1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Orhan İtimat’ın başarı öyküsü...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Orhan İtimat’ın başarı öyküsü...”

A+A-

Elimde küçük bir kitap var, Orhan İtimat’ın kızı Meryem İtimat tarafından kaleme alınmış... “Sıfırdan zirveye ulaşan şirketin kurucusu Orhan İtimat’ın başarı öyküsü” başlığını taşıyan bu biyografide, İtimat taksilerinin öyküsünü, onu kuran Orhan İtimat’ın hayatını okuyoruz... Kırmızı Leylek Yayınları tarafından basılmış kitap... 146 sayfalık bu kitapta, Meryem Hanım’ın babasına olan sevgi ve saygısı net biçimde yansıyor – babasını sevgiyle anıyor ve onun anısına bu önde gelen iş insanının hayatını araştırıp kaleme almış...

Kitabın ilk bölümlerinde, özetle şöyle yazıyor Meryem İtimat, sevgili babacığına ilişkin:

“... Orhan İtimat, 25 Şubat 1939’da soğuk bir kış günü, Kıbrıs’ın Lefkoşa kazasına bağlı Akaça köyünde doğdu. Annesi Meryem Hanım, babası Mustafa Bey’in ilk çocuğuydu. Dört kardeştiler. Orhan, Kadriye, Mehmet ve İbrahim. Orhan babasına benziyordu. Kumral ve renkli gözliydi. Diğer kardeşlerine göre daha hareketli ve haylazdı. Evde kardeşlerine, dışarıda da arkadaşlarına karşı hep bir idarecilik çabası içerisindeydi. Yaşı küçüktü fakat davranışları hep farklıydı. Kendinden büyüklerle daha iyi anlaşabiliyordu.

O yıllarda çocuklar sokak oyunlarıyla vakit geçirirdi. Erkek çocuklarının revaçtaki oyunları pirilli, yakan top, seksek ve saklambaçtı. Orhan bu oyunlardan pek zevk almaz, oynamazdı. Onun tek oyunu, eline geçirdiği herşeyi önce dağıtıp, sonra tamir etmekti. Küçüklükten itibaren tamircilik oyununu sevmiş, benimsemiş ve sonuçta meslek haline getirmişti.

...  Köyde sevilen, iyi niyetli, saygılı, yakışıklı bir gençti... Kendine epeyce güvendiğinden çapkınlıkta sınırı yoktu... Babasına bahçe işlerinde yardım ediyor fakat köyde yaşamak istemiyordu. Gerçekleştirmek istediği hayalleri vardı... Okulunu yarıda bırakıp Lefkoşa’da çalışmaya başladı...

Makinistlik onun ilk işi oldu. Okul hayatında olduğu gibi, iş hayatında da başarılıydı. Çalışmaktan usanmazdı. En büyük hedefi, işini en iyi şekilde yapmaktı.

...  Askerliğini Lefkoşa’nın Gönyeli bölgesindeki askeri tamirhanede makinistlik yaparak tamamladı. Otomobillere zaten düşkündü... Müşteri potansiyelinin çoğaldığını görünce bir atölye kiralayıp kendi işini yapmaya başladı. Makinistliğin yanında kaporta ustalığı da yapıyordu...

...  1964 onlar için zor bir yıl oldu. Mustafa Bey, 43 yaşındaydı. Bir sabah işine gitmek için bisikletiyle çıktığı yolda dikkatsiz bir sürücünün kurbanı oldu. Mustafa Bey, göçmen olduktan bir yıl sonra trafik kazasında hayatını kaybetmişti... Orhan’ın genç yaşında yaşadığı bu acı olay, bütün hayatını etkileyecekti... Çalışacak, annesini ve kardeşlerini en iyi şekilde yaşatacaktı... Çalıştığı yıllar içindeki birikimiyle bir araba alarak taksicilik de yapmaya başladı.

...  İlk arabası Chevrolet markaydı. Genellikle gündüz makinistlik ve kaporta işleri, akşamları da taksi şöförlüğü yapardı....  1966 yılıydı. Orhan, Lefkoşa’da çalıştığı yıllar içinde Lefkoşa-Mağusa arasında dolmuş taksi seferlerine ihtiyaç olduğunu görmüş ve bu yolda çalışmak için girişimlere başlamıştı... Lefkoşa Sarayönü’nde kiraladığı bir dükkandan, Lefkoşa-Mağusa servislerini başlattı. İki araba ile girdiği bu yolda İtimat Taksi Yazıhanesi’ni kurdu. Bir süre çalıştıktan sonra, Mağusa’ya da yazıhane açmaya karar verdi... Mağusa’ya da yazıhanesini açtı... Bir kamyon alıp yurtiçi nakliye de yapmaya başladı. Lefke bölgesinden yüklediği karpuzları Mağusa’ya götürüp satardı. Aynı zamanda Lefkoşa’dan Mağusa’daki kooperatife tüp gaz taşırdı...

Kıbrıslırumlar arasında Orhan’ın arkadaşı, dostu çoktu. Limasol’da araba galerisi olan Banauda adında bir büyüğü vardı, onu oğlu gibi severdi. Orhan araba almaya gittiğinde, “Sen istediğin, beğendiğin arabayı al. Önce işlet kazan ki bana borcunu ödeyebilesin” derdi. Hatta sonraki yıllarda ilk limuzun arabasını da ondan almıştı. Orhan, bu kalbi büyük insana hep minnet duydu...

Mağusa’ya çeşitli zorluklarla gelmiş lakin hayat arkadaşını da burada bulmuştu. Nezihe Hanım Ergazi köyünde dünyaya geldi. İlkokulu bitirene kadar Ergazi’de yaşadı. İlkokulu bitirip ortaokul için Mağusa’da yaşamak onun için çok zor olmuştu. Eğitimine Mağusa NKL’de devam etti. Sonra Lefkoşa’da hemşirelik eğitimi aldı. 1966 yılında Mağusa Devlet Hastanesi’nde hemşire olarak göreve başladı... Aşkın kapıyı çalmasının ardından nişan derken düğün hazırlıkları başlamıştı. Orhan’ın  gönlünden geçen Lefkoşa’da yaşamaktı ancak Nezihe Hanım bunu kabul etmedi. Orhan da eşini kırmadı ve Lefkoşa yerine ana ofis olarak Mağusa’yı seçti. İlk evlerini de Mağusa’nın Sakarya bölgesinde kiraladılar. Orhan bütün kazancını işe yatırıyordu. Birikimi yoktu. Aylık kirayı ödemek ve evin ihtiyaçlarını almak da Nezihe Hanım’a düşüyordu. Yıllar içinde kendi kazancıyla evin tüm ihtiyaçlarını tamamladı. Tabii ki ilk zamanlar çok zordu.

Evde buzdolabı yoktu. Kış gelmiş ama eve soba alamamışlardı. Çok fazla eşyaları yoktu fakat onlar böyle de mutluydu. Orhan başka işler de yapmalıyım diye düşünüyordu. Sadece taksicilikle olmuyordu...

Avgoro adında bir Rum köyünün tüm patates nakliyesi işini Orhan yapıyordu. Rumlar’dan aldığı patatesleri evinin bahçesine götürüp boşaltıyordu ve her akşam torbalayıp, sabah satışa çıkıyordu. Eşi de hamile haliyle ona yardımcı oluyordu. Her yıl, patates ve karpuzdan kazandığıyla araba alıyordu...

O dönemlerde Mersedes marka araba kullananlar yok denecek kadar az sayıdaydı. 190 model Mersedes arabalarla çalışıyordu. Lefkoşa-Mağusa arası dolmuş taksicilik de ilk kez onunla başlamış oldu.

Kazancı günden güne artmaktaydı. Emeğinin karşılığını almaya başlamıştı... Kazanmak kolay olmamıştı. Evliliklerinin ilk yılları çok çalışarak geçti. Eşiyle günlerce görüşemedikleri oluyordu. Orhan sonraki yıllarda hayat arkadaşıyla ilgili “Biz birlikte çok sıkıntılar atlattık, çok çalışıp mücadele ettik. Bu şirketi birlikte kurduk” diyordu...

Lefkoşa-Limasol  hattında dolmuş taksicilik, Kıbrıslırum firmalar tarafından da yapılıyordu. Orhan 1970’li yılların başında Lefkoşa-Limasol hattında çalışmak için müracaat etti. Orhan’ın müracaatı kabul edilince, Limasol’da Kubbeli Çeşme yakınlarında ofis açıp seferlere başladı...

...  1974 öncesinde Mağusa’nın lüks otelleriyle meşhur Maraş bölgesine çok fazla turist gelirdi. Oteller bütün yıl boyunca dolu olurdu. Bu bölede iş imkanı da oldukça fazlaydı. Taksiler, Kıbrıs’ın her yerine sürekli yolcu taşırdı. Orhan araç filosuna yedi kişilik limuzun Mersedes araçları da dahil etmişti...”

11-054.jpg


“Sırbistan ve Kosova, savaş arşivlerini açmaya hazır mı?

Miliça Stoyanoviç-Serbeze Hakhiyaj

***  Belgrad ile Priştine’nin 1998-99 Kosova savaşına ilişkin askeri ve polis dosyalarını açma kararında uzlaştıkları bildiriliyor, böylece çatışmada “kayıp” edilen insanların gömü yerleri bulunabilecek ancak uzmanlar bu konuda derin kuşku belirtiyorlar…

***  Sırbistan ve Kosova’dan yetkililer arasında AB’nin arabuluculuğuyla Brüksel’de yürütülen son görüşmeler, Eylül ayı başlarında yapılmıştı, müzakerecilerin savaş dönemi arşivlerini açarak 1998-99 Kosova savaşında “kayıp” edilmiş olan 1,600 kişinin akibetini belirlemeye çalışmak konusunda uzlaşmaya vardıkları kaydediliyor.

***  Kosova’nın müzakerecisi Başbakan Yardımcısı Beşnik Bislimi, Sırbistan’dan Yugoslavya dönemine ait askeri ve polis dosyalarını açmasını ve böylece etnik Arnavutlar’ın savaş esnasında öldürülüp gömülmüş olduğu toplu mezar yerlerinin bulunmasına yardım etmelerini istediğini söyledi.

***  Sırbistan da, Kosova Kurtuluş Ordusu’ndan dosyalarını açmasını, böylece “kayıp” Sırplar’ın gömü yerlerinin nihayet bulunmasına yardım etmesini istemiş bulunuyor. Belgrad delegasyonu başkanı, Sırp hükümetinin Kosova Dairesi Başkanı Petar Petkoviç, toplantı ardından “Sanırım ilerleme kaydettik” diye konuştu. Ancak bu “ilerleme”nin savaş dönemi arşivleri ile ilgili mi olduğu yoksa konuyla ilgili herhangi bir anlaşmaya varılıp varılmadığıyla mı ilgili olduğu belli değil. Çünkü 9 Eylül 2021 tarihli bu toplantıda belirsiz iyimser sözcükler ardından ilerleyen günlerde karşılıklı suçlamalara devam edilmiş bulunuluyor...

***  Kosova’nın Başbakanı Albin Kurdi, Belgrad yetkililerini “Sırbistan’daki toplu mezarlarda gömülü olan Arnavut sivillerin kayıp bedenlerini saklamaya devam etmekle” suçladı. Kurdi ayrıca, Kosova’nın saklayacak hiçbir şeyi olmadığını söyledi: “Yurdumuzun arşivleri bizdedir, bunlar arasında Kosova Kurtuluş Ordusu arşivleri de vardır, Kosova Kurtuluş Ordusu’na ilişkin tüm kanıtlar ve materyaller de bu dosyalardadır. Biz çok açık ve şeffafız. 1999’dan bu yana uluslararası gözetim altındayız ve işte bu yüzden arşivler bakımından bizden daha açık bir ülke bulamazsınız dünyada” diye konuştu.

***  Ancak Kosova’da başkaları, Kosova Kurtuluş Ordusu bir gerilla gücü olduğu için herhangi bir arşivi olmadığını hatırlatıyor. Sırbistan ise kendi adına, Yugoslavya Ordu arşivlerini “devlet sırrı” olarak sınıflandırmış bulunuyor.

***  Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı BIRN, her iki tarafın iddialarını araştırdı... Gerçekten de Brüksel toplantısında bir ilerleme sağlanmış mıydı, geriye kalan savaş dönemi “kayıpları”nın araştırılmasında?

***  Belgrad-Priştine diyaloğunda Avrupa Birliği’nin görevlisi Miroslav Layçak, Sırbistan’dan Petkoviç ile Kosova’dan Bislimi arasında Eylül başı yapılan toplantıya evsahipliği yapmış bulunuyor ve savaş dönemi arşivlerine ilişkin herhangi bir görüşme olmadığını anlatıyor. “Söylenenler, daha önce pek çok kez belirtilenlerin teyidi idi, bu da herhangi bir tarafın arşivlere ulaşmasında engel olmadığı şeklindeydi...” dedi Kosova’da 17 Eylül tarihinde oradaki medyaya... “Bu geçen sene söylenmişti ve daha önce de birkaç kez teyid edilmişti, Bay Bislimi ise Kosova Kurtuluş Ordusu’nun arşivi olmadığını, yalnızca bir devlet arşivi olduğunu belirtti” dedi.  Layçak, “Sürpriz bir gelişme veya belli bir anlaşma olmadı, her nasılsa bu yanlış yorumlandı” dedi.

*** Savaş dönemi arşivlerinin açılması konusu ilk kez geçen sene Temmuz ayında Brüksel’de gündeme getirilmişti – o günlerde Kosova’nın Başbakanı olan Abdullah Hoti, “Kosova Kurtuluş Ordusu arşivine gelince, bu konu savaş gazileri örgütlerinin konusudur” diye konuşmuştu...

***  Kosova Kurtuluş Ordusu’nun eski sözcülerinden, savaştan sonra üst düzey siyasi pozisyonlarda bulunan ancak şu anda Lahey’de savaş suçları nedeniyle tutuklu olarak davasının görülmesini bekleyen Yakup Krasniki, geçen yıl da benzer iddialarda bulunmuştu ve Kosova Kurtuluş Ordusu’nun bir gerilla grubu olarak düzgün herhangi bir arşivi bulunmadığına dikkati çekmişti.

***  Kraşniki, BIRN’e yaptığı açıklamada, “Eminim ki Kosova Kurtuluş Ordusu’nun organize ya da yazılı bir arşivi olmadı hiçbir zaman” diye konuştu. Kosova Kurtuluş Ordusu genel merkezi ile gerilla gücünün ülke çapında operasyonlar yürüttüğü çeşitli bölgelerdeki merkezler arasındaki iç iletişim, Kosova’yı Koruma Görevlileri’ne verilmiş – bu, örgüt, Kosova Kurtuluş Ordusu silahsızlandırıldıktan sonra oluşturulan sivil bir acil hizmetler örgütü idi ve 1999 ile 2009 yılları arasında faaliyette bulundu.

***  Ancak Kosova’yı Koruma Görevlileri Miras Ofisi Başkanı Saffet Sila, kendilerinde Kosova Kurtuluş Ordusu’na ait herhangi bir materyal bulunmadığını söylüyor.

***  Ancak Kosova Kurtuluş Ordusu eski üyelerinden Bardil Mahmudi ise bazı belgelerin bulunduğunu ancak Kosova Kurtuluş Ordusu’nun savaş döneminde zor koşullarda operasyon yürütmesi nedeniyle bu belgelerin tek bir yerde olmadığını anlatıyor.  

***  “Arşivler vardır. Arşiv yoktur diyemeyiz. Ancak sorun şudur ki farklı ellere dağıtılmıştır bu arşivler. Savaştan sonra bu dökümanların tek bir elde toplanması için çalışma yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Kurtuluş savaşımıza ilişkin bu belgeler bence bir yerde toplanmalıydı” diyor Mahmudi.

***  “Kosova Kurtuluş Ordusu’nun kuruluşuna ve o dönemin tüm siyasi ve askeri gelişmelerine ilişkin belgelere sahip olanlar, bunları mutlaka Kosova Devlet Arşivleri’ne devretmelidir” diyor Mahmudi. “Savaş konusu kişisel bir şey değildir ve kimsenin savaş dönemine ışık tutacak bu tür ilgili belgeleri özelde kendine saklama hakkı da yoktur” diye konuşuyor.

***  Bugüne kadar pek az belge kamuda paylaşılmış – bunlar arasında eski gerilla komutanları Ramuş Haradinay ve Fatmir Limay ile onların altında bulunanların Lahey’deki Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi davalarında kanıt olarak kullanılan birkaç Kosova Kurtuluş Ordusu basın bildirisi bulunuyor.

***  Kosova savaşına ilişkin arşivin esas bölümü Sırbistan Ordusu tarafından tutuluyor – onlar Yugoslav Ordusu’nun devamı ve İçişleri Bakanlığı da çatışma esnasında Sırp polis operasyonlarına ilişkin materyalleri tutuyor.

***  Merkezi Belgrad’ta bulunan İnsancıl Hukuk Merkezi sivil toplum örgütü direktörü İvana Zaniç, bu arşivlerde gerek ordu, gerekse polis tarafından işlenmiş suçlara ilişkin bilgiler bulunduğuna dikkati çekiyor. Ancak 2015 yılında Sırbistan Savunma Bakanlığı, Yugoslav Ordusu’nun 37nci Taburu’nun tüm arşivini gelecek 30 yıl içerisinde devlet sırrı olarak ilan etmiş bulunuyor. Savaş esnasında 37nci Tabur’un komutanı Lyubisa Dikoviç idi – ondan sonra Sırbistan Ordusu Genelkurmay Başkanı oldu 2011 ile 2018 yılları arasında...

***  Bu taburun operasyon yürttüğü köyler arasında Rezala, Staro Çikatovo, Dinyi Zabeli ve Gladno Selo bulunuyordu, buralarda siviller öldürülmüştü. Sırbistan’ın güney batısında Rudniça’da bir toplu mezarda, bazılarının bedenleri bulundu...

***  “Yani yetkililer önceden birilerinin çıkıp da bu işleri araştıracağını, soruşturacağını, bilgi arayacağını tahmin ederek arşivi kamuoyuna kapattılar. Şimdilerde bu arşivlerin açılacağına ilişkin hikayeler bana hiç de inandırıcı gelmiyor çünkü bunun gerçekten olması için gerçek bir istek yok gibi geliyor bana” diyor Zaniç.

***  2014 yılında Lahey’deki Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi Sırbistan’ın eski polis yetkilisi Vlastimir Dyordyeviç’e 18 yıl hapislik cezası kesmişti, bunun nedeni Kosova’da öldürülmüş olan etnik Arnavutlar’ın bedenlerini gizlemekteki rolü idi. Ancak Sırbistan mahkemeleri bu konuda henüz kimseyi sorumlu tutmadı.

***  Zaniç, Brüksel’de Eylül ayı başlarında yapılan en son Sırbistan-Kosova toplantısı ardından yapılan açıklamalara karşın, “bunların hiçbirinin de kendi arşivlerini açma konusunda gerçek bir iradeye sahip olmadıklarını” söylüyor.  

***  Kosova’da ise Özel Mahkeme, Leposavik/Leposaviç belediyesinde Dren/Dreth köyünde, Prizren belediyesinde Has’ta, Deçani belediyesinde Koşare’de ve Malişevo belediyesinde Yavor’da kazı yapılmasını emretmiş bulunuyor. Ancak bu kazı emirleri geçen yıl verilmiş olmasına karşın, aramalara henüz başlanmamış.

***  Sırbistan’da ise Kasım 2020’de yeni bir toplu mezar bulundu – bu toplu mezar, Sırbistan’ın güney batısında, Raska yakınlarında Kizevak denen bir madende idi. Ancak toplu mezarın keşfi, bir görgü tanığının ifadesi ve Avrupa Birliği’nin Kosova’daki Hukukun Üstünlüğü Misyonu’nun analizleri sonucunda gerçekleşmiş bulunuyor. Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuciç, geçtiğimiz Haziran ayında bu toplu mezarda 11 “kayıp” şahsın bulunudğunu açıkladı. Ancak Sırbistan’da planlanan başka herhangi bir kazı yok...

https://balkaninsight.com/2021/09/28/birn-fact-check-are-serbia-and-kosovo-ready-to-open-their-war-archives/

(BIRN’de 28 Eylül 2021 tarihinde Miliça Stoyanoviç-Serbeze Hakhiyaj imzasıyla yayımlanan analizi derleyip özetle Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

Bu yazı toplam 1929 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar