Hayda bre pehlivan Ersin abi!
Efendim, biz Cenevre’ye “eşit ve egemen, bağımsız yeni bir devlet” iddiasıyla gidiyoruz…
Öyle diyor değerli büyüklerimiz!
Allah başımızdan eksik etmesin efendim!
-*-*-
Hatta en büyüğümüz, sayın cumhurbaşkanımız diyor ki, “bizim eşit egemen devleti, Avrupa Birliği de kabul etsin, 28’inci üye devlet olalım”…
-*-*-
Bir insanın bunlara inanması için, ağır alkol tesiri altında olması gerekiyor!
Ancak bir insanın bunları söylemesi için, ya ağır narkoz ya da çok ağır uyuşturucu tesirinin bulunması şarttır!
-*-*-
Çünkü, Kıbrıs’ta iki ayrı devlet mümkün değildir…
Bırakın Ada’daki iki yasal toplumu veya halkı; Türkiye dahil (söylenenlere bakmayın siz); hiçbir devlet, böyle bir ayrılmayı onaylayamaz!
-*-*-
Ama tekrar ediyorum, en başta Türkiye, garantörü olduğu ve o garantörlük üzerinden gofdorozlandığı Kıbrıs’ı asla ikiye bölemeyeceği gibi; bölünmesini talep ettiği anda, alnının ortasına “e peki Kürdistan?” sorusunu şrak diye buluverir!
-*-*-
Haaa ısrarcı mı olacağız?
Paşa gönlünüz bilir aslancıklar!
Ama önce, evlatlarınızın, torunlarınızın, akrabalarınızın, taraftarlarınızın ve ayıptır söylemesi, şahsınızın hayatını maksimum seviyede kolaylaştıran “Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu – Kimliği ve haliyle vatandaşlığından” feragat edeceksiniz!
-*-*-
Şimdi eğri oturun ve doğru konuşun; en başta Ersin Tatar, partisi UBP’nin tüm üye – sempatizan ve yetkilileri; aileleri, gerçekten o beytambal pasaportu iade etmeye hazır mı?
Sıfır şans!
-*-*-
Kimse o pasaporttan vazgeçip de, üzgünüm ama ne idüğü belirsiz, Türki kardeşlerden tutun, Müslüman brotherlarımıza kadar kimsenin tanımadığı ve tanımayacağı “KKTC”nin ya da adı ne olursa olsun yeni kurulacak bir devletin pasaportunu talep etmez!
-*-*-
Haaaa “illa ki de ayrı devlet, vallahi de egemen devlet, billahi de bağımsız devlet” mi diyeceksiniz?
E ben de diyorum ki; Ersin Tatar ve müzakere heyetindeki kardeşlerimiz, orada, Cenevre’de, tüm tarafların, BM Genel Sekreteri’nin ve medyanın gözü önünde; “Sevgili Nikos, al pasaportunu, ben artık kendi devletimin pasaportunu kullanacağım” desin; ben de gidip o beytambal pasaportçuğumu vermezsem, adım Ersin olsun!
-*-*-
Çok üzgünüm ama gerçekçi değilsiniz; savunduğunuzun saçmalık olduğunu ve sadece çözümsüzlüğe oynadığınızı tümünüz biliyorsunuz…
Gücünüz mü?
E gücünüzü de gayet açıktır ki, gollifa gibi dağıttığınız vatandaşlıklardan ve tabii ki mevcut durumdan, statükodan, çözümsüzlükten nemalanan anavatanınızdan aldığınızı da herkes gayet iyi bilmekte ve görmektedir!
-*-*-
Haydi aslancıklar!
Cenevre sizi ve eşit egemen bağımsız Kıbrıs Türk Devleti’ni bekliyor!
Yürü be Ersin abi!
Parçala Ersin abi!
Dağıt oraları Ersin abi!
KKTC’nin vatandaşları ve Anavatan arkandadır!
Kıbrıslı Türkler mi?
Boş ver onları, kaç kişi kaldılar ki!
Hayda bre pehlivan Ersin abi!
Fuhuştan para kazanan kişi…
Yapay zekaya sordum:
Fuhuştan para kazanan kişiye ne denir?
“Seks işçisi” dedi…
Ben “fahişe” biliyordum…
-*-*-
Yine yapay zekaya sordum:
Kadın satan kişiye ne denir?
“… Bu tür bir kişi genellikle "insan taciri" veya "insan kaçakçısı" olarak adlandırılır. İnsan ticareti, ciddi bir suçtur ve insan haklarına aykırıdır” dedi…
-*-*-
Soruyu değiştirdim, “kadın satan erkek kişiye ne denir?” diye yeniden sordum…
Yapay zeka; “… Bu tür bir kişi genellikle "insan taciri" veya "fuhuş aracısı" olarak adlandırılır. İnsan ticareti ve zorla çalıştırma gibi eylemler, uluslararası hukukta ciddi suçlar olarak kabul edilir ve insan haklarına aykırıdır” yanıtını yazdı…
-*-*-
Oysa ben p harfi ile başlayan kelimeyi bekliyordum…
O kelimeyi de tek başına sorayım dedim ve buraya yazamıyorum ama sordum:
“… P… nedir?”
Yapay zeka, şöyle yanıt verdi:
“… P…. genellikle fuhuş sektöründe aracılık yapan veya bu tür faaliyetlerden kazanç sağlayan kişileri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Ancak, bu tür faaliyetler birçok ülkede yasa dışıdır ve insan haklarına aykırı durumlar içerebilir.”
-*-*-
Konuyu sevgili ağabeyim avukat Mustafa Asena ile konuştum…
Asena bir anısını paylaştı…
-*-*-
“… Bir müvekkilim gece kulübü işletmecisiydi… Devlet öyle bir resen vergi belirledi ki, adam ödeyemeyecek… Vergi Dairesi memuru biriyle toplantı ayarlandı, itiraz ettik… Ve dedik ki, gece kulübünde kadınlar, müşterilerle sohbet eder, bu sırada içki içilir ve müşteri o içkileri öder… Sizin belirlediğiniz vergi miktarına göre, bu gece kulübünde çalışan her kadın, gecede değil bir şişe, en az 20 litrelik damacanada viski tüketmelidir”…
-*-*-
Asena, bunları söyledikten sonra, vergi memurunun kendilerine “… Uçuş? Bizi uçuşu da hesapladık” dediğini anlattı ve şunları ekledi:
“… Döndüm, işletmeciye sordum, sende çalışan kadınlar pilot ya da kabin görevlisi mi? Yok abi dedi… Memur hala bana uçuştan bahsediyor… Sordum, yani devlet, bu uçuştan vergi mi alıyor? Evet dedi…”
-*-*-
Asena’ya dedim ki; “… Fuhuştan para kazanan kişi olabilir… Ama devletin kazandığı fuhuştan değil, uçuştan olduğu için sorun yok…”
Asena dedi ki, “Yes b’annem!”…
-*-*-
Sonra ekledim; “… Abi ister misin devleti aşağıladık diye bizi dava etsinler?”
Asena dedi ki; “… Biz mi aşağılıyoruz yoksa onlar mı?”
-*-*-
Kahkahalar kahkahaları getirirken; kendi kendime söylendim:
“… Kadın satan kişilere Dünya’nın bir çok ülkesinde, belirli bir zaman geçtikten sonra ya Madam ya da Beyefendi denir… Peki bu işi devlet yapıyorsa? Devlet bu işe aracılık ediyorsa ne denir?”
Düşünmeden cevap vereyim, “eşit ve egemen” denir!
-*-*-
Bu devleti bu duruma siz düşürdünüz!
Ve siz düşürürken umurunuz değil, ben yazınca çok ağırınıza gidiyorsa, lütfen beni mahkemeye verin!
Trudeau sandalyesini de de alıp gitti… Kanada Başbakanı Trudeau, iktidarın devir sürecini başlattı. Hükümetteki süresini sona erdirmek için çalışmalara başlayan Trudeau, sandalyesini de alıp Parlamento Binası'ndan ayrıldı. Fotoğraf, kısa sürede yayılarak büyük ses getirdi. Bir arkadaşım fotoğrafı gönderdi ve “acaba bizimkilere de koltuklarını, sandalyelerini versek giderler mi?” diye sordu…