1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kıbrıs’ta iyileşme ve onarıcı adalet sürecine ihtiyacımız var. Kayıp yakınları bunun merkezinde olmalıdır…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kıbrıs’ta iyileşme ve onarıcı adalet sürecine ihtiyacımız var. Kayıp yakınları bunun merkezinde olmalıdır…”

A+A-

Avrupa Parlamentosu’nun sivil özgürlükler, adalet ve içişleri komitesi LİBE’de iki toplumlu kayıp yakınları örgütü “Birlikte Başarabiliriz” adına konuşan kayıp yakını Erbay Akansoy, “Kayıp yakınlarının acısı, aynı acıdır… Kıbrıs’ta iyileşme ve onarıcı adalet sürecine ihtiyacımız var. Kayıp yakınları bunun merkezinde olmalıdır…” dedi.

LİBE’nin Avrupa Parlamentosu’nda 24 Haziran 2025 Salı günü düzenlediği ve “Kıbrıs’ta kayıplar” konusunun ele alındığı toplantıya katılan Kıbrıslırum kayıp yakınları örgütü üyesi Harita Mandoles, yalnızca Kıbrıslırum toplumunun yaşadığı acılar üzerinde dururken, Erbay Akansoy bu konuda fark yaratan bir konuşma yaptı ve her iki toplumun kayıplar konusundaki acılarını dile getirerek  bu konuda “intikamcı” değil, “insani” bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini gösterdi…

 

ERBAY AKANSOY’UN KONUŞMASI…

İki toplumlu kayıp yakınlarının örgütü “Birlikte Başarabiliriz” adına Avrupa Parlamentosu’nda konuşan Erbay Akansoy, şöyle dedi:

“Bugün burada İki toplumlu Kayıp Yakınları, Katliam Kurbanları ve 1963 ile 1974 olaylarının diğer kurbanları insiyatifi, ‘Birlikte Başarabiliriz’ örgütünü temsil ediyorum.

Ben, ikinci kuşak bir kayıp yakınıyım, Mağusa bölgesinden Maratha/Muratağa adlı küçük bir köyden kayıplardır bunlar. Benim adım Erbay’dır.

Köyüm Muratağa ve diğer iki komşu Kıbrıslıtürk köyü olan Sandallar ve Atlılar’dan 126 kadın, çocuk ve yaşlı insan, yakınlardaki Piperisterona köyünden sözde milliyetçi Kıbrıslırumlar tarafından katledilmişlerdi. Katliamların gerçekleştirildiği bu üç köyde toplamda 250’den fazla insan yaşamıyordu.

O günlerde 18 yaşında olan babam, liseden henüz mezun olmuş bir gençti, savaş esiri olarak 86 gün boyunca esir tutuldu ve bu sürede ailesinden hiçbir haber alamadı.

Serbest bırakılıp da köyüne döndüğü zaman, burada bulunan tüm insanların öldürülmüş olduğunu anladı.

Babam annesini yani benim büyükannem Emine’yi kaybetti, o günlerde büyükannem 36 yaşındaydı. Kardeşleri yani amcalarım Mustafa ve Erbay henüz 12 ve 11 yaşlarındaydı. Kızkardeşleri yani benim halalarım Sezin ve Sibel, 15 ve 6 yaşındaydılar. Ben onları hiç tanıyamadan tümü de işkenceden geçirilip öldürüldüler.

Ağustos 1974’te babam geniş ailesinden 32 kişiyi kaybetti. Bunlar öldürülüp 89 diyer kadın, çocuk ve yaşlı insanla birlikte bir toplu mezara gömülmüşlerdi, işlenen suçları saklamak için bedenleri yakılmıştı da…

20 Temmuz 1974 ile 14 Ağustos 1974’te onların başından neler geçti, ne tür bir cehennemde yaşadılar, büyük olasılıkla bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Bu korkunç suçların failleri, herhangi bir kovuşturmaya uğramaksızın hala aramızda yaşıyorlar…

Ben büyürken ve ailemin bir bölümünün kayıp olduğunu kavradığımda ve onlara ne olduğunu sormaya başladığımda babam beni önüne oturtup onların artık hayatta olmadığını ve bununla yaşamayı öğrenmek durumunda olduğumu anlattı.

Babam bana ayrıca bir gün isimlerini henüz bilmediğim bazı Kıbrıslırum arkadaşlarım olacağını, onların da sevdiklerini kaybettiklerini ve onların da tıpkı benim gibi aynı boşluğu hissettiklerini anlattı. Bu insanlarla tanışma şansına sahip oldum, onların öykülerini dinledim ve bu yolculukta onlarla birlikte yürüdüm…

Henüz küçük yaşlarda sevdiğin bir insanı kaybetmiş olmanın acısının etnik kimlik veya herhangi bir sınır tanımadığını öğrendim.

Petros Suppuris ve Yorgos Liasi, Palekitire’de tüm aile bireylerini kaybettiler. Hristina Solomi Patça, babasını ve kardeşini Komikebir’de kaybetti. Dali’den Hristos, Yalusa’dan Spiros, Lurucina’dan Yusuf ve Dohni’den Veli…

Birlikte yaşamayı bilmeyenlerin arzuları nedeniyle ailelerini kaybeden sayısız isimle doludur yurdumuz. Petros, Yorgos ve Hristina’nın ailelerini öldürenler ve bu suçları işleyenler aramızda normal hayatlarını sürdürmeye devam eden Kıbrıslıtürkler tarafından gerçekleştirilmişti.

Ancak sevdiklerimiz artık hayatta değildir… Benim ailemi de öldürmüş olanların mensup olduğu aynı hastalıklı ideolojiyi benimseyenler tarafından öldürülmüşlerdir.

Bugün artık etnik milliyetçiliğin, tolerans yoksunluğunun, üstünlük duygusunun ve “öteki”ni insanlıktan çıkarmanın ne kadar yıkıcı olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Adalete dair mekanizmaların ve araçların erozyona uğramaya başlamasıyla, adaletin yalnızca sözcüklere indirgenmesiyle insanlığın tüm umudunu yitirdiğini anlamalıyız.

Aradan onca yıl geçmiş olmasına karşın toplumumuz derin biçimde kırılmış ve bölünmüştür, adalete dair tüm enstrümanlarımızın olduğu gibi…

İhtiyacımız olan şey onarıcı adalete odaklanmış bir toplumsal dönüşüm sürecidir… Ötekinin acısının kabul edilmesi ve kollektif bir iyileşmedir…

Böylesi süreçler ancak toplumumuzda ahlaki otorite sahibi olanlar tarafından biçimlendirilebilinir ve bu da entrümanlarımızın adaletin adil, eşitlikçi ve kurbanlara odaklı biçimde şekilleneceğini garanti altına alabilir. Ve bunun zaten kırılgan olan toplumlarımıza daha da büyük zarar vermeyecek biçimde yapılması gerekir.

Gerçeği nasıl çerçevelendirmek gerektiğine dair ahlaki otoriteye sahip her bir toplumda pek az insan bulunmaktadır. Kendi toplumlarının iyileşmesine dair sorumluluk alabilecek insanlardır bunlar. Ve bunlar iyileşme ve yeniden uzlaşmaya yönelik ortak bir alan yaratabilirler.

Tüm dünyada olduğu gibi Kıbrıs’ta da bu insanlar her iki toplumda acı çekmiş kurbanlar ve aileleridir – kendileri zaten iyileşme ve dönüşme yolculuğunu başlatmışlardır. Kayıp yakınları merkezde olmalıdır…”

 

MANDOLES’İN KONUŞMASI…

Kıbrıslırum kayıp yakınları örgütü adına konuşan Harita Mandoles, eşini, babasını, iki güveyisini, bir yeğeni ve bir amcasını 1974’te kaybettiğini söyleyerek 20 Temmuz 1974’te Türk askerlerinin Girne’ye çıkarma yapmasıyla birlikte kendilerinin de kaçıp saklandıklarını ancak ertesi günü yakalandıklarını belirtti.

“48 kişiydik, kadın, erkek ve çocuklar, bizleri dövdüler. Bazılarını vurdular ve öldürdüler, öldürülenler arasında kocam da vardı” diyerek tecavüze uğrayan kadınların çığlıklarını da hala hatırladığını, hiç unutmadığını anlattı…

 

BELLAMY VE FURLAS’IN SÖYLEDİKLERİ…

Öte yandan Cyprus Mail gazetesinin haberine göre, LİBE’nin Kıbrıs’taki kayıplar konusuyla ilgili raportörü François Xavier Bellamy ile DİSİ’den Avrupa Parlamentosu Milletvekili seçilmiş olan Lukas Furlas’ın girişimiyle düzenlenen toplantıda raportör Bellamy “Kıbrıs’ta kayıplar konusunun bir Avrupa konusu olduğunu, Türkiye’ye AB’nin mali yardımlarının devamında bu sorunun çözümünün bir koşul olarak ortaya konabileceğini” söyledi.

Her iki toplumdan kayıp yakınları Harita Mandoles ve Erbay Akansoy’un konuştuğu toplantıyla ilgili olarak AP Milletvekili Furlas da “Bunun tarihi bir an olduğunu, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınlarının belki de ilk kez bir AB kurumu karşısına çıkarak öykülerini anlattıklarını, acılarını kendileriyle paylaştıklarını ve kendilerini bu konuda sorumlu tuttuklarını” söyledi. (*)

Raportör Bellamy yakında Kıbrıs’ı ziyaret edeceğini, 2001 “kayıp şahıs” olduğunu, bunlardan yarısının hala kayıp olduğunu belirtti ve yakında Kıbrıs’ı ziyaret edeceğini söyledi. Bellamy Kıbrıs’ın “adalete ve barışa ihtiyaç duyduğunu, barışın mümkün olması için de bu gerçeğin bilinmesine ihtiyaç duyduklarını, Türkiye’nin de bu gerçeğin bulunmasında sorumluluğu olduğunu” kaydederek Türkiye’nin “askeri bölgelere girişleri ve Türk askeri makamlarının da kendi arşivlerinin ve eski haritaların araştırılmasını reddettiklerini” savundu.

Bellamy, “Bu konuyu bir Avrupa konusu yapmalı ve Avrupa Komisyonu ile Avrupa Konseyi’nin gündeminin en başına çekmeliyiz. Kayıplar konusunun çözümü, Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinde bir koşul olmalıdır. AB her yıl Türkiye’ye milyarlarca euro veriyor, bu yardımın devam etmesi için neden bu konunun bir koşul olduğu yönünde bir karar çıkmıyor” diye konuştu.

 

BERTEZOLO’NUN KONUŞMASI

Toplantıya Kıbrıs’ta olduğu için sanal olarak katılan AB Kıbrıs Çözüm Destek Ünitesi Başkanı Julia Bertezolo, parlamentodaki tanıklıkların, diyalog ve anlayış eksikliğinin ne büyük zarar getirdiğini gösterdiğini, aynı zamanda barış ve yeniden uzlaşma çabalarının da ne kadar önemli olduğunu yansıttığını belirtti.

Bertezolo, Kayıplar Komitesi’ne 2006 yılından bu yana 41 milyon Euro’luk yardım yaptıklarını, Kayıplar Komitesi’nin faaliyetine dair tüm masrafların yüzde 85’inin Avrupa Birliği fonlarıyla karşılandığını anlattı. Kayıp şahısların yarısının kalıntılarının bulunduğunu, yarısının ise hala kayıp olduğunu söyleyen Bertezolo, Kayıplar Komitesi’nin çabalarının önemine de işaret etti.

Furlas ise aradan kaç yıl geçerse geçsin yaraların iyileşmediğini, bu tartışmanın amacının da “Gerçeğin ortaya çıkarılmasına bir şans vermek olduğunu” belirtti.

Avrupa Parlamentosu Milletvekili Kostas Mavridis ise kayıplara dair Avrupa mahkemelerinin türkiye’yi kınamış olduklarını söylerken, ELAM’dan AP milletvekili seçilen Geadis Geadis ise “Kayıpların nerede olduğunu gösterinceye kadar Türkiye’nin AB’ye katılmaması gerektiğini” savundu.

AKEL’den AP milletvekili seçilen George Yeorgiu ise AP’deki Sol Grup adına yaptığı konuşmada, “İster Kıbrıslıtürk, isterse Kıbrıslırum olsunlar kayıpların da, tecavüze uğrayan kadınların da acısı aynıdır” dedi.

(*) Okurlarımıza not: Kayıp yakınlarının Avrupa Parlamentosu’nda konuşmaları ilk kez gerçekleşmiyordu. Emektar bir gazeteci olarak AP Milletvekili Furlas’ın gözden kaçırdığı nokta, daha önce de Avrupa Parlamentosu’nda Sol Grup mensubu AKEL’in Avrupa Parlamentosu Milletvekilleri aracılığıyla düzenlenen toplantılarda, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınlarının parlamentoda çeşitli kereler sunuş yapmış olduklarıydı…

oncelikli-sayfa-17-birlikte-basarabiliriz-adina-erbay-akansoy-avrupa-parlamentosunda-konusurken.jpg

Birlikte Başarabiliriz adına Erbay Akansoy Avrupa Parlamentosu'nda konuşurken

oncelikli-sayfanin-ustune-sayfa-16-erbay-akansoy-avrupa-parlamentosunda-konusurken.jpg


***  “Kayıp” Ali Hüseyin Genç’in oğlu Hüseyin Genç, Omonya Aşşa Derneği’nin başlattığı girişimler sonucunda ASTRA Radyosu’nda canlı yayına katılarak Aşşalı Kıbrıslırumlar’a çağrı yaptı:

“Babamın gömü yerinin bulunmasına lütfen yardım edin…”

11 Mayıs 1964’ten beridir “kayıp” olan Ali Hüseyin Genç’in Londra’da yaşayan oğlu Hüseyin Genç, Omonya Aşşa Derneği’nin başlattığı girişimler sonucunda Kıbrıs’ın güneyinde yayın yapan ASTRA Radyosu’nda 24 Haziran 2025 Salı günü canlı yayına katılarak Aşşalı Kıbrıslırumlar’a, “kayıp” babasının gömü yerinin bulunmasına yardım etmelerini istedi.

Aşşa’da “kayıp” edildiği yönünde söylentiler bulunan Ali Hüseyin Genç, geride gözü yaşlı bir eş ve en küçüğü 10 aylık, en büyüğü de 7 yaşında olan beş evlat bırakmıştı. Aradan geçen yıllar içerisinde “kayıp” Ali Hüseyin Genç’in eşi Fatma Genç ve oğlu Hasan Genç vefat etti.

Hüseyin Genç’in Londra’dan katıldığı ASTRA Radyosu’ndaki Neofitos Neofitu’nun canlı yayınında Maria Şagalli de simultane olarak Türkçe’den Rumca’ya çeviri yaptı.

Hüseyin Genç, ailesinin yaşadığı acıları aktararak Kıbrıs’ta barış istediğini belirtti, bilgi sahibi olanların korkmadan, çekinmeden babası hakkında bildiklerini paylaşmasını istedi.

Hatırlanacağı gibi Omonya Aşşa Derneği 9 Haziran 2025 Pazartesi günü, kendi sosyal medya sayfasında, “kayıp” Ali Hüseyin Genç’in gömü yerinin bulunabilmesi için insiyatif üstlenerek bu konuda bilgisi olan Aşşalı (Paşaköy) Kıbrıslırumlar’a Kayıplar Komitesi’yle bu bilgileri paylaşmaları için açık çağrıda bulunmuştu.

sayfanin-altina-sayfa-16-ali-huseyin-genc.jpg

Ali Hüseyin Genç 

Bu yazı toplam 1322 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar