Mülkiyette yaşanan sorunlar ve taşınmaz mal komisyonun önemi
Güney Kıbrıs’ın, mülkiyetle ilgili yürüttüğü süreç ve tutuklamalar ülkede endişe yarattı. Açılan davalar yabancılarla başladı, mütaahhitler, emlakçılarla devam etti, şimdi de şahıslara kadar geldi.
Mülkiyet konusunda, Taşınmaz Mal Komisyonu hayati önemde bir komisyondur. Güney Kıbrıs, başvuruların yalnızca dörtte birinin sonuçlandırıldığını ve bazı davaların 10 yılı aşkın süredir beklemede olduğunu söylemektedir.
Bundan dolayı, Rum tarafının konuyu Avrupa Parlamentosu’na taşıyarak Komisyon’u iptal ettirmeye çalışmaktadır. İki defa başarısız oylamanın ardından, üçüncü oylamanın Haziran ayında yapılacağı bilgisi mevcuttur.
Aldığımız bilgiye göre, tazminat ödemelerinde 2021 yılı bitmiştir. Sırasıyla daha sonraki yılların ödemelerine başlanacaktır. Kaynak sorunu mutlaka çözülmelidir.
Hükümet, konut alan yabancılara ek vergi konulması yolu ile oluşturulan fonda, yaklaşık 18 milyon sterlin toplandığını ve Komisyon’daki hazır dosyalara ödeme yapıldığını açıkladı. Ayrıca, ek borçlanma yapılarak da ödemeler gerçekleştirildi.
Bu ödemeler yapılmadığı takdirde, AB tarafından bir iç hukuk mekanizması olarak kabul edilen Komisyon’un varlığı tehlikeye girebilecektir.
Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) Başkanı’nın basına yaptığı açıklamaya göre, bugüne kadar komisyona toplam 8.135 başvuru yapıldığını, bunlardan 2.027’sinin sonuçlandırıldığını ve bugüne kadar yaklaşık 531 milyon Sterlin tutarında tazminat ödendi.
Ayrıca, TMK’nın beş davada iade, iki davada mübadele ve tazminat, sekiz davada ise hem iade hem tazminat kararı verdiği belirtildi.
Öte yandan, İçişleri Bakanı’nın açıklamasına göre de, 2024 yılında görüşülen 2 bin 32 dosyanın 222’sinin sonuca bağlandığını; 2025 yılında 14 haftada 1167 dosya görüşüldüğünü öğrendik. Fakat, ödemelerde henüz daha 2021 yılı bitmiş durumdadır.
Ayrıca, Avrupa Konseyi’nde açılan 10 dosyanın 5’inin bittiğini, AİHM’de açılan 12 davanın bittiğini öğrendik.
Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Xenides-Arestis v. Turkey davasında vermiş olduğu hükümler uyarınca, Taşınmaz Mal Yasası çerçevesinde oluşturulmuştur.
AİHM, Türkiye aleyhine açılan Demopoulos davasının kabul edilebilirliğine ilişkin, 2010 yılında aldığı kararla, TMK’nın etkin bir iç hukuk yolu olduğunu tescil etmiştir.
Görüldüğü üzere, Taşınmaz Mal Komisyonu uluslararası hukuk bağlamında onay almış bir kuruluştur. Komisyonun kurulmasında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde karşılaştığı davalarda yaşanılan sıkıntıların aşılması için, iç hukuk yolunun kullanılması gerektiği savı etkili olmuştur.
Ödemelerin geç yapıldığı gerekçesi ve Güney Kıbrıs Yönetiminin yaptığı baskı ve tedbirler neticesinde yüzlerce başvuru da, sahipleri tarafından geri çekilmiştir.
Komisyonun layıkıyla çalışabilmesi için, ihtiyaç duyduğu kaynağı devlet olarak sağlamamız gerekmektedir.
Zira, tazminatların ödenmediği gerekçesi ile birçok Rum AİHM’ne tekrardan başvurmaya başlamıştır. Elimizdeki bu iç hukuk yolunu mutlaka iyi kullanmamız ve komisyonu verimli çalıştırmamız gerekmektedir.
Aksi halde, uluslararası hukuk içinde yer alan taşınmaz mal komisyonu tazminat ödemelerini yeterli bir şekilde yerine getiremediği için, işlevsiz kalacak ve AİHM e yapılan Rum başvuruları günden güne artacaktır.
Eğer, hükümetin kendi kaynakları yeterli olmayacaksa, Türkiye ile ekonomik protokol çerçevesinde görüşüp, gerekli kaynağın bulunmasını sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde, Türkiye’ye yönelik AİHM de açılacak davalar ve ödenecek ağır tazminatlar önlenebilecektir.
Komisyonun kaynak sorunu çözümlenmediği, hızlı çalışması sağlanmadığı ve hüküm verilen kararların uygulanması geciktiği taktirde, önümüzdeki zamanlarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Komisyonun işlevini ve yasallığını sorgulama aşamasına gelebilir. Nitekim, Rumlar, Komisyonu iptal ettirmeye çalışmaktadır.
Umarım, iğne ile kuyu kazılarak elde edilen bunca yıllık emekler boşa gitmez ve uluslararası hukukta kabul görmüş bu iç hukuk yolu kaybedilmez.
Son tahlilde, Güney Kıbrıs’ın, mülkiyetle ilgili yürüttüğü süreç ve tutuklamalar devam ederken ve bu konuda Kuzey’de endişeler artarken, yabancıların taşınmaz mal edinmesiyle ilgili bir yasa çalışması yapıldığı halde, geçen günlerde aniden yapılan yeni bir yasa gücünde kararnameyle yabancıların satın alacağı konut sayıları genişletildi.
İnşaat sektörü kriz içinde boğuşurken, bu işler yap boz tahtasına döndü. Bu kadar kısa sürede, böylesine değişiklikler yapılması piyasayı da bozmaktadır.
Anladığımız kadarı ile, bu değişikliğin yapılması, genel anlamda ve inşaat sektöründe yaşanan durgunluk nedeni ile gelirleri düşen devlete, gelir kazandırma hamlesidir.