Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

İnciniyorum!

A+A-

Cenaze namazında saf durur gibi bakanlar, çoğunun elleri bağlı ve yere bakıyorlar.
Oysa...
“Müjdeli haber” getirmişler, “kaynak serbest!..”

*  *  *

Bakınız neler konuşuluyor, çok önemli kulislerde...
Hani imzalar atılmış da “kaynak serbest” denmişti ya, 20 Temmuz’da...
Hemen ardından liste istenmiş: “Bu parayı nereye harcayacaksınız?”
O kadar ileri gitmiş mesele!
Şimdi, bundan sonra “hesap vermeden” nefes almak mümkün değil adeta...

*  *  *

Siyasetin rolünün giderek “dilenciliğe” dönüştüğü ada yarısında, seçtiğimiz insanları “çantacı” rolünde görmek onurumu incitiyor.

*  *  *

İlk kez sanırım, bir mali program, iki ülke maliye ve ekonomi bakanları yüz yüze gelmeden imzalanıyor.
El pençe divanlaşıyor seçtiklerimiz ve paçasından “kir” boşalan bir süreç pek çok insanı içine çekiyor.

*  *  *

Kaç kişi fark etti sahi?
“Başbakan Tatar'ı Ankara Esenboğa Havalimanı’nda Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri ve KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Kemal Köprülü karşıladı.”
Peki...
Türkiye’nin başkan yardımcısı adaya geldiği zaman kim karşılamıştı, Ercan’da?
Başbakan Tatar ve hepsi...

*  *  *

Hangisi doğru derseniz, öyle sabah akşam bakanların, başbakanların, komutanların havaalanına taşınması elbette saçma...
Uğurlama, karşılama bitmiyor hiç!
Ne gerek var.
Ama burada mesele “eşitlik.”
Ve hani “eşitlik” a dostlar, hani karşılıklı diplomatik nezaket.
Seni, senin ülkendeki büyükelçi karşılıyor orada!

*  *  *

“Rica, minnet” düzenini kutsayan siyasetin ve bu düzeni reddeden ama varlığını besleyen sendikal bencilliğin hepimizi taşıdığı yerdeyiz.
Gelip geçiyor bu makamlar!
Ne saygınlık kalıyor geriye, ne de irade!

*  *  *

Deniz altından gelen suyun parası doğrudan Türkiye maliyesine yatıyor da, bu toplum, kendi ödediği bir yatırımın sahibi dahi olamıyor.
Tepeden tırnağı bir “bağımlılık” yaratılmış.
El etek öperek “bağımsızlık” sayıklanıyor şimdi!
O da sadece güneye karşı!

*  *  *

Bir de şuna sinir oluyorum.
Hem ada yarısındaki onca “yapısal sorun”u Kıbrıslı Türklerin bir başarısızlığı olarak yüzümüze vuruyor, hem de bu düzenin mimarlarını her daim başa getiriyorlar.
Partizanlığın, liyakatsizliğin, kayırmacılığın, siyasi rüşvetin ve ucuz yurttaşlığın sahipleri paçalarından akan kirle koltuğa taşınıyor.
Eğilip bükülmeyeni deviriyorlar illa!
“İtaat” isteniyor önce!
Önce ve sadece...

*  *  *

Nedenler aynı olunca sonuçlar da pek değişmiyor.
Kıbrıs ülkesi kalıcı bölünmenin kıyısına yanaşırken, “kukla” yönetimlerin sessizliğinde kabuk değiştiriyor ve kendini kaybediyor adım adım.
Hem de onursuzca!

 

 

 

Bu yazı toplam 2137 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar