1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Kalavason ve Tatlısu “kayıpları”nın öyküsü... (1)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Kalavason ve Tatlısu “kayıpları”nın öyküsü... (1)

A+A-

12 Mayıs 1964’te, Larnaka Amerikan Akademisi önünden kaçırılarak “kayıp” edilen bazı Kıbrıslıtürkler’in yakınlarıyla konuştuk, Kalavason ve Tatlısu “kayıpları”nın öykülerini kaleme almaya çalıştık...

Aslında bu öykülere ilişkin girişim, değerli arkadaşımız, emektar sendikacı, KTÖS eski Genel Sekreteri Şener Elcil’den geldi...

Bana bir mesaj göndererek, Strullo’da (Trulli) geçtiğimiz aylarda kalıntılarına ulaşılan bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den birisinin halasının eşi yani eniştesi olabileceğini belirtiyordu mesajında... Bu olasılığı aileye yeğenleri söylemişti... Yeğenleri Ünsal Özbilenler’in büyük dayısı, Şener Elcil’in halasının kocası, “kayıp” Reşat Ahmet’ti... Ünsal Özbilenler arkadaşımız, bir süre Kayıplar Komitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmıştı ancak ondan önce de, ondan sonra da, gerek büyük dayısı “kayıp” Reşat Ahmet, gerekse “kayıp” edilmiş olan dayısı Nevzat Hüseyin ve tabii diğer “kayıplar” için çaba harcamış ve çaba harcamaya devam etmekteydi...

Şener Elcil bana mesaj attığı zaman yurtdışındaydı, döndüğü zaman buluşup konuşmayı kararlaştırdık. Şener Elcil, daha iyisini yaptı ve “kayıp” eniştesi Reşat Ahmet’e ilişkin daha fazla şey hatırlayan abisi Erbay Elcil’in yanısıra yine Reşat Ahmet’in yakını Ahmet Bengihan’ı (Reşat Ahmet, Ahmet Bengihan’ın dayısıydı) ve aynı araçta “kayıp” edilmiş olan Fuat Niyazi’nin kardeşi Kemal Niyazi Eserol’un da röportaj için Lefkoşa’ya gelmelerini sağladı... Böylece KTÖS binasında bir odada oturup Kalavason’u, Tatlısu’yu, bu köylerin “kayıpları”nı, ailelerin neler bildiğini, neler öğrendiğini konuştuk...

12 Mayıs 1964’te Larnaka Amerikan Akademisi önünde durdurulan Consul marka ve TAM189 plakalı taksinin içerisinde üç kişi vardı: Taksi şöförü Reşat Ahmet, takside yolcu olarak bulunan Fuat Niyazi ve Eşref Salih...

Larnakalı Kıbrıslırum ünlü faşist G. ve ekibi durdurmuştu bu taksiyi, öğrendiğimiz kadarıyla... 11 Mayıs 1964’te, Mağusa Suriçi’ne girmeye kalkışan ve öldürülen Kıbrıslırum Lefkoşa Polis Komutanı Pandelidis’in oğlu ve iki Yunan subayına karşılık, Kıbrıslırum faşist güçler “intikam”a girişmişti – gerek 11 Mayıs, gerekse 12, 13, 14 Mayıs ve izleyen günlerde, yolda sokakta ellerine geçirebildikleri masum Kıbrıslıtürkler’i toplayarak öldürmeye ve onları “kayıp” etmeye girişmişlerdi... Reşat Ahmet’in taksisi de bu nedenle durdurulmuş, içindekiler alınarak “kayıp” edilmişti...

Geçtiğimiz aylarda Strullo yani Trulli’de Kayıplar Komitesi yetkililerine yıllar önce bir şahit tarafından gösterilmiş olan kuyuyu, ikinci kez bu defa bir “kayıp” yakını olan Ksenis Halluma göstermişti – çok değerli arkadaşımız Ksenis Halluma’nın babası ve amcası, 1974’te Tremeşe dışında bazı Kıbrıslıtürkler tarafından öldürülerek “kayıp” edilmişti ve bugüne kadar onların gömü yeri Kayıplar Komitesi tarafından bulunamadı. Ama babası ve amcasının “kayıp” edilmiş olmasına karşın Ksenis Halluma, hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum “kayıplar”ın gömü yerlerinin bulunması için yıllardır gönüllü olarak, hiçbir karşılık beklemeksizin, son derece insani biçimde yardımcı oluyor bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine...

kalavasonda-cikarilan-bakir-madeni-ihracat-icin-vasilikoya-tasiniyordu-peo-arsivinden.jpg

Kalavason'da çıkarılan bakır madeni, ihracat için Vasiliko'ya taşınıyordu... PEO arşivinden...

kalavason-madeninde-isciler-peo-arsivinden.jpg

Kalavason madeninde işçiler... PEO arşivinden...

Nitekim Ksenis Halluma, Strullo’daki (Trulli) kuyuya üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün öldürülerek atıldığını bir görgü şahidinden duymuş ve bu konunun üstüne giderek kuyunun yerini öğrenmiş, bu yeri Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermişti...  Bu kuyuda yürütülen kazılarda üç değil dört “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaştı Kayıplar Komitesi kazı ekibi ve kazı tamamlandı, şimdi bu kuyuyu kapatma çalışmaları da tamamlanmak üzere...

Elbette kuyudan çıkarılan insan kalıntılarının kim olduğunu ancak DNA testleri sonucunda yüzde yüz bir kesinlikle öğrenebileceğiz. Fakat “kayıp” Reşat Ahmet’in ailesi, kuyuda bulunanlardan birinin de o olabileceğine inanıyor –elbette sabırla DNA testleri sonucunu bekleyerek öyle olup olmadığını öğrenecekler...

erbay-elcil.jpg

12 Mayıs 1964’te Larnaka Amerikan Akademisi önünde durdurularak kaçırılan ve “kayıp” edilen TAM189 plakalı Consul marka taksinin sahibi ve şöförü olan Reşat Ahmet ve takside yolcu olarak bulunan Fuat Niyazi’nin yakınlarıyla röportajımızı paylaşmak istiyoruz. “Kayıp” Reşat Ahmet’in yakınları Şener Elcil, Erbay Elcil, Ahmet Bengihan ve “kayıp” Fuat Niyazi’nin kardeşi Kemal Niyazi Eserol’la röportajımız şöyle:

SORU: Çok teşekkür ederim hepsinize, geldiğiniz için, sağolsun Şener Elcil Bey ayarladı bu değerli röportajları... Ve sizi alıp buraya getirdi... Önce sizden başlayalım Erbay Elcil Bey... Kaç yaşındasınız?

ERBAY ELCİL: 76 yaşındayım.

SORU: Kalavasonlusunuz...

ERBAY ELCİL: Evet, Kalavason köyünde doğdum – Kıbrıslıtürkler Kalavason, Kıbrıslırumlar Kalavasos derdi bu köye... “Kala Vasi” sözcüklerinin birleşmesinden gelir bu köyün adı – yani “Güzel Vadi” demek... Karma bir köydü Kalavason. 700 Rum’a karşılık 250 Türk yaşıyordu köyde.

SORU: Babanızın adı neydi?

ERBAY ELCİL: Emirali... 1963 yılında Kalavason’dan Tatlısu’ya (Mari) göçettik... Annemin adı Feriha...

SORU: Kaç kardeştiniz?

ERBAY ELCİL: Yedi kardeştik. Dört erkek, üç kız...

SORU: Babanız ne iş yapardı?

ERBAY ELCİL: Babam Vasiliko Maden Şirketi’nde ustabaşıydı, ebistattı... Yani Kalavason’dan çıkıp da Vasiliko’ya taşınan bakır madeninde ustabaşıydı.

SORU: Yani Kalavason köyünden maden çıkarıp Vasiliko’ya taşırlardı, “export” yani ihracat için?

ERBAY ELCİL: Evet... Export için Kalavason’dan Vasiliko’ya trenle taşınıyordu bu çıkarılan maden, orada işlenip ihraç ediliyordu.

SORU: Ne madeniydi bu?

ERBAY ELCİL: Bakır madeniydi...

SORU: Siz hatırlarsınız yani...

ERBAY ELCİL: Ben hatırlıyorum tabii... 1967-68 yılına kadar bu madende işlendi...

SORU: O madende Kıbrıslıtürk-Kıbrıslırum işçiler beraber çalışırdı, yoksa?

ERBAY ELCİL: Türk-Rum işçiler beraber çalışıyordu, hatta grevlere birlikte katılıyorlardı...

SORU: Hatırlar mısınız hiç grevleri?

ERBAY ELCİL: Küçüktüm, hatırlıyorum... Bir zamanlar grev yapılmıştı.

SORU: Herhalde daha iyi çalışma koşulları için...

ERBAY ELCİL: Muhakkak, muhakkak...

SORU: Peki, anneniz evhanımıydı, yoksa?

ERBAY ELCİL: Annem evhanımıydı...

SORU: Yedi çocukla kolay değil...

ERBAY ELCİL: Evet, yedi çocukla kolay değildi...

SORU: Evde hayvancık falan var mıydı?

ERBAY ELCİL: Genellikle köyde her evde olduğu gibi tavuk beslenirdi, birkaç keçi beslenirdi, koyun beslenirdi, o şekilde. Bahçe işleriyle uğraşıyorduk. Narenciye bahçelerimiz vardı, onlarla uğraşıyorduk.

SORU: Herhalde ilkokula Kalavason’da gittiydiniz...

ERBAY ELCİL: Evet, ilkokula Kalavason’da gittim, altı yıl orada okudum. Daha sonra Larnaka’da Bekirpaşa Ortaokulu’na devam ettim. Daha sonra Lefkoşa’da Türk Lisesi’ne geçtim. 63 hadiselerinden sonra da 19 Mayıs Lisesi’ne geçtim Limasol’da, oradan mezun oldum. Daha sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne gittim ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. 26 yıl öğretmenlik yaptım. Ondan sonra emekliye ayrıldım.

SORU: 63’te göçetti Kalavason dediydiniz, o nasıl olduydu? Bir olay üzerine mi yoksa emir üzerine mi göçettirildiydi köy?

ERBAY ELCİL: Biz öğrenciydik, Lefkoşa’daydık. Aniden köy boşaltıldı. Daha sonra biz Lefkoşa’dan döndüğümüz zaman, Tatlısu’da (Mari) bulduk kendilerini. Genelde yiyecek vermiyordu bakkallar, un vermiyorlardı. O yüzden... Veya bir emirle boşaltıldı, Tatlısu’ya göçedildi... Aslında Kalavason’dan bakıldığı zaman Tatlısu görünüyordu köyden, yani beş mil ötede... Veya 6-7 kilometre ötede bir köydü Tatlısu.

SORU: Orada ne yaptınız göçmen aile olarak? Yani birinin yanına mı sığındınız? Ev mi yaptılar size?

ERBAY ELCİL: Önce bir ev kiraladık, uzun zaman orada kaldık... Daha sonra göçmen evleri yapıldı, bize göçmen evi verildi. Babam tabii işinden durmak zorunda kaldı. Daha sonra İngiliz üslerinde iş buldu, orada çalışmaya başladı. O şekilde geçindik.

12-page-01.jpg

Bu yazı toplam 1350 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar