1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Mişaulis ve Kavazoğlu anısına belgesel film yapılıyor... (1)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Mişaulis ve Kavazoğlu anısına belgesel film yapılıyor... (1)

A+A-

11 Nisan 1965 tarihinde “Teşkilat” tarafından kurulan bir pusuda öldürülen Kostas Mişaulis ve Derviş Ali Kavazoğlu anısına AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu’nun hazırlamakta olduğu belgesele, biz de araştırmalarımızda öğrendiklerimizi paylaşarak katkıda bulunduk.

Geçtiğimiz günlerde PEO binasında yapılan belgesel film çekimlerine  Demokrasi Şehitlerini Yaşatma Derneği Başkanı Burhan Eraslan ve Kıbrıs Türk Barış Derneği’nden Caner Özdevran ile birlikte katıldık ve AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu sorumlusu, değerli arkadaşımız Elias Dimitriu’nun ve belgeselin yönetmeni Paskalis Papapetru’nun sorularını yanıtladık.

Kısa belgesel filmin, Mişaulis ve Kavazoğlu anısına, ölüm yıldönümlerinde gösterilmesi bekleniyor... Geçmişle yüzleşmeye dair Kıbrıs’tan bu belgesel film girişimini biz de yürekten kutluyoruz ve devamını diliyoruz...

“MİLLİYETÇİLİĞİN ÖKSÜZ BIRAKTIKLARI...”

Derviş Ali Kavazoğlu’nun ve Kostas Mişaulis’in arkadaşları ve ailesiyle 2005 yılında “Milliyetçiliğin Öksüz Bıraktıkları” başlığıyla YENİDÜZEN’de yayımlanan yazı dizimiz çerçevesinde çeşitli röportajlar yapmıştık.

Bu çerçevede Mişaulis’in kızı Stella Mişaulis’in yanısıra, Derviş Ali Kavazoğlu’nu yıllarca evinde saklayan rahmetlik Takis Conis ve yoldaşlarından rahmetlik Mihalis Bumburis, yine Derviş Ali’nin yakın arkadaşlarından Rezvan Konti bize konuşmuş ve daha önce bilinmeyen pek çok ayrıntı ortaya çıkmıştı. Derviş Ali Kavazoğlu’nun yoldaşlarından Kamil Tuncel de bize pek çok ayrıntı vermişti. Kavazoğlu’nun kızkardeşleri Şerife Maniler ve oğlu Soner Maniler ile Münevver Ertuğrul da ilk kez “Milliyetçiliğin Öksüz Bıraktıkları” yazı dizimizde bize konuşmuşlar ve röportajları geniş yankı yaratmıştı...

İKİ KIZKARDEŞİN ANLATTIKLARI...

Bugün ve yarın, 20 sene önce, 2005’te yapmış olduğumuz bu değerli röportajları tekrardan yayınlamak ve rahmetlik Şerife Maniler ile rahmetlik Münevver Ertuğrul’un anlattıklarını okurlarımızla bir kez daha paylaşmak istiyoruz... Röportajlarımız şöyle:

“Derviş Ali Kavazoğlu’nun kızkardeşleri ilk kez konuştu:  97 yaşındaki kızkardeşi Şerife Maniler, onu hatırlıyor...

Unutmadı... Ve ölüm emrini vereni affetmedi...

Derviş Ali Kavazoğlu’nun kızkardeşi Şerife Maniler, 97 yaşında... Gözleri görmüyor, bacakları tutmuyor... Tekerlekli sandalyede oturuyor, elinde tahtadan bir değnecik... Sesi fısıltı gibi çıkıyor: Konuşmak onun için çok yorucu... Yüksek sesle oğullarına seslenemeyeceği için, bir şeye ihtiyacı olduğunda, elinde tuttuğu değneciği tekerlekli sandalyeye vuruyor... Sesi duyan oğulları, yanına koşuyor...

“Metropol Süpermarket”in arkasındaki bir sokaktaki bu evde, sevgiyle bakıyor ona oğulları... Konuşmak onun için çok zahmetli ve yorucu olduğundan, sık sık dinleniyor, bu arada oğlu Soner Maniler annesinin elini sevgiyle okşuyor...

97 yaşında ama Derviş Ali Kavazoğlu’nu unutmamış... Ölüm emrini vereni de affetmemiş... Röportajımız sona erip de gitmeden önce ona veda etmek üzere eğilip yanağından öptüğümde, elimi tutup kulağıma fısıldıyor... “Allahından bulsun, Allah onu cezalandıracak!” diye konuşuyor...

Şerife Maniler’i, Derviş Ali Kavazoğlu’nun arkadaşı, yoldaşı Kamil Tuncel’le birlikte ziyarete gidiyoruz. Şerife Maniler’in oğlu Soner Maniler de dayısını çok iyi hatırlıyor... Şerife Maniler, içeriye girdiğimizde Kamil Usta’yı sesinden tanıyor, “Hoşgeldin Kamil!” diyor. 97 yaşında olabilir, gözleri görmeyebilir, ayakları tutmayabilir, konuşmakta zorlanabilir ama bu yaşlı kadının bilinci açık ve net...

ncelikli-sayfa-16-serife-maniler-2005-yilinda-oglu-soner-manilerle-roportajimizda.jpg

Şerife Maniler, 2005 yılında oğlu Soner Maniler'le röportajımızda...

Onunla ve oğlu Soner Maniler’le röportajımız şöyle:

Soru: Şerife Maniler, 97 yaşında... Derviş Ali Kavazoğlu’nun kardeşleri arasında en büyükleri... Kaç kardeştiler?

Soner Maniler: Dört kardeştiler... Biri annem Şerife en büyük... Sonra Hasan Özdemir, Münevver ve Deriş Ali Kavazoğlu...

Soru: Nereliydiniz Şerife teyze?

Şerife Maniler: Mağusa kazası, Peristerona... Alaniçi galiba şimdiki adı...

Soru:  Annen, baban ne iş yapardı Şerife teyze?

Şerife Maniler: Annem ev hanımıydı, adı Fatma Münevver’di. Babam Ömer Kavazoğlu’ydu. Alışveriş yapardı, rençberdi. Her işi yapardı. Dükkanı vardı... Babam kazada öldü... At arabası kazası olduydu... Babam öldüğünde ben küçük değildim, büyüktüm. Babam ölünce Kaymaklı’ya geldik. Ev kiraladık...

Kamil Tuncel: Kaymaklı’ya geldiğinde Derviş Ali, okula devam etti. İlkokulu bitirmeden geldiydi... Son senesini Kaymaklı’da okudu...

Şerife Maniler: Okuyacaktı ama para yoktu...

Soner Maniler: Evkaf’a müracaat ettiler ama yardım etmediler okuması için...

Kamil Tuncel: Böylece küçük yaşta babasız kalınca – hem öksüz, hem fakir – mecbur oldu, sanata girdi. İlk seçtiği sanat marangozluk oldu ve bir Rum ustası yanına girdi. Çok üstün bir Rum ustasıydı ve çok kısa sürede Derviş marangozluğu öğrendi. Bu meyanda sendikalarla da tanıştı. İlk açtığı dükkan Asmaaltı’ndaydı, Necati Özkan’ın dükkanlarında. Ve Necati’nin sigara fabrikası yandığında, onun dükkanı da yandı...

Soner Maniler: Otopark var şimdi Asmaaltı’nda... Oradaydı... İkinci dükkanı da Yediler’de, Kardeş Ocağı’ndan  içeriye döndüğünüzde, o yolun sonuna doğru... Tabii bu arada yalnızca işiyle ilgili değildi, Kaymaklı’da sosyal etkinlikler de yapardı. Kendi ekranı gençlerle beraber tiyatrolar, gösteriler yapardı. Onların hep fotoğrafları vardı ama...

ncelikli-sayfa-16-dervis-ali-kavazoglu.jpg

Derviş Ali Kavazoğlu

sayfa-16-belgesel-film-icin-burhan-eraslan-elias-dimitriu-ve-caner-ozdevranla-peoda.jpg

Belgesel film için Burhan Eraslan, Elias Dimitriu ve Caner Özdevran'la PEO'da...

Soru: Nasıl biriydi Derviş Ali?

Şerife Maniler: Akıllı biriydi, akıllıydı... Çocukları çok severdi, insanları çok severdi... Kızkardeşi çocuklarını çok severdi...

Soner Maniler: O dönem sosyalist devletlerdeki gelişmeleri inceler ve kahvelerde halkı bilinçlendirmeye çalışırdı. Çok etkinlikleri vardı...

Şerife Maniler: Okumayı severdi çok... Beraber kalırdık Kaymaklı’da. Oğlum Ömer, onun çok ahbabıydı...

Soru: Vurulduğunu nasıl duyduydun?

Şerife Maniler: Komşu söylediydi...

Soru: Derviş Ali’yi vuranlar, sizi de tehdit ederler miydi?

Soner Maniler: Büyük kardeşimiz Ömer Maniler’i de vuruyorlardı, onu da tehdit ettiydiler... İskele’de, Larnaka’da vuruyorlardı onu da... Bacanağı “Teşkilat”taydı ve bırakmadı vursunlar... Gazeteye resmini koydu, istifa etti ve ondan sonra bıraktılar peşini...

Kamil Tuncel: Ömer bizim içimizdeydi, bizimle beraberdi... Faaliyetlerimize katılırdı...

Soner Maniler: O günlerde ağabeyim Ömer Maniler ve çok samimi arkadaşı Berber Ahmet Yahya, vurulacaklar listesindeydi. Abim Ömer, Larnaka’ya nişanlısının yanına kaçtı.  Berber Ahmet Yahya’yı da, isim vermeyeyim, teşkilattan biri çağırdı, oturdular, içtiler... Sırf geceyarısına kadar oyalasınlar kendini diye, sonra biraz dalgayı aldı, evine götürdüler... Sonra adamlar gelip vurdu Berber Yahya’yı da...

Şerife Maniler:  Hem ölümü, hem istifası aynı gazetede çıktıydı...

Soner Maniler: Ertesi gün çıkacaktı istifası gazetede... Bildikleri halde, bir gece önce adamı öldürdüler... Bir sindirme, korku, terör hareketi vardı. Sadece bu değil, adam Rum tarafından maydanoz alırdı veya pırasa alırdı... Barikat da yoktu... Lokmacı’nın orada teşkilatın adamları, tutarlar adamı bir bağ maydanoz aldı diye Rum tarafından, döverlerdi. Bu defa “seçkin”lerin aileleri gidip Rum tarafından İngiliz kumaşı alırken, halk görürdü... Oysa halktan bir maydanoza dayak yerlerdi. Hep bunlar güya “vatan, millet, sakarya” adına ama değil... Bir terör havası estirdiler, sindirdilerdi. 74’ten sonra bu 68 kuşağının Türkiye’den dönmesinden sonra, sol siyasi partilerin kurulmasından sonra tekrar halk bilinçlendi. Nitekim bugün sol partiler iktidardadır. Yani insanları sindirdiler ama bilincin, bilginin gelişmesini önleyemediler. Belki bir zaman aralığı içinde dondurdular ama yine gün ışığına çıktı, gerçekler bunlardır. Gerçekleri, terörle, baskıyla, silahla sindiremezler, ancak geciktirebilirler... Mesela bizim sülaleden kimisi hala daha işsizdir, kimisi de çok geç, seneler sonra iş alabildi. Yani sülaleye baskı her zaman vardı...

Soru: Siz hiç hatırlar mısınız Derviş Ali Kavazoğlu’nu?

Soner Maniler: Olur mu, hatırlamayayım? Ben 1947 doğumluyum... 1953’te Buzcu Enver’in dükkanı, sendikaydı, daha TEK kulübü yoktu... 1953’te sendika vardı. Babam da kahveciydi onun içinde... Babamın adı Mehmet Salih. Ben de zaten hep bunlarla büyüdüm... Sonra Türk tarafında ayrı sendika kurulunca, baskı geldi bu sendikaya ve bu defa Türk Eğitim Kulübü ismini aldı. O zamandan bu sendikalara tehdit ve baskı başladıydı.  Türk Eğitim Kulübü oldu ismi, sonra Zafer Sineması’nın yanına taşındıydı... Orada da babam kahvecilik yapardı, 58’e kadar ben de aralarındaydım.

Soru: O dönem, onların arasında olmak nasıl gelirdi size?

Soner Maniler: Hatırlarım da biz o zaman çok bilinçli değildik... Kahvehaneden çok kulüp, bir aile gibiydi. Herkes birbirini çok severdi. Hatırlarım, toplanır maçlara giderdik çünkü futbol takımı da vardı TEK’in. Ocak’a gittiydik, 1-1 berabere kaldıydık Leymosun’da, 56-57’de. Güzel bir sosyal kurumdu, TEK kulübü... 1 Mayıs 1958’de Türk-Rum işçi bayramını ortak kutladıktan sonra, gecesi faşist güçler TEK kulübüne saldırıp camlarını kırdılar, yakıp yıktılar, eşyaları da hisardan aşağı attılar. Ertesi sabah, kahveci olan babamla birlikte ben oraya gittiğimizde, herşeyin kırık dökük, yakılmış olduğunu gördük. Mahalleden insanlar da bize fena fena bakıyordu. Bunun üzerine içeride kalan eşyamızı bile toplamadan oradan ayrıldık...

Soru: Derviş Ali’yi nasıl hatırlarsınız?

Soner Maniler: Zaten dayımdı, bütün gün yanındaydım... Dükkanına da giderdim, zaten bizde kalırdı. İlk teyzemde kalırdı, sonradan bizde kalırdı 1958’e kadar.

23 Nisan 1958’de şöyle bir olay olduydu: EOKA’cılar bir Rum polis çavuşuna, öldürmek amacıyla Abdi Çavuş Sokağı’nda ateş açtıydılar. O zamanlar EOKA’cılar polislerin hükümetten çekilmesini isterdi. O mahallede oturan polis Nihat, silah seslerini duyup  dışarıya çıktı ve Rum polisine ateş eden EOKA’cıyı koşarak Bodamyalı Sokağı’nda yakaladı. EOKA’cı kendine “Biz Rum polisini vurmak istedik, seninle işim yok, bırak gideyim” dedi. Ama polis Nihat onu bırakmadı. Bir başka EOKA’cı oraya geldiğinde, öteki EOKA’cının elinden silahı alıp Nihat’ı vurdu ve Turgut Reis Sokağı’na doğru kaçmaya çalıştı. (Bizim ev de oradaydı). Emine diye bir bayan EOKA’cının arkasına düşüp onu yakaladı. Bağırmaları duyan Abdullah diye bir komşu, gelip Emine’ye yardım etti. Dayım Kavazoğlu da bu esnada bizim eve geliyordu ve bu olaya tanık oldu. Ve bu olaydan sonra da Türk-Rum çatışmaları hafiften başladı. Dayım Kavazoğlu bu olayı gördükten sonra, “Bir gün sıra bana da gelecek” diye bizim evden kaçıp tekrar Kaymaklı’daki teyzemin evine gitti. Orada çok kalmadı çünkü tehdit ediliyordu. Mayıs 1958’de oradan kaçtı. Kendini vuracaklarını anlayınca, önce Rum tarafına, oradan da İngiltere’ye kaçtı. Vurulamayan bütün arkadaşları İngiltere’ye kaçtıydı... Orada kaldı... Bu sosyalist dava ile Kıbrıs Türk ve Rum dostluğu için, tekrar bu dava için Kıbrıs’a döndü ve bunun mücadelesini verdi...

Soru: Ölümü göze alarak Kıbrıs’a döndü...

Soner Maniler: Tabii... “Vur listesi”ndeydi, muhakkak vurulacağını bilirdi yani...

Soru: 58’den sonra “yeraltı”nda yaşadı aslında...

Soner Maniler: Dali’ye gittiydi, bu taraflara pek ender, gizli gizli gelirdi. Mesela Kaymaklı’ya gelirdi kızkardeşini görsün ama bizim ev Lefkoşa’nın merkezinde, Ayluga’da olduğu için gelemezdi. Ama Kaymaklı’ya, Münevver teyzemin evine giderdi çünkü orası tenhaydı... Tabii ondan haber gelirdi, arkadaşları vardı, onlar vasıtasıyla haber gelirdi...

Derviş Ali kısa boyluydu ama biraz yapılıydı. Dr. Sait Özer var kardeşim, o, dayıma çok benzer. Sait en küçüğümüzdü, girerkenden ona “Git bana bir karakedi sigara al” derdi. Craven “A” içerdi. 12 kuruştu hatırlarım, birbuçuk şilin verirdi Sait’e, “Üstü de kalsın” derdi. Sait sevinirdi, küçüktü o! Bazan da “Dayı, sigara ister misin?” derdi! Paranın üstünü alsın diye! Bütün çocukları çok severdi... En fazla, bizim en küçüğümüz Sait’le kızkardeşim Çiçek Manioğlu’nu severdi... Kaymaklı’da, Dali’de, Bodamya’da, halkı eğitmek, bilinçlendirmek, örgütsel halde sosyal etkinliklere katmak için uğraşırdı... İnsanların kendilerini ifade etmelerini sağlamak, yaşam biçimlerini zenginleştirmek için çok uğraşırdı. Mesela Kaymaklı’da kahvehanelere gidip tiyatrolar yapardı... O zaman için böyle bir şey hayal bile edilemezdi! Etrafında çok sevilen bir adamdı. Arkadaşlarından öğrendiğime göre, işçi sınıfının davasını öğrendiğinde, lisanını geliştirdi, dışarıdan kitaplar getirdi... Sosyalist ülkelerin radyolarını dinleyerek kendi kendini yetiştirdi... Ve TEK kulübü etrafında, daha önce de sendika etrafında diğer arkadaşlarını yetiştirmeye çalışırdı. Bütün hayatını, işçi sınıfının davası, Kıbrıs’ta Türk-Rum dostluğu ve Kıbrıs’ın bölünmemesi için, mücadele içinde geçirdi... Ve en son “Teşkilat”, diğer devrimcileri vurduğu gibi, onu da vurdu.

sayfa-17-kavazoglunun-tabutu-dalide-defnedilmeye-goturulurken-omuzlarda-tasinmisti.jpg

Kavazoğlu'nun tabutu Dali'de defnedilmeye götürülürken, omuzlarda taşınmıştı...

(Devam edecek)

Bu yazı toplam 1353 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar