1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. Müzakere masası ÇÖKMEK ÜZERE
Sami Özuslu

Sami Özuslu

Müzakere masası ÇÖKMEK ÜZERE

A+A-

 

"Birincisi, Kıbrıs sorununda kamuoyuna suni şekilde pompalanan ‘acil çözüm ve acil referandum’ söylemleri gerçeklerden son derece uzak, hatta hayal’..
İkincisi, müzakere sürecinin ‘çöktüğü’ her an resmen ilan edilebilir. Bunu kuşkusuz BM yapacak.
Üçüncüsü, BM ‘sürecin çöktüğünü’ ilan ederken çok büyük olasılıkla esasen Kıbrıs Türk liderliğini suçlayacak".

 

Kimileri ‘nasılsa ABD’nin ve diğer büyük güçlerin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarından kaynaklanan çıkarları nedeniyle Kıbrıs’ta bir çözüme gidilecek’ diye düşünedursun…
Birleşmiş Milletler (BM) şemsiyesinde sürdürülmeye çalışılan müzakereler neredeyse çökmek üzere!..
ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın adaya yaptığı ziyaretin tek ‘başarı’sı olarak görülen, liderlerin ayda bir değil iki kez görüşmesi mutabakatı bile tamamen göstermelikti. Hatta bu uzlaşının Biden’ın adaya gelişi öncesinde sağlandığı bile söyleniyor.
Ayda ki kez görüşmeye başladılar, ama masada aslında bir müzakere falan yok.
Ne liderler müzakere yapabiliyor, ne de ‘müzakereci’ pozisyonundaki Özersay ile Mavroyannis…
Bu yüzden tam bir hafta önce, geçen pazartesi ara bölgede yer alan Eroğlu-Anastasiadis görüşmesi kelimenin tam anlamıyla bir ‘fiyasko’ olmuş!..
**
Günlerdir sorup duruyor ve nedenleri üzerine kafa yoruyordum, “nasıl olur da Talat-Hristofyas görüşmelerinde, yıllar önce halledilmiş konular, mesela ‘dönüşümlü başkanlık’ yeniden bir tartışma konusu haline geldi” diye…
Tarafların birbirini suçlama dozunun artması da dikkat çekiciydi.
Bir başka dikkat çekici nokta ise, Dışişleri Bakanı Özdil Nami’nin müzakere süreciyle ilgili diplomatik ağızla yaptığı uyarılardı. “İşler olması gibi gitmiyor” diyordu Nami…
Gerçekten de tuhaf bir ortam vardı.
Müzakereci Kudret Özersay, neredeyse her Mavroyannis görüşmesi sonrası ‘olumlu’ tablolar çizerken, onun bağlı olduğu Cumhurbaşkanı Eroğlu tam tersine negatif mesajlar veriyordu.
Bu Eroğlu ile Özersay arasında bir ‘çelişki sinyali’ miydi, yoksa topluma karşı bir oyun mu sahneliyorlardı?
Üstelik ‘içerik’ bakımından basına, dolayısıyla kamuoyuna bir ‘karartma’ uygulanıyor, sokaktaki vatandaşın kafası giderek karışıyordu.
**
Tüm bu kaygılar, soru işaretleri ve çelişkili bilgilerin peşinden gidip ‘güvenilir’ bilgilere ulaşınca manzaranın gerçekten vahim olduğunu gördüm!
Detaylarına girmeden, başlıklar halinde elde ettiğim verileri özetleyeyim:
• Müzakerelerde bir çıkmaza doğru yol alınıyor. Bunun sebebi ise iki liderin imzaladığı ‘ortak açıklama’da yer alan sürecin çalıştırılmıyor oluşu…
• ‘Ortak açıklama’da yer alan ‘tarama süreci’ni gerçekleştirmeyen, bundan kaçınan taraf Kıbrıs Türk tarafı… Bu yapılmadığı için Rum tarafı masaya ‘eski’ konuları sürmek için zemin buluyor. ‘Dönüşümlü Başkanlık’ meselesi bu yüzden tekrar açıldı.
• Müzakereci Kudret Özersay, Rum mevkidaşı Mavroyannis’in ‘eski’ mevzularla ilgili getirdiği ‘yeni’ açılımları tartışmayı kabul ederek, Talat-Hristofyas arasında mutabık kalınan 33 maddeyi tekrar müzakere edilir noktaya getirdi.
• En son enteresan hamle ise, ‘coğrafi harita’ için ‘referandum haritası’ formülünü dillendirmesi oldu. Özersay’ın bu açıklamasının en kritik konuların başında gelen toprak konusunu erken zamanda gündem yaparak diğer başlıklarda olası ilerlemelerin önüne geçme olasılığı yüksek…
• Liderlerin son yaptığı 2 Haziran tarihli toplantı kelimenin tam anlamıyla bir ‘felaket’miş. Toplantının ev sahibi BM Temsilcisi Lisa Buttenheim son derece üzgün ve kızgınmış ve toplantıyı da “Bu şekilde bir sonuç çıkmaz” diyerek kapatmış.
• Buttenheim’ın New York’a ileteceği raporlarda ‘sürecin ilerlemesini engelleyen taraf’ olarak Kıbrıs Türk liderliğini gösterme olasılığı çok yüksek… Bunun da sebebi ‘ortak açıklama’daki süreci çalıştırmamak… Anastasidais ve ekibi en azından o sürecin çalıştırılmasından yana görünüyor ve zevahiri kurtarıyormuş.
**
Yukarıdaki bilgiler ışığında şu sonuçlar ortaya çıkıyor:
Birincisi, Kıbrıs sorununda kamuoyuna suni şekilde pompalanan ‘acil çözüm ve acil referandum’ söylemleri gerçeklerden son derece uzak, hatta hayal’..
İkincisi, müzakere sürecinin ‘çöktüğü’ her an resmen ilan edilebilir. Bunu kuşkusuz BM yapacak.
Üçüncüsü, BM ‘sürecin çöktüğünü’ ilan ederken çok büyük olasılıkla esasen Kıbrıs Türk liderliğini suçlayacak. Ve Kıbrıs Türk tarafı uzun yıllar sonra bir kez daha ‘suçlu sandalyesi’ne oturtulacak.
Durum ne yazık ki budur!
Eğer durumun bundan ‘iyi’ olduğunu iddia eden varsa, lütfen çıkıp kamuoyunu bilgilendirsin, sürecin ‘iyi’ yönde gittiğiyle ilgili ipuçlarını bizimle paylaşsın.
Bu görev başta da hükümete ve elbette çözüme her türlü desteği veren büyük ortak CTP-BG’ye düşüyor.
Eğer hükümet ve CTP-BG müzakere sürecinin ‘iyi gittiği’ni düşünüyorsa ve süreçten memnunsa, bunu kamuoyuyla paylaşsınlar.
Yok, değilse o zaman Saray’ı yakın takibe alsınlar.
Zira müzakere süreci ha çöktü, ha çökecek!

Bu yazı toplam 3405 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar