1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Neden erken seçim?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Neden erken seçim?

A+A-

Sosyal medya artık o kadar yaygınlaştı ki, “siyaset gazeteciliği”, sadece gazetelerin – televizyonların veya radyoların hegemonyasından çıktı!

-*-*-

Artık, klavye başına geçen herkes, en az sevgili Akay Cemal kadar “siyaset gazetecisi”dir!

-*-*-

Akay abinin adından söz ettim…
Sevgili Akay Cemal bir süredir rahatsızdı ve hastanedeydi…
Evine çıktığını yine bir diğer meslek büyüğümüz Ahmet Tolgay beyden öğrendik…
Geçmiş olsun dileklerimizi de iletmek maksadıyla adından söz etmeyi uygun gördüm!

-*-*-

Akay ve Ahmet beyler, çok uzun yıllardan beri bu ülkede siyasi gazetecilik yapan iki büyüğümüzdür… 
Elbette daha nice isimler, neredeyse yarım yüzyılı aşkın süredir kalem sallamakta, klavye şakırdatmaktadır!
Klavye şakırdatmak diye bir deyim var mıydı ya hu?
Benim klavye şakırdıyor da ondan böyle yazmak istedim!

-*-*-

Evet, sosyal medya!
Gerek bazı “haber siteleri”, gerekse mesela Facebook gibi sosyal medya platformlarında, dileyen herkes, dilediği konuyla ilgili “yorum” yapabiliyor, yapıyor da…
Dolayısıyla artık siyaseti eleştirmek, siyaset gazetecilerinin aracılığına pek ihtiyaç duymuyor!
Elbette bu mesleği yapanları aşağılamak gibi bir niyetim yok!
Sadece anlatmak istediğim, sosyal medya nedeniyle artık herkesin dilediğini, doğrudan dile getirebiliyor olmasıdır!

-*-*-

Üstelik kural – etik – ahlak tanımaksızın!

-*-*-

Bu iyi mi kötü mü elbette tartışma kaldırır!
Bir açıdan, “herkesin dilediğini söylemesi, yazması, paylaşması” olduğu için, sanki “çok iyi bir demokrasi görüntüsü” var gibi algılayabiliriz ama öte yandan “sınırsız” yorumların “kural tanımazlığının” tehlikeli olması hali de söz konusudur!

-*-*-

Neyse!
Sosyal medya, siyasetteki bozulmayı, yozlaşmayı ciddi anlamda artırıyor – yayıyor – çok geniş platformlara yayabiliyor!
Haliyle siyaset yapanların, geçmişe göre daha düzgün, daha şeffaf, daha hesap verebilir olmaları şarttır!
Herkesin gözü üzerlerindedir!
Ve “kuralsızlık – sınırsızlık” haliyle dedikodu mekanizmasını da ciddi anlamda yükseltebiliyor!

-*-*-

Siyasetçi, artık geçmişe göre çok daha sağlam, çok daha güvenilir olmak mecburiyetindedir!
Yüzde 3’lük bir falso yaptığı varsayımından hareket edelim!
Ne demek istedim?
Ya hu diyelim ki bir siyasetçi, burnunu karıştırırken görüldü!
Herkes karıştırır!
Elbette herkes karıştırır da sen karıştırmayacaksın!

-*-*-

Kısa keseyim, tıraşı bitireyim; siyasete güven duygusu, bilerek veya bilmeden – isteyerek ya da istemeden, kamuoyu önünde burun karıştıran siyasetçi sayısının artması nedeniyle azalabilmektedir!
Haliyle “sahte diplomalı siyasetçi” ya da “rüşvet aldığı iddia edilen çok üst düzey bürokrat” sayısı arttıkça; siyasete güven de dibe doğru hızlanmaktadır!

-*-*-

Belki çok mantıklıdır, belki hükümetin bildiği bir şey vardır ama örneğin Maliye’nin sürekli borçlanıyor olması, siyasete güveni tamamen dibe çekmektedir!

-*-*-

Haliyle artık öyle bir anlayış gelişmiştir ki; örneğin bir siyasetçi gerçekten hasta olup ameliyat masasına yatsa bile; kimse buna inanmamakta, “kesin bir tinyozluk var” diye yorum yapabilmektedir!

-*-*-

Veya bir siyasetçinin sahte diploma ile alakalı davası var!
Gerçekten yüzde yüz haklı olsa da O’na “sağlıklı değildir, mahkemeye çıkmaması lazım, kulaklarında arıza var” diye en gerçeğinden rapor verilse de bu siyasetçiye de o raporu verene de kimse “inanmıyor”!

-*-*-

Veya MİK ile MİK’in mikliklerine bakan Rekabet Kurulu’nu örnekleyelim!
Değil KKTC’nin, Dünya’nın en güvenilir insanları yarışmasında ilk ona girenleri alıp bu iki kuruma dağıtsanız, güven sarsıldı mı, bir daha kimse toparlayamaz!

-*-*-

Bu iki kurumla ilgili olarak sabah akşam gündüz gece şikayet dinlemeyi geçtik; anlatılanların yüzde 1’i doğruysa, her iki kurumun vereceği kararlara güven sıfırın altına düşer ve doğaldır, verdikleri her kararda “kemik” arar hale geliriz!

-*-*-

Güven sıfırlanmıştır!
Allah göstermesin ama öyle bir noktaya geldik ki; Kıb – Tek’e akaryakıt alımından tutun, aklınıza gelen her işte, her ihalede, taaaa Türkiye’ye uzanan bir rüşvet – komisyon haliyle hırsızlık ve kamunun zarar uğratılması halini görüyoruz!

-*-*-

Düşünün!
Güngör çöplük alanında faaliyet gösteren tek bir dozer için, tek bir şirkete ayda 200 bin Amerikan doları ödeniyor!

-*-*-

Düşünün, aynı şirkete, sözde dere ıslah edecek diye, ilgili bölgedeki derede ne kadar çakıl ve kum varsa bedava alması; üstüne de 10 milyon TL ödenmesi kararı verilebiliyor!

-*-*-

Aynı şirket, Girne Hastanesi’nin 65 milyon TL’lik yapımını tamamlayamıyor, hastane bitirilemiyor, fiyatın 2 milyar TL’yi bulduğu, hatta aştığı konuşuluyor!

-*-*-

Örnekler sıralanabilir!
Yazmakla, söylemekle bitmez!
Gazetecilerin yazmasına da gerek yok, sosyal medya kaynıyor!

-*-*-

Ne mi yapmak lazım?
Güven tazelemek!
Nasıl?
Mevcut sistem ve mevcut hükümetin “tekalemit” yaptırması şart!
Aklanacak, paklanacak, tertemiz olacak ve seçmenin karşısına çıkacak!
Derhal hem de!
Zaman uzadıkça, arada bir Türkiye’den mesela Cevdet Yılmaz’ın eline aldığı çaput ile bazı tozları alırmış gibi yaptığı açıklamalar, mevcut kiri temizleme yetmiyor, daha fazla bulaştırıyor!
Bilmem anlatabildim mi?
Hayırlı pazarlar b’annem!


cad46a3d-6db4-4429-a2eb-a5df370fd474.jpg

Hamasetle temizlik yapılamaz!

“Kartpostal gibi memleket” dedi bir arkadaş!
Doğrudur!
Fotoğrafları çekerken, kiri saklarsan, elbette KKTC de çok güzel bir ülkedir…

-*-*-

Hava oturdu, sakinleşti!
Yürüyüş mekanlarımın en başında gelen Gönyeli Barajı’na gittim (Fotoğraf)…
Kuşlar geri gelmiş, daha da gelecek!
Enfes bir manzara!
Ama kirli bölümlere bakmamak ya da kirli bölümü kadraj dışına alarak…

-*-*-

Bir karı – koca, iki torununu getirmiş, “baraj kuruduğu için çok üzgündük, inanılmaz mutluyuz” dedi kadın…
Adam ise etraftaki çöplere isyan etti!

-*-*-

Gönyeli Belediyesi’nin çalışanlarına da günah!
Barajın ağaçlık tarafı, resmen çöp istilasında!
Tabii ki görüntülemedim!

-*-*-

Belki bazıları da okur diye yazayım, “Vatanını seven kişi yerlere çöp atar mı?”
Yoksa bizim “vatan” sahte bir vatan mı?

-*-*-

Vatanını gerçekten seven bir kişi yerlere çöp atmaz.
“KKTC’yi çok seviyorum” demek sadece sözle değil, davranışla gösterilir.
Çevreyi temiz tutmak, ortak alanlara saygı duymak, doğayı ve yaşadığınız yeri korumak bunun en temel göstergesidir…

-*-*-

Kısacası, ülkesini seven sahip çıkar; sahip çıkan kirletmez…
“Seviyorsan koru, koruyorsan kirletme b’annem!”
Hamaset temizliğe hiç yaramıyor, bu arada belirtmiş olayım!

Bu yazı toplam 837 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar