1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu’ndan vazgeçecek aslancıkları görelim!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu’ndan vazgeçecek aslancıkları görelim!

A+A-

Bir toplumu “toplum” yapan değerler vardır…

O değerler bütünü de “kültür”ü oluşturur…

-*-*-

En önemli “değer” ya da “değerler”, birlikte sevinebilmek, birlikte üzülebilmektir…

Ama hepsinden önemlisi “birlikte eğlenebilmek…”

-*-*-

Kıbrıslı Rumlarla aramızdaki en ciddi fark, “birlikte üzülememek, birlikte sevinememek ve birlikte eğlenememek”tir…

Rumlar kendi içerinde bunu başarmış durumdadır…

Ve  Rum toplumu bize göre “çok eğlenceli” bir toplumdur…

-*-*-

Kuzey Kıbrıs’ta neden birlikte eğlenemiyoruz?

Çok basit bir şey söyleyeyim; mesela “caney caney caney” türküsü çaldığı anda, bütün Kürtler eminim halay çeker!

Veya ne bileyim, “kemençenin sesi duyulduğu anda” tüm Karadeniz horon tepmeye başlar…

Peki şu anda Kıbrıs’ın Kuzey kesiminde böylesine bir birliktelik var mıdır?

-*-*-

Eskiden köylerimizdeki düğünlerde “Dillirga” çaldığı anda, her yandan oyuncular sahneye fırlardı da şu anda Kıbrıs’ın Türk kesiminde kaç kişi Dillirga’yı, Rumcasını, müziğini duyduğu zaman “heyecan” hisseder ki?

-*-*-

Güney’de öyle mi?

Halk şarkılarına herkes aşıktır…

Televizyonlarda Kıbrıs şarkıları, atışmaları, çatistoları ile ilgili eğlence programları var!

Kuzey’de Kıbrıs kültürü veya müziği ile ilgili kaç tane müzik programı, eğlence programı var ki?

-*-*-

Güney’de bir festivale, bir panayıra gidin; bazı müzikler çaldığında, o anda onlarca kişi oyun pistindedir ve birlikte oynarlar…

Hem de oynadıkları mesela “zeybetiko”dur ki bizde adı “zeybek” olsa bile, kaç kişi kaldık zeybek oynayabilen?

-*-*-

Daha önce de yazmıştık mesela, birlikte sevindikleri futbol takımları vardır…

-*-*-

Birlikte mutlu oldukları – eğlendikleri dini bayramları vardır…

Bizde?

Bilemiyorum ama “Bayramlar mı eskidi, bizler mi yaşlandık?”…

-*-*-

Düşünün, Noel, Yeni Yıl, Theophany, Yeşil Pazartesi, İyi Cuma, Easter günleri söz konusudur ve bunların hepsi kutlamalıdır…

Oruca eğlenceyle başlarlar, orucu sokaklarda kebaplar pişirerek, suflalar çevirerek kutlarlar…

Kataklismosları vardır, Theotoksları da…

-*-*-

Haaa bizde de vardır, kandiller, Ramazanlar, Bayramlar ama dediğim gibi, ne birlikte kutlama heyecanı kalmıştır, ne de işin eğlence yanı…

Bağnaz ve anlamadığımız dilde dualarla geçer bir çok “dini” vaktimiz…

Ve eğlence yoktur…

Ve kadın erkek ayrıdır…

Ve bir kasvet, bir karanlık söz konusudur…

-*-*-

Efendim 20 Temmuz’da biz bayram yaparız onlar yas tutar ama ne acıdır; 20 Temmuz’u kutlaması gerekenler, ülkelerini terk etmiştir veya terk etmektedir…

Kimimiz ölerek, kimimiz göçerek…

-*-*-

Rumlar köylerine, yemeklerine, kebaplarına, şeftalilerine, luganigalarına, zivaniyalarına, gumandaryalarına, onlarca farkı şaraplarına, patateslerine, turizmlerine, her türlü gelenek ve göreneklerine sıkı sıkı sarılırlar, sahip çıkarlar; biz yalan – dolanla uğraşırız!

-*-*-

Bize ait olmayan bir kültür baskısı; bize ait olmayan bir inanç baskısı; hatta bize ait olmayan bir dil baskısı altındayız; ekonomik, askeri, siyasi baskıları geçtim…

-*-*-

Bir gün bir Rum yetkili çıksa ve dese ki; “tamam be mavro yerimolar; belloturggogibriyoslar, alın Kuzey sizin olsun; eşit ve egemen devletiniz hayırlı olsun”…

Çok merak ediyorum; kaç Kıbrıslı Türk “Republic of Cyprus Citizenship”ten yani “Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlığı”ndan yani “O beytambal pasaportcuktan ve kimlicikten vaz geçer?”

Cevap veriyorum: Sıfır!

Sıkıysa Ersin Tatar gitsin versin!

Yoksa KKTC Pasaportu işe yaramıyor mu?

E nasıl yani?

Eşit – egemen falan ve de filan, hepsi mi yalan?

-*-*-

Lafazanlık etmek kolaydır!

Sıkıysa, haydi pasaportları teslim edin!

Aslancıklar sizi!


İlaca gerek yok, yeter ki Rumlar bizi kesmesin!

Dünyanın en iyi doktorları veya en mükemmel diş hekimleri ya da bir birinden kaliteli sağlık alanındaki tüm personel bizim ülkemizde olabilir…

Gerçekten onlara çok güveniyorum…

Ama sistem hem çöküktür hem de ayağa kalkma ihtimali yoktur!

-*-*-

Neden peki?

İlk sıkıntı nüfustur!

Devletin sağlık hizmetleri, bilinmeyen ama bir milyonu aştığı tahmin edilen nüfusa yeter halde değildir!

-*-*-

İkinci sıkıntı ayrımcılıktır…

Zengin – yoksul arasındaki ayrımcılık had safhadadır…

Paran varsa, sağlıklısındır!

Yoksa, “Allah Rahmet eylesin…”

-*-*-

Üçüncü sıkıntı, ayrımcılığın “ırkçı” yanıdır…

Mesela Türkiye’de sigortası olanlar, KKTC’deki özel hastanelerin hizmetinden faydalanabilirken; KKTC sigortalısı üvey evlat bile değildir; özel hastanelerin otomobil parkına arabasını bile park etmesine izin vermezler!

-*-*-

Ve dördüncü sıkıntı, devletin sağlıktaki yatırım yetersizliği ve yatırım hızındaki hantallıktır…

Güzelyurt Hastanesi siddin senedir bitirilemedi, siddin sene daha bitirlemeyecektir…

Girne Hastanesi, ha bitti ha bitiyor derken, ilgili bakan “Nisan”; Başbakan ise “bu yıl içinde” demektedir…

-*-*-

Ve beşinci sıkıntı…

İlaç…

Devlet sanılan ya da öyle olduğu “satılan” KKTC’nin ilaca erişim sorunu söz konusudur…

Türkiye’ye bağımlılık yüksektir bu konuda…

Ve vatandaş özellikle çok acil durumlarda bile ilaca erişememektedir…

Ve çok kolay ölebilmektedir!

-*-*-

Peki birinin umurunda mı?

Yok!

Kimsenin umurunda değildir!

Peki neden kimsenin umurunda değildir?

Çünkü Rumlar bizi kesebilir!


cyprus-donkey2.jpg

Kıbrıslı olan sadece eşekler mi? Kıbrıslıların nesli tükenme tehlikesinde mi? Yoksa sadece Kıbrıslı Türk olmak tükenmek adına “riskli” bir durum mu? Halil Karapaşaoğlu gardaşımın dediği gibi, “biz da dilimiz da yog olmagla garşı garşıyayıg…”

Bu yazı toplam 2092 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar