Kendimizi korumalıyız
“Kim, kimi koruyacak? Kimden, kimi korumasını bekliyoruz?”
Bu soruları kendi kendime sormuyorum da değil…
Araştırmacı-yazar Kutlu Adalı’yı anımsayınız.
Delilleri kaybeden kimdi?
Tetikçi adaya geldiğinde, cinayet mahallinde kimlerle keşif yapmıştı?
Adalı’yı koruyanla katledenin nasıl da iç içe geçtiğini unutmadık.
***
Bugün hâlâ “KKTC Hükümeti” denen ortaklıktan “koruma kararı” bekleyenler var.
Özgür gazeteciliği bunlar mı koruyacak?
Kıbrıs’ın kuzeyinde kirli ilişkileri, karanlık yapıları, illegal düzeni deşifre eden bir röportaj yayımlandı.
Ve şimdi, bu düzenin en sarsılmaz bekçilerinden, gazeteci Ayşemden Akın’ı korumasını bekliyoruz.
Oysa asıl yapmamız gereken, kendimizi bu insanlardan korumak...
Bu zihniyetten korunmak…
Öncelikle bunun farkına varmalıyız.
Belki de yeniden o eski kolektif ve dayanışmacı yöntemleri ilke edinmeliyiz.
Kendi dostlarımızı, kendimizi koruyarak…
“Nöbet listeleri” hazırlayacak ilerici sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, gençler…
Başka çaremiz kalmadığında...
***
Şimdi bir başka yerden bakalım meseleye…
Avrupa Parlamentosunun Türkiye hakkındaki kararında yine bolca Kıbrıs var.
Şimdi bazıları bu kararı da kınayacak.
Ve biz, her gün biraz daha dünyadan uzaklaşacağız.
Biraz daha yalnız kalacağız.
Bu arka bahçede, çirkefe boğulmuş ada yarısında, karanlık bir sarmalın içinde
“Bizi kim koruyacak?” diye bağıracağız…
Hem de onca mühimmatın, kolordunun, askerin orta yerinde.
***
Avrupa Parlamentosu Raporu’nda öne çıkan 4 temel vurgu:
1.
“Kıbrıs sorununa çözümün tek yolunun; uluslararası hukuk ve AB’nin temel değerleriyle uyumlu olarak, BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde, tek uluslararası tüzel kişiliğe, egemenliğe ve vatandaşlığa sahip, siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon olduğu kuvvetle vurgulanmaktadır.”
2.
“Türkiye’nin, adanın kalıcı bölünmesini pekiştirecek, kapsamlı çözüm müzakerelerine zarar verecek tek taraflı eylemlerden kaçınması gerektiği vurgulanmaktadır.”
3.
“Kıbrıslı Türk toplumunun, adanın meşru bir topluluğu olarak anayasal haklarını kullanabilmesi için gerekli alanın tanınması gerektiği belirtilmektedir.”
4.
“Türkiye’nin, Kıbrıslı Türk gazetecilere, sendikacılara ve insan hakları savunucularına yönelik yıldırma girişimlerinden vazgeçmesi gerektiği ifade edilmektedir.”
***
Ve yeniden dönelim en baştaki soruya:
Kim, kimi koruyacak? Kimden, kimi korumasını bekliyoruz?