1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kıbrıs’ta, Mağusa bölgesinde bir Avrupa Bölgesi oluşturulmalıdır...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kıbrıs’ta, Mağusa bölgesinde bir Avrupa Bölgesi oluşturulmalıdır...”

A+A-

Dr. Mihalis Çapparilas, Kıbrıs’ta, Mağusa (Maraş) bölgesinde bir “Avrupa Bölgesi” oluşturulmasını önerdi.

Dr. Çapparilas, dün bize de gönderdiği makalesinde böylece Mağusa bölgesinin (yani Maraş’ın) tüm Kıbrıs’ta barış ve gelişim için bir araca dönüşebileceğinden söz etti.

Dr. Mihalis Çapparilas’ın makalesini okurlarımız için Türkçeleştirdik. Dr. Çapparilas, şöyle yazıyor:

***  Tüm dünyada özel bir karaktere sahip çeşitli farklı bölgeler vardır – bunlar savaş bölgesine benzer bölgeler olabilir, kültürel bölgeler, serbest ticaret bölgeleri veya nötür bölgeler gibi bölgeler olabilir. Bir başka deyişle, spesifik bir fonksiyonları veya amaçları vardır. Genelde bunların çoğu insanlara ve bir bütün olarak topluma yararlı bölgelerdir.

***  Bu düşüncelerle ve aktif bir yurttaş olarak, yalnızca yurdum Kıbrıs Cumhuriyeti’ne hizmet etmek maksadıyla düşüncelerimi ifade etmek istiyorum...

***  Kıbrıs’ta AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ÖZEL BİR BÖLGE oluşturmasını öneriyorum. Daha somut konuşmak gerekirse, bu bölge Aşağı Derinya’dan başlayarak tüm kapalı Mağusa (Maraş) bölgesini içerecek ve Percana’nın bahçaları ile Aşağı Maraş’ın güney bölgelerinin büyük bölümünü içerecektir...

***  Buna Belediye binası, hükümet binası ve hastanenin bulunduğu yollar da dahi olacaktır. Bu yol limana ve surlariçine kadar devam edecek ve oradan da Glapsides ile Salamis’i de içine alarak Boğaz’a kadar devam edecektir. Eğer istenirse, bu alan kuzeye veya güneye doğru da genişletilebilir.

***  Bu AVRUPALI BÖLGE’nin tam kapsamı ve sınırları, Avrupalı bir komite tarafından belirlenecektir. Bu komite de AB’den bir temsilci, BM’den bir temsilci, bu bölgelerde yaşayan biri Kıbrıslırum, biri de Kıbrıslıtürk’ten oluşacaktır.

***  Avrupa bölgesinin sınırları belirli zaman aralıklarıyla yeniden düzenlenebilir (örneğin her beş senede bir gözden geçirilebilir) ve bölge sakinlerinden gelen talepler doğrultusunda, komitenin oybirliğiyle kararıyla yapılabilir bu...

***  Kentin yeniden inşasını AB üstlenecek ve otel sahiplerine, dükkan sahiplerine, bu kentte yaşamış olanlara %0.3 ile %0.5 gibi son derece düşük faiz oranlarıyla uzun vadeli krediler verebilir – bundan önce de ilkin karşılıksız bağış yapabilir, sonrasında ise çok düşük faize uzun vadeli kredi açabilir. Elbette yeniden inşa faaliyetleri, yerel olarak kaydedilmiş şirketler tarafından yürütülecektir.

***  Bu “Avrupalı bölge”de otorite, AB’nin özel bir komitesi tarafından yürütülebilir ve bu komite de yasal çerçeveyi ve bunların nasıl yürütüleceğini, AB’deki yasalar ve kurallara atıfta bulunarak formüle edebilir.

***  Sözkonusu özel komite, geçmişte ve şimdiki mal sahiplerinin mülkiyet haklarını dikkate alarak tazminatlar konusunu da ele almak durumunda kalacaktır. Kim ne kadar tazminat alacaktır? Kim yönetimi ele alacaktır? Bazıları işbirliği yapmaya karar verebilir. Ne de olmasa, Avrupalı bölgenin ana amacı, bir işbirliği ruhunu besleyerek Avrupa Birliği çatısı altında ortak refaha yol açmaktır. Avrupa Birliği için böylesi bir bölgede komiteler ve ofisler açması, bir avantaj olacaktır. AB’den insanlar veya şirketler bilim ve enformasyon teknolojileriyle ilgili işlere, tıp ve spor fasiliteleri gibi işlere yatırım yapacaklardır. Bu da ekonomik refahı ve siyasi dengeyi arttıracaktır. Avrupalı bölgede yaşayacak olanlar komitenin kararı uyarınca, ücretsiz olarak AB pasaportu alma hakkı kazanacaktır.

***  Bu Avrupalı bölgesinde eşit işe karşılık eşit ücret, cinsiyet eşitliği, etnisitenin yanısıra dini tolerans olacak ve kilisenin yönetici kuruma müdahalesi olamayacaktır. Bu bölgede çekilebilecek tek bayraklar AB ile Kıbrıs Cumhuriyeti bayrakları olacak, milli nitelikli resmi geçitler ya da gösterilerden kaçınılacaktır. Uyuşturucu kullanımı veya ticareti, tecavüz vs. gibi ciddi suçlardan mahkum edilmiş olan herhangi bir kişi, bu özel bölgenin dışına çıkarılacak ve (bu bölgede olduğu için kazanmış olduğu) yurttaşlık hakkını kaybedecektir.

***  Bu bölge özel bir komite tarafından idare edilecek ve buna “yönetim birimi” veya “idare” veya benzer bir tanımlama yapılabilir. Bu komitenin başkanı Finlandiya’dan veya AB’den bir kadın olabilir ve yalnızca AB’ye hesap verebilir. Yardımcıları ise Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye veya Büyük Britanya dışından AB ülkelerinden iki veya dört kadın olabilir. Bunlardan her birine karşılık bir Kıbrıslırum ve bir Kıbrıslıtürk olacaktır. Üç kişilik her bir komite, belirli konuları ele alacaktır, örneğin kültür, ekonomik kalkınma vs. gibi. Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk atanmış olan şahıslar ise, yalnızca Başkan uygun gördüğü zaman tartışmalarda yer alacaklardır.

***  Tüm yabancı komite üyeleri ya kendi ülkeleri ya da AB tarafından ödenecektir ve bu ilk 3 ile 5 yıl süre için olacaktır. Aynı şey Kıbrıslı üyeler için de geçerlidir. Ondan sonra, yeni bölge tarafından finanse edileceklerdir. Başkan, uygun formaliteleri yerine getirdikten sonra, yönetici birimin herhangi birisini görevden alma hakkına sahip olacaktır. Görevden alınan şahıs ise, adalet komitesine başvurabilecek ve bir hafta içerisinde bir karar alınacaktır.

***  İşe almalar Kıbrıslırumlar’la Kıbrıslıtürkler arasında eşit olacaktır. İlk yıllarda vergiler mümkün olduğunca düşük tutulacaktır. Vergi denetimi sıkı biçimde yapılacak ve vergi ödemeyenlere ceza verilecektir. Vergi ödemekten ısrarla kaçınanlar, bölgeden dışlanacaktır. Burada ordu olmayacaktır. Başkan yardımcısının yönetimi altında gönüllülerden oluşan küçük bir polis gücü bulundurulacaktır.

***  Ben hukuki bir uzman değilim, politikacı da değilim ve bu nedenle her bir detayı ayrıntılı biçimde anlatamam sizlere ancak gönüllü olarak böylesi bir öneri ortaya koyuyorum, iki toplum tarafından kabul edilmesi ve AB ile BM tarafından ileri götürülmesi umuduyla yapıyorum bunu... Herkesin iyi niyeti, BM ve AB’nin yardımlarıyla, karşılıklı ekonomik çıkarlarla ortak bir birleşik bölge yaratabiliriz. İnsanlar iyi yaşadığı, güvenli ve mutlu oldukları zaman, evlerini seveceklerdir. Mağusa (Maraş) yasal sahiplerine iade edilecek, yeniden inşa edilecek ve her iki toplumun yararına geliştirilecektir. Bu örnek, diğer bölgelere de örnek olacak ve belki de zaman içerisinde adada bu bölgeye yenileri eklenecektir – bu da mutluluk, barış ve ilerleme içeren özgün bir AVRUPALI devlete nihayetinde ulaşma umuduyla yapılacaktır.

***  Ne yazık ki bugün adamızdaki gelişmelere bakacak olursak, gelecek karanlık ve bilinmez görünüyor... Belki bazı kadınlar bizi kurtaracaktır, saygı duyduğumuz ve güvendiğimiz kadınlar...

Dr Mihail Çapparilas -  Paralimni
(Nisan 2021)
ts.michael@cytanet.com.cy
+357 99 803452
(Dr. Mihalis ÇAPPARİLAS’ın yazısını İngilizce’den Türkçe’ye çeviren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN – 15.4.2021)

114817329-varosha.jpg


13 ciltlik Kıbrıs Gazetecilik Tarihi’nde “kayıplar”la ilgili çabalarımızla yer aldık...

13 ciltlik “Kıbrıs Gazetecilik Tarihi”ni kaleme alan Panayotis Papadimitris, kitaplarında Kıbrıslıtürk gazeteciler ve Kıbrıslıtürk yayıncılara da yer verdi. Papadimitris, Kıbrıs Gazetecilik Tarihi’nde “kayıplar”la ilgili çabalarımızla bize de yer verdi, bu yüzden kendisine çok teşekkür ediyoruz.

2019 yılında yayımlandığını öğrendiğimiz 13 ciltlik “Kıbrıs Gazetecilik Tarihi”yle ilgili olarak gazeteci-yazar arkadaşımız Mihalis Mihail’den, Kıbrıslıtürkler’le ilgili bölümlere ilişkin birkaç paragraf yazı yazmasını istedik ve o da bizi kırmayarak şöyle yazdı:

“Panayotis Papadimitris’in ‘Gazetecilik Tarihi’ başlıklı 13 ciltlik ve 2019 baskısında Kıbrıslıtürk gazetecilere ve yayıncılara atıfları şöyledir:

Cilt 6 – 168 ile 173üncü sayfalar arasındaki bölümde, gazeteci Sevgül Uludağ’ın çalışmalarından söz edilmektedir... Bölüm başlığı ise şöyledir: “Sevgül Uludağ’ın kayıplar için kutsal çalışması...”

Bu konudaki makale araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ’ın Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk “kayıp” şahısların akibetini öğrenmek üzere yürütmekte olduğu çalışmalar üzerinde durulmaktadır. Bu bölümün başında şöyle denmektedir: “Kıbrıslıtürk gazeteci Sevgül Uludağ, yaşamının amacı olarak diyebilirim ki ülkemizin geçtiği karanlık bir dönem olan 1963 ile 1974 arasındaki dönemde “kayıp” edilmiş olanları bulmak olarak belirlemiştir...”

Cilt 7 – Sayfa 116 ile 128 arasındaki bölümde gazeteci İbrahim Aziz’den söz edilmekte, gerek AKEL’de, gerek Kavazoğlu’nun ekibinde bir üye olarak eyelmlerinin yanısıra yazılarından ve şiirlerinden söz edilmektedir.

Aynı ciltte 161 ile 163’üncü sayfalar arasındaki bölümde İhsan Ali’den söz edilmekte, onun özyaşam öyküsünden, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni destekleyen eylemlerinden de bahsedilmektedir.

Aynı ciltte 220 ile 227’nci sayfalar arasındaki bölümde Kutlu Adalı’nın aydın bir gazeteci olarak çalışmalarından ve siyasi çalışmalarından söz edilmekte, öldürülmesinden de bahsedilmekte ve neden öldürülmüş olduğunun hala netleşmemiş olduğundan bahsedilmektedir.

Cilt 8’de sayfa 137 ile 140 arasındaki bölümde, Ahmet Gürkan’dan söz edilmektedir.

Aynı cillte 42 ile 70’inci sayfalar arasında Derviş Ali Kavazoğlu’ndan, onun gazetecilik çalışmaları ile siyasi çabalarından söz edilmektedir. Kostas Mişaulis ile birlikte öldürülmüş olduğu koşullardan da bahsedilmektedir.

Aynı ciltte 365 ile 367’nci sayfalar arasında Dr. Fazıl Küçük’ten gerek bir politikacı, gerek bir yayıncı, gerekse bir makale yazarı olarak söz edilmektedir.

Cilt 10 – Sayfa 139 ile 144 arasındaki bölümde gazeteci-yazar Şener Levent’in çalışmalarından söz edilmektedir.

Cilt 11 – Sayfa 62 ile 66 arasındaki bölümde Asil Nadir’in yayıncılığından söz edilmektedir.

Aynı ciltte 97 ile 100’üncü sayfalar arasındaki bölümde Raif ve Rauf Denktaş’tan söz edilmektedir.ç

100’üncü sayfada Derviş Paşa’dan söz edilmektedir.

Aynı ciltte, Sevgül Uludağ’ın çalışmalarından 122 ile 125’inci sayfalar arasındaki bölümde de tekrardan söz edilmektedir.”

Mihalis Mihail arkadaşımıza, “Kıbrıs Gazetecilik Tarihi”ni inceleyerek, Kıbrıslıtürk gazeteciler ve yayıncılara ilişkin bölümleri bizim için taradığı için çok teşekkür ediyoruz.

“Kıbrıs Gazetecilik Tarihi”ni kaleme alırken, Kıbrıslıtürk gazetecileri ve yayıncıları dışlayamayarak bizlere de 13 ciltlik çalışmasında yer vermiş olduğu için kitabın yazarı gazeteci-yazar Panayotis Papadimitris’e çok teşekkür ediyoruz... Bu, gerçekten de örnek bir davranıştır ve ancak toplumlarımızda bu tür davranışlar arttıkça, birbirimizi daha iyi anlayabileceğimiz bir barış atmosferi oluşacaktır. Kendisini bu yüzden ayrıca kutluyoruz...

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 1233 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar