1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kardeşim İbrahim, çok efendi bir çocuktu... Annemle babam onun kaybını hiç atlatamadı...” (2)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kardeşim İbrahim, çok efendi bir çocuktu... Annemle babam onun kaybını hiç atlatamadı...” (2)

A+A-

İbrahim Mehmet Goççino Gürsoy’un abisi Mustafa Gürsoy’la, 20 Temmuz 1974’te Piskobu’da savaşta öldürülen kardeşi ve ailenin yaşadıkları hakkında geniş bir röportaj yaptık. Mustafa Gürsoy’la röportajımızın devamı şöyle:

 

SORU: 63’te biri öldü müydü, yoksa?

MUSTAFA GÜRSOY: Hayır... Ölmedi. 67’de da ölmedi...

 

SORU: 67’de ne olduydu?

MUSTAFA GÜRSOY: Gene çarpışma oldu.

 

SORU: 67’de niçin çarpışma olduydu?

MUSTAFA GÜRSOY: Vallahi başka yerlerde olduğu için orada da olduydu... Bir iki saat çarpışma oldu ve durduydu.

 

SORU: Gene ölen, yaralanan yoktu...

MUSTAFA GÜRSOY: Hayır... Bizim Türkler’den yoktu...

 

SORU: 19 Mayıs Lisesi’ni bitirdikten sonra ne yapmaya başladıydınız?

MUSTAFA GÜRSOY: Köyde babamın bakkaliyesi vardı, hem orada işlerdim, hem da Piskobu Kooperatifi’ne Sekreter olarak girmiştim. Orada çalışırdım. O şekilde devam ettim.

 

SORU: Kooperatifte ne yapardınız?

MUSTAFA GÜRSOY: Kooperatifte kredi verirdik, mevduat toplardık... O şekilde... Yani hem halkın para ihtiyacını karşılardık, hem da mevduatını değerlendirirdik.

 

SORU:  Öyle arpa-buğday da alırdınız, yoksa?

MUSTAFA GÜRSOY: Yok... Daha önce alırdı ama sonra, kooperatifin ayrı bakkaliyesi vardı, orada da ayrı iş yapılırdı. Kredi kooperatifiydi...

 

SORU: 1974’te ne oldu? Önce darbeden başlayalım...

MUSTAFA GÜRSOY: 15 Temmuz 1974’te darbe oldu, köyde bir şey olmadıydı ama eli silah tutan herkesi mevzilere, nöbete çağırdılar.

 

SORU: Darbe esnasında Kıbrıslırumlar’ın kendi arasında bir şey oldu muydu Piskobu’da?

MUSTAFA GÜRSOY: Hayır... Olmadı... Ama dediğim gibi hepimizi mevzilere çağırdılar, ta ki 20 Temmuz harekatı başlayana kadar...

 

SORU: Peki, 20 Temmuz’da köyde miydiniz?

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Köydeydim...

 

SORU: Ne yaptıydınız o gün?

MUSTAFA GÜRSOY: Vallahi nöbetteydik. Bizde öğlenden sonra çarpışma başladı... 3-4 arası bir şey işte... Akşama kadar devam etti... Köy boşandı... İngiliz Üsleri’ne gittilerdi köylüler... Ovadan İngiliz Üssü’ne gidildi.

 

SORU: Yani, Ağrotur’a?

MUSTAFA GÜRSOY: Hayır, Piskobu kampına...

 

SORU: Yani Piskobu’da İngiliz kampı vardı?

MUSTAFA GÜRSOY: Evet, evet... İngiliz’in kampı vardı...

 

SORU: Zaten Piskobu, üs toprağıydı...

MUSTAFA GÜRSOY: Hatta bazı evler da o sınırın içindeydi...

 

SORU: Köydeki Kıbrıslıtürkler gitti, Piskobu’daki İngiliz kampına sığındı...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Hepsi, Happy Valley’ye gidildi... Happy Valley’ye gittik, orada çadırlar kurdular. Ondan belli bir süre sonra bizleri Forest Camp’a taşıdılar. Bir da Paramal kampı vardı, bir çoğunu da Paramal kampına taşıdılardı. “Forest” oluşu bizim kampın, ormanlık bir arazinin içerisindeydi diye böyle konduydu adı...

 

SORU: Peki, kardeşçiğiniz İbrahim köyde kaldıydı...

MUSTAFA GÜRSOY: Kardeşim kaldı, şehit olmuştu zaten...

 

SORU: Yani siz ayrılırken o zaten şehit olduydu...

MUSTAFA GÜRSOY: 20 Temmuz 1974’te şehit olduydu...

 

SORU: Sizin aile, siz dahil, gittinizdi...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet...

 

SORU: Duydu muydunuz ki kardeşiniz öldü yoksa gittikten sonra mı öğrendinizdi?

MUSTAFA GÜRSOY: Hayır, hayır... Hatta babam köyde kalmıştı, bir gün sonra, iki gün sonra geldi kampa babam çünkü danamız vardı, hayvanımız vardı falan... Ovada kaldı... İki gün sonra buluştuk babamıla, geldi... Ben, kardeşimin şehit olduğunu bilmiyordum... Gelmedi... Gelmediği için arama yapmaya çıktı babam... Çünkü kimse bize demedi ki “İşte, İbrahim şehit oldu...” Ya da “Vuruldu...” Sonra biz aradık da bulduk... Babam aradı...

 

SORU: Anladım... Babanız tekrar köye döndüydü?

MUSTAFA GÜRSOY: Evet, kardeşimi aramak için döndü...

 

SORU: Aşağı-yukarı hangi tarih olabilir bu tahmininiz? Kabaca yani...

MUSTAFA GÜRSOY: Vallahi, Temmuz’dan hemen sonra... Ağustos’ta...

 

SORU: Bana dediydiniz ki sizi kampta bıraktı kendisi köye dönerken... Çünkü 22-23 yaşındaydınız ve korkardı sizi da almasınlar...

MUSTAFA GÜRSOY: Ben 22 yaşındaydım... Babam hiçbir çocuğunu beraber götürmedi... Köyden bazı yaşlılar yardımcı oldu kendine... Ağrotur’dan kendilerine galiba ambulans verildi...

 

SORU: Bana dediydiniz ki daha önce, arkadaşı Tohli’ye gitti... Tohli, Piskobu’daki Kıbrıslırum muhtar idi...

MUSTAFA GÜRSOY: Köyün Rum muhtarı idi... O işte dedi, “Köyde, burada, burada, burada defin vardır...”

Babam, söylediği yerlere bakmadan önce, dedi ki “Zaten arkadaşları söyledi, eski mezarlığın orada gördüler diye...”

Eski mezarlığın yanında da bir tane gömülü olunca, babam direk ona baktı... Gitti, eliyla eşeledi... Ve kardeşim İbrahim’in naaşını buldu...

mustafa-gursoy-001.jpg
Mustafa Gürsoy

SORU: Ayağında bez ayakkabılardan tanıdı dediydiniz bana...

MUSTAFA GÜRSOY: Kardeşim, o zaman modaydı, bez ayakkabılar, bez ayakkabı giyerdi... Babam bez ayakkabıyı görünca ayağında, anladı ki odur...

 

SORU: Kardeşçiğiniz İbrahim nasıl vurulduydu?

MUSTAFA GÜRSOY: İbrahim mevzideykan, kolundan yaralandı...

 

SORU: Hangi mevzideydi?

MUSTAFA GÜRSOY: Mevzisi Rum kesimine yakındı, Hrisanti’nin hanayından atılan bir kurşunnan kolundan yaralandı. Arkadaşları dediler ki, “Git karargaha...”

 

SORU: Anlattıydınız bana, kanardı yarası ama kırık falan yoğudu...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Arkadaşları dedi ki, “Git karargaha da sarsınlar sana kolunu, kanar madem...”

Bu defa çıktı, eski mezarlığa kadar gördüler kendisini... Ondan sonra bildiğimiz hiçbir şey yok...

Bir tane, bir kişi, biri dedi ki, burada ben gördüm karşıdan, düştü... Ama başka bilgimiz yoktur...

 

SORU: Bir ara ben sizinnan konuştuğumda, çok seneler önce yani, 5-10 sene önce deyim artık – dediydiniz ki bana sanki, “Çıktıydı mevziden, bir kişiyle beraber gitsin...” Yani, yanında birisinin olduğunu söylediydiniz bana sanki... Ve yazdıydık bunu...

MUSTAFA GÜRSOY: Aşık diye biri varıdı, tamam? Onunla beraber orayı geçmeye çalışırlardı... Eski mezarlıktan yolu geçip göçmen evlerine geçeceklerdi... Ve “Orada düştü” dedi o, onun bize söylediği bu...

 

SORU: Göçmen evlerinde revir mi vardı?

MUSTAFA GÜRSOY: İlkyardım daha ilerideydi... Yolu geçip oraya gidecekti kardeşim...

 

SORU: Aşık kaçtı...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Evet...

 

SORU: Aşık gördü müydü İbrahim’in vurulup düştüğünü?

MUSTAFA GÜRSOY: “Düştüğünü gördüm” dedi, evet...

 

SORU: Ama dönmedi...

MUSTAFA GÜRSOY: Hayır...

 

SORU: Aşık beyi hayatta mıdır?

MUSTAFA GÜRSOY: Vallahi bildiğim kadarıyla hayattadır ama Bostancı’da (Zodya) değil, başka bir yerde yaşar... Hüseyin Bilal’ın oğluydu, “Aşık” derlerdi kendine...

 

SORU: Sizin kardeşinizin savaşta öldürüldüğünden haberiniz yoktu, kampa gelmemişti... Babanız kamptan birkaç yaşlı insan da alıp köye gitti kardeşiniz İbrahim’i aramaya... Gidip arkadaşı Tohli’yi buldu... Tohli, Piskobu’nun Kıbrıslırum muhtarıydı... Bana dediydiniz ki aynı zamanda Kurium’un bekçisiydi da...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... Kurium’da bekçiydi... Köyün Rum tarafının da muhtarıydı.

 

SORU: Kurium, antik tiyatronun bekçisiydi... Değil?

MUSTAFA GÜRSOY: Evet...Evet... Antik tiyatronun... Girişi varıdı, oradaydı... Orada çalışırdı. Kıbrıslıtürklerinan iyi giderdi çünkü Kurium zaten Türk tarafında sayılırdı...

 

SORU: Tohli, babanıza yardım etti, İbrahim’in nereye gömüldüğünü bulsun diye...

MUSTAFA GÜRSOY: Evet... İki-üç tane yer söylediler... İşte bir tanesi okulun olduğu yerde, bir tane başka bir yer söylediler... Babam dedi, “Büyük bir ihtimalle madem köye doğru gelirdi, oralarda olacak...”

Giderkenden da ilk kazdığı yerde ayakkabıcıklarından tanıdı... Devam etti kazmaya, “Odur” dedi, örttü baştan...

Bu defa belli bir süre sonra, Ağrotur’dan ambulans geldi, aradan belli bir zaman geçti...

 

SORU: Yani aynı gün değil oradan alınıp Piskobu’nun Kıbrıslıtürk mezarlığına defnedilmesi...

MUSTAFA GÜRSOY: Hayır, hayır... Daha sonraki bir gün oradan da aldılar, köyden da bazı yaşlı arkadaşlarını götürdü, bizi yani hiçbir evladını götürmedi. Onlarnan gitti orada, gömdü... Defnetti...

 

SORU: Şu dediniz, üç yer söylediler... Bir söylediler Orhan İsmail’in yerini... Bir söylediler kardeşçiğinizin yerini... Üçüncüsü neydi?

MUSTAFA GÜRSOY: Bir da Çangar Mahallesi’nde bir yer var dediler ama orayı hiç bilmem ben.

 

SORU: “Çangar Mahallesi” dediğiniz neyidi?

MUSTAFA GÜRSOY: O da bir Türk mahallesiydi, polisten aşağıya gelirken köyün göbeğine doğru, oradaydı.

 

SORU: Yani oraya birini gömdüklerini söyledi yaşlıcıklar...

MUSTAFA GÜRSOY: Söyledi...

 

SORU: Bu yaşlıcıklar, Kıbrılsıtürküdü?

MUSTAFA GÜRSOY: Türk, Türktüler...

 

SORU: Onlar kaçmadıydı köyden?

MUSTAFA GÜRSOY: Yok, kaçmadılardı...

 

SORU: Bir başka “kayıtsız kayıp” olan Piskobu’dan Hilmi Hilmi’nin evi, bu Çangar Mahallesi’ne yakın mıydı?

MUSTAFA GÜRSOY: Yakın değil...

 

SORU: Değil...

MUSTAFA GÜRSOY: Değil... O kayalıkta oturur...

 

SORU: Çünkü Hilmi Hilmi’yi da ararık... Zübeyir Hamit’i da ararık...

MUSTAFA GÜRSOY: Hilmi Hilmi, benim teyzemin kocası olur... Eniştem... Yani annemin kızkardeşinin kocası...

xxxxxxxxxxx.jpg

(Devam edecek)

Bu yazı toplam 1569 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar