm korkusundan bunu dediğini anlayan Osman enişte “gel buyur amca yat” demiş.

Tabii yaz günü olduğu için ikisi de don atlet giyiyor sadece. Birlikte yatmışlar. Kemal amca biraz yatıp biraz sakinleyince Osman eniştem hemen espriyi patlatmış. “Ben bilirim ya niçin yattın yanıma” demiş Osman eniştem. Kemal amcam da “niçin yatmışım ya?” diye geri soruvermiş. “Dua ettin Azrail karıştırsın ikimizi, da senin canını alacağına benimkini alsın, sen de kurtulasın” diyerek kahkahayı basmış,  

Bu seviyede varoluşsul bir sahneye, bir de Ingmar Bergam’ın son filmi olan Saraband’da rastlamıştım. Varoluşcu Bergman’ın kendi ölümü ile yüzleşmelerini beyaz perdeye yansıtmak için yaptığı bir filmiydi. 20. Yüzyılın en büyük yönetmenlerinden biri olan Bergman, gene de Osman eniştem kadar doğal, esprili ve neşeli şekilde Azrail ile yüzleşememiş.

 

Bu yazı toplam 4876 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar