1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Kıbrıs’ta Türkçe Ezan ve Nazım Hoca-17
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Kıbrıs’ta Türkçe Ezan ve Nazım Hoca-17

A+A-

Geçtiğimiz günlerde Türkiyeli yazar Orhan Baylan’ın Kıbrıs Türk Toplum lideri merhum Dr. Fazıl Küçük ile ilgili “Ateistin biriydi, geberdi gitti” şeklindeki söyleminin de yer aldığı yazıda, Dr. Küçük’ün 1951 Şubat’ında adaya Türkiye tarafından gönderilen Müftü Celâl Yakup Menzilcioğlu’nun geri çağrılmasına sebep olanların başında geldiğinden de bahsediyordu. Yani bu yazıdizimizin konusu olan “Türkçe Ezan”ın Kıbrıs’ta okunması, Menzilcioğlu’nun buna karşı propaganda yaptığı söylemi, Halkın Sesi ve Hür Söz gazetelerinin Menzilcioğlu’nu sürekli eleştirmelerinden yola çıkarak, Dr.Küçük’ün bir “ateist” olduğuna karar veren bu zat, Kıbrıs Türk toplumunun her kesminden gereken cevabı almıştır.

Yazıdizimizin bu açıdan da önemli bir yanı olduğunu düşünüyorum.

Hür Söz’ün “Ayasofya Camii Şerifinde Türkçe Dua” başlıklı yazısıyla konumuza devam ediyoruz.

 

“Hür Söz-23 haziran 1951-syf:1/4

Ayasofya Camii Şerifinde Türkçe Dua

Dünkü Cuma günü, Lefkoşa’da Ayasofya Camii şerifinde, Cuma namazından evvel binden fazla cemaattan müteşekkil dinleyiciler karşısında bir Türkçe dua okunmuş ve bütün cemaat tarafından büyük bir alâka ve hayranlıkla karşılanmıştır. Bu mukaddes mabedimizde Türkçe duaya önem verdiklerinden dolayı alâkadarlara bilhassa teşekkür eder ve mâbetlerimizde halkımızın anlıyabileceği Türkçe dualara yer ve ehemmiyet verilmesini dinimizin kuvvet ve selâmeti namına cidden temenni ederiz.

Duayı ikinci sayfada aynen neşrediyoruz. Duayı okuyanlar, Shakespeare Mektebi talebesinden isimleri aşağıda neşrettiğimiz 14 Türk çocuğudur ve bunların yaşları 5-6’dan fazla değildir:

Sema Rauf, Zehra Mustafa Veysi, Şenel Recep, Naile Ahmed, Şamay Tahsin, Sevinç Reşat, Seval Kâmil, Ayfer Sad, Yazgan Musannıf, Sümer Suad, Ziya Necati, Salâhi Ahmed, Caner Safa, Seval M. Ali.

Bu çocuklar bu duayı ezbere olarak gayet selis ve tabi bir surette ve ana lisanlarına olan derin bir aşk ve hasret ifade eden heyecanlı bir ahenkle okumuşlardır.”

 

Ve Menzilcioğlu’nun Türkiye döndüğü konusunda bir haber yayılıyor basında. Bu gidişin tekrar dönüşü olur mu diye düşünenler yorumlayanlar da vardı o yıllarda. En büyük merak elbette, uzun zamandır Menzilcioğlu aleyhine yazılar yazıp elelştiriler yapan Hür Söz ve Halkın Sesi’nin bu rahatsızlıkları Türkiye tarafından dikkate alınıp Müftüyü geri mi çağırdıkları yönündeydi.

 

“Hür Söz-29 Haziran 1951-syf:1

Müftü Bay Menzilcioğlu Türkiyeye Gitti

Bay Menzilcioğlu dün Kıbrıs Havayollarına bağlı bir uçakla Türkiye’ye mütet veccihen Ada’dan ayrılmıştır. Bay Müftüye hayırlı yolculuklar diler, Adada kaldığı müddet kendisini cemaat hayrına ve ememek(!) suretiyle hoşnutsuzluk yarattığından ve bahsus halkımız arasında tefrikaya sebeb olduğundan, Kıbrıs’a avdet etmiyerek, evlâtları ile birlikte bakiyei hayatını huzur ve sükûn içerisinde geçirmesini temenni ederiz.

Dün Müftülükten aldığımız aşağıdaki tebliğde Kadir gecesi ve Bayram günü aramızda bulunmayacağı için Bay Yakup Celâl üzülmekte ve şöyle demektedir:

Sayın Kıbrıs Türk Dindaşlarımıza

Şerefhülûl eden önümüzdeki Leylei Kadir ve bilhassa İdi Saidi Fıtırda Kıbrıs’ta din kardeşlerim arasında bulunup bayramlarınızı şifahen tebrik ve tesidetmek ehassi amalim idi. Ancak bayramda icrası tekarrür eden büyük oğlumun yuva kurma merasiminde hazır bulunmak mecburiyeti maniasıyle bu arzumdan mahrum kaldığımı müteessirane beyan ve cümlenizin bayramışeriflerinizi tebrik ve tesid ederek emsali hayriyesini idrak buyurmanızı eltafı İlâhiyeden dua eylerim. İnşallah muvakkat bir zaman sonra avdet edip kemakân adada aranızda ülvi ve kudsi vazifeme devam edeceğimi ve bu hususta zerre kadar resmi mani ve mezahim bulunmadığını teminen beyan eylerim.

Kıbrıs Müftüsü

Yakup Celâl Müezzinoğlu”

 

Menzilcioğlu, oğlunun evlilik töreni için adadan ayrıldılını ve Müslümanlığın bu özel ve önemli gününde, yani Bayram gününde Kıbrıslı Türklerin yanında olamayacağını üzülerek belirttiğini okuyoruz. Bundan sonraki gelişmeleri takip ettiğimizde gerçekten evlilik töreni için mi gittiğini yoksa bunun “uygun” bir mazeretle dönüşü olmayan bir gidiş mi olduğunu göreceğiz.

Diğer yandan Türkiye basınında da bazı gazete ve yazarlar Menzilcioğlu’nun Kıbrıs’taki tutumunu eleştirmeye devam ediyorlardı. İşte bununla ilgili bir başka haber.

 

“Hür Söz-30 Haziran 1951-syf:1

Kıbrıs Müftüsü ve Falih Rıfkı Atay’ın Bir Yazısı

Kıbrıs Müftüsü Bay Yakup Celâl Menzilcioğlu’nun inkılâplar aleyhinde yapmış olduğu vazü nasihat ve telkinlerin cemaatımız arasında uyandırdığı hoşnutsuzluk, son zamanlarda Anavatan basınını ziyadesiyle alâkadar etmektedir. Bu mevzuda, Türkiyemizin en tanınmış yazarları tarafından kaleme alınmış bir çok kıymetli yazılara tesadüf etmekteyiz.

Zafer ve Hürriyet gazetelerinde çıkan ve Müftünün menfi telkinatından dolayı sukutu hayal izhar eden yazılardan sonra 24 Haziran tarihli Ulus’ta (gazetesinde) da Falih Rıfkı Atay imzalı bir yazı intişar etmiştir. “Kıbrıs’tan Mektup” başlığını taşıyan bu yazıda, kıymetli muharrir Falih Rıfkı Atay, kendisine Kıbrıs’tan gönderilen bir mektubu tahlil etmekte ve Müftü Efendi’nin hareketlerini takbih etmektedir.

Mektupta, Atatürk’ün kazandığı zaferlerden ve yarattığı inkılâplardan bahsedildikten sonra, Kıbrıs Türklerinin muhtaç olduğu Müftünün, istenilen meziyetlere sahip olmadığı belirtilmekte ve Ada’ya Türkiye’den gönderilen bazı öğretmenlerin de çarşaf, fes ve eski harflerin propagandasını yaptıkları kaydedilmektedir.

Müftünün inkılâplar aleyhindeki vazü nasihatlarına karşı “Hür Söz” ve “Halkın Sesi” gazetelerinin giriştikleri mücadeleyi tebarüz ettiren Falik Rıfkı Atay, Şeyh Nazımı himaye ettiğini kaydederek aynen şunları yazmaktadır:

     “Zavallı Kıbrıs Türklüğü! Türkiye’nin bin dertli başına böyle yeni bir dert açacağını hatıra getirebilir miydi? Rumlukla Türklük arasındaki didişme yetmiyormuş gibi, bir de Türklüğü birbirine katmağa çalışan bir adamın gönderilmesine kim sebeb olmuştur? Diyanet işleri Reisliğinin hemen bu işe bir çare araması lâzımdır. Eğer Diyanet İşleri çare bulamazsa, Kıbrıs inkılâpçıları ilk vapurlardan biri ile adadan ayrılmağı kendisine tavsiye etmelidirler.

Kıbrıs inkılâpçıları, köyün ve halkın içine giriniz. Eğer Kıbrıs bu gün esir ise, işte o kara kafalar yüzünden esir olduğunu anlatınız. Eğer anavatan Kıbrıs gibi esir olmaktan kurtulmuşsa, düşmanla ayni safta Mustafa Kemal’e karşı harbeden bu kara kafaların düşmanla beraber yenilmesinden kurtulduğunu öğretiniz.

Kara kafalar için dünyada halkın lâneti, ahrette Tanrının cehennemi.”

Kıbrıs’a geldiği günden beri, “şeriatçılık” prensibiyle hareket ederek ve zemine uymayan telkinatı ile –mahdut bir zümre hariç- bütün Kıbrıs Türklerinin nefret ve hoşnutsuzluğunu kazanmış olan Müftü Menzilcioğlu, geçen gün Türkiye’ye gitmiştir. Gazetelere gönderdiği bir veda mektbunda Bay Menzilzioğlu ailesi ile görüştükten sonra adaya avdet edeceğini müjdelemitşir.

Gerek Kıbrıs Türk basını, gerekse Türkiye gazetelerinin neşriyatından da anlaşılacağı vecihle, Müftü efendi Kıbrıs Türklerinin özlediği bir din reisi olmaktan uzaktır. İşte bundan dolayı ilgililer ve Müftü efendi bizzat kendisi bu hakikati anlayıp Ada’ya bütün faaliyetleriyle cemaatımızı kalkındırabilecek bir din reisinin gelebilmesini mümkün kılacak kararları almalarını temenni ederiz.”  

 

Burada hemen bir not düşelim. Az önceki haberde gazetenin giriş yazısında yer alan “Ada’ya Türkiye’den gönderilen bazı öğretmenlerin de çarşaf, fes ve eski harflerin propagandasını yaptıkları kaydedilmektedir.” cümlesine özellikle Türkiye’den adaya gönderilen öğretmenlerden büyük bir tepki gelmeye başladı. Kıbrıs’tan gönderilen mektuptan yola çıkarak Falik Rıfkı Atay’ın kendilerine yönlendirdiği bu eleştirinin asılsız olduğu ve bu yüzden haksız bir ithamla karşı karşıya kaldıklarını belirtmişlerdir.

Ve Müftü efendi adadan ayrılış nedenini, kendine yapılan eleştirilere de değinerek Royter muhabirine şöyle açıklıyordu...  

 

“Hür Söz-30 Haziran 1951-syf:4

Müftünün Royter Muhabirine Beyanatı

Kıbrıs Müftüsü Yakup Celâl Menzilcioğlu geçen gün Türkiye’ye Müteveccihen Ada’dan ayrılmadan önce Royter muhabiriyle bir mülâkat yaparak, aleyhine neşriyat yaptığını iddia ettiği gazetelerden aydınmıştır. Altı hafta sonra tekrar Kıbrıs’a döneceğini söyliyen Müftü, izinli olarak ailesiyle görüşmek maksadıyle yapacağı bu ziyaret esnasında Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ile de görüşeceğini söylemiştir. Müftü, adaya döndükten sonra, aleyhine neşriyat yapan gazeteleri dava edeceğini sözlerine ilâve etmiş ve şöyle demiştir: “Kıbrıs’a geri döndüğüm zaman, Hükûmet gazetelerin aleyhime neşriyat yapmasına müsaade ettiği takdirde, istifamı vererek yapmış olduğum üç senelik kontrato tahtinde Hükûmetten tazminat isteyeceğim.”

Senevî 1.000 sterling varidatı olduğunu iddia eden Müftü sırf İngliltere’yi ve Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ı memnun bırakmak maksadıyle 70 Kıbrıs Lirası maaşla Müftülük vazifesini kabul ettiğini iddia etmek istemiştir. Müftü, Türkiye’deki Atatürk inkılâplarının aleyhinde bulunmadığını iddia ederek şöyle demiştir:

“Türk milleti bu inkılâplarla memnun olabilir. Daha büyük ve yapıcı terakkilerle Türk milleti ilerlemelidir.”

11-nisan-2021-eralp-kibrista-turkce-ezan-ve-nazim-hoca-17.jpg

Bu yazı toplam 2927 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar