Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

İzler...

A+A-

 

Tank paletlerinin geride bıraktığı iz, yazın sıcağında çukurlar açar asfalta...
Bir asker, o küçücük kontrol odasında terini silemeden ilerler...
Ve çevirir tankın kocaman namlusunu, protokolün suratına..
Selamlar, savaşın acısını...
Tören biter...
Bir ‘çizgi’ çeker şapkasının içindeki kumaşa, alnının terini siler....
“Bir gün daha bitti” der...

***

Kadınlar siyahlarına bürünür savaşın yıldönümünde, ‘kayıp’ çocukları için...
Ağıtlar yakılır Türkçe, Rumca...
Oğullar, kızlar, fotoğraflarına bakar hiç tanıma fırsatı bulamadıkları babalarının...
İçleri ağlar Türkçe, Rumca...
Ve savaş kurbanlarının acısına eşlik edemez hiçbir bando...
Hiçbir ‘nutuk’ silemez, evini ve yurdunu terk etmiş insanların içindeki ‘isyan’ duygusunu...

***

Toplu mezarlarda her mevsim çiçekler açar, acıları bilmeden...
Ve her yıl dönümünde bırakılan çelenkler üzerinde, kurur gider tomurcuklar...
Oysa yaşam nesilden nesle umudu ve kavgayı devreder yeni kuşaklara...
Ateş, düştüğü yerde yanar...
Söndüğü yerde küllenir yeniden...

***

‘Hangi yarısını sevmeli yurdumun’ diye sorar şair...
Onca ölümün... Onca acının...
Onca barutun ve kurşun izinin...
Ve ‘mayın tarlası’na dönen öbek öbek sarının üzerinde...
‘Fişekler’ patlar havada...
Trompetin ‘acı’ sesine sıkışır ‘saygı’ marşı...
Oysa çok güzel anlatır Sunay Akın, ‘bayramlar’ı...
<... Bayram yerinde canlandırılırken
kentin kurtuluşu
ayakları kesilen gazi
hiç düşünmeden
değişir madalyasını
çorap kokusuna...>

***

Tank paletlerinin geride bıraktığı iz, yazın sıcağında çukurlar açar asfalta...
İlk yağmurun ardından, su birikir bu kocaman ‘yuvacık’larda...
Bir kuş gelir, konar yanına...
Eğilir, o çukurdan ‘yaşamı’ içer....
Kanat çırpar özgürlüğün yoluna.
Uçar gider, ‘aynı’ gökyüzünde, takılmadan barikatlara...
Ne protokol vardır selamlayacağı,
ne de ‘resmi geçit’ ezberler...
Yeni bebeler doğar, henüz hangi dilde konuşacağını bilmeden...

Bu yazı toplam 2014 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar