İlk Kadın Eczacılarımızdan Ayşe Dânâ-1944
Kıbrıs Türk Eczacılık tarihimizde “ilk kadın eczacılarımızdan” biri olarak Kâmran Aziz hanımı belleğimize kazımış durumdayız.
Elbette bunun en önemli nedenlerinden biri; Kıbrıs Türk Folk Müziğimize yaptığı nice değerli bestelerle, ve isminin yer aldığı; ‘50’li yılların başında müzik tarihimizde bir mihenk taşı olan “Kâmran Aziz ve Arkadaşları” grubunda yer almasının büyük önemi var. Fakat Ezcacılık tarihimiz açısından aynı dönemde yani 1944 yılında bu mesleğe başlayan bir başka kadınımızın daha olduğu haberine rastlıyoruz Halkın Sesi gazetemizin 18 Ocak 1945 tarihli nüshasında... Ayşe Dânâ...
Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği’nin internet sitesinde eczacılığımızın tarihçesi hakkında bilgiye ulaşabilir miyim diye baktım. Tarihçesinde şu cümleye de rastladım:
“... İngiliz idaresi yönetimindeki adamızda 1944 yılında “Pharmacy and Posion Low” adında ilk eczacılık yasası hayata geçmiştir. Böylelikle eczacılık mesleği belirli kurallar ve kriterler çerçevesi içinde icra edilmeye başlamıştır...”
Gerek Kâmran hanımın gerekse Ayşe Dânâ hanımın eczacılık mesleğine 1944 yılında başlamış olmalarının hukuki nedenini de anlamış oluyoruz. Yine aynı sitede Kıbrıs Türk Eczacılar Biriliği Tarihi başlıklı bölümde ise, 1959 yılında eczacılarımızın sayısının 12 olduğunu, ve aynı yıl oluşturulan Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği’inin “12 Kurucu Üyeleri” içerisinde Kâmran hanımın ismi geçerken, Ayşe Dânâ hanımın ismine rastlamıyoruz. Belki Ayşe hanım hakkında daha detaylı bilgisi olanlar bizimle paylaşır.
Halkın Sesi’nin o yıllardaki en önemli yazarlarından olan YAVUZ, Ayşe Dânâ hanım hakkında 1945 yılında bilgi edinmemizi sağladı.
“Halkın Sesi, 18 Ocak 1945, syf:2
Günün Cilveleri
Yazan: YAVUZ
Eczacı bir Türk kızı
Hudutsuz bir memnuniyet ve kıvançla haber verelim ki, Bayan Ayşe Dânâ bundan üç sene evvel Viktorya’yı ikmal ettikten sonra, Kıbrıs’ta lâzım gelen kursları takip ederek kimya ve eczacılık imtihanlarını birer defada muvaffakiyetle vermiş ve bundan altı ay önce, Kıbrıs eczacılar siciline kaydedilmeğe muvaffak olmuştur.
Bayan Ayşe Dânâ, bu üç sene zarfında hükumet eczanesine devam ederek ameli hızmette bulunmak suretiyle, meslekinde büyük bir başarı göstermiş ve onun en ince teferruatına varıncaya kadar öğrenip meslekî liyakatını tanıtmıştır.
Şimdi Kıbrıs’ta eczacı ilk Türk kızı olarak birkaç güne kadar Bayan Ayşe’nin bir eczahane açacağını öğrendiğimizden, hissettiğimiz sevinç ve gurura payan yoktur.
Bayan Ayşe, Türk kızlarının okuma sayesinde cemaatimiz arasında neler başarabileceğini bütün canlılığıyle ispat eden bir örnektir. Türk kızının hayatta bir erkek kadar cemaate hızmet edecek bir kabiliyette olduğunu da göstermiş oluyor.
“Yeni Mecmua”nın son sayısında “Okuma ve kütüphane” başlığı altında Bay Lûtfi Egenoğlu’nun yazısından şu birkaç satırı tekrar okuyalım:
“Okuma her meslekin de temel taşını teşkil ettiği gibi, her sanat sahibinin de mesleğindeki ihtisas derecesini yükseltecek olan yegâne faydalı bir vasıtadır...”
Fakat Bay Lûtfi, bu okumak aşkını yalnız erkeklere değil, cins tefrik etmeksizin hepimize aşılamak gayesi ile kalem yürüttüğüne şüphe yoktur. Çok okumayı veyahut yüksek tahsili kızlarımıza abes gören bazı köhne kafalılara, Türk kızının okumak sayesinde yalnız bir eczacı değil, doktor, avukat, hakim hatta millet vekili bile yetişebileceğini de, Bayan Ayşe Dânâ bize canlı bir misal olarak ispat etmiştir.
Tanrı kullarını yaratırken, zekâ, his ve bilgi duygularını yalnız erkeklere ihsan etmiş olmayıp, kadınları da ayni evsafla yaratmıştır. Şu halde kadınlar okumaktan niçin mahrum edilsin ve neden Türk kızı da bir meslek sahibi olarak cemaatine hizmet etmiş bulunmasın?..
Bianenaleyh tahsil hayatında büyük başarı gösteren ve meslekine karşı bağlı bulunan Bayan Ayşe Dânâ’yı tebrik eder ve eczacılık denilen bu mümtaz sanatında muvaffakiyetler göstermesini temenni ederiz.
NOT: Bayan Ayşe ile, diğer bir Türk kızı daha eczacı olarak yetişmiş olduğunu haber almış isek de, hakkında hiç bir malûmatımız olmadığından, lütfen bize lazım gelen izahat ve müstakbel düşüncelerini bildirirlerse, memnuniyetle neşredeceğimizi vadederiz.
Yavuz”
YAVUZ’un “Not” kısmında bahsettiği bir diğer eczacı kadınımız olarak ilk aklıma gelen Kâmran Aziz hanım olmuştu. Fakat gazetedeki araştırma yolculuğuma devam ederken, yine YAVUZ tarafından hazırlanan ve alt başlığı “Haftanın Posta Kutusu” olarak yer alan bir köşeyazısında, söz konusu bir diğer kadın eczacımızın Kamer Yusuf olduğundan bahsediliyor. Tabii bu haber-yazı çok ilginç bir tartışmadan edindiğimiz bilgidir. Öncelikle “Haftanın Posta Kutusu”nda yer alan ilgili yazıyı okuyalım.
“Halkın Sesi, 21 Ocak 1945, syf:2
Günün Cilveleri
Yazan: YAVUZ
Haftanın Posta Kutusu
.....
Bayan Kamer Yusuf’a:
Zehirli bir morfin gibi yazdığınız birkaç satırlık mektubunuza cidden yazdığım sitayişkâr yazının altına not ettiğim birkaç satır, şeref ve haysiyetinizi ihlâl edecek bir mahiyette değildi. Şu halde neden hiddet buyurdunuz Bayan?
İşte mektubunuzu aynen neşrediyorum.
“Eczacılık imtihanını geçen diğer Bayan benim. Fakat ben sizin gibi kendi kendimi gazetelerde ilân etmek hevesinde değilim ve bunu lüzum da görmem.”
Mektubunu okuduktan sonra, Bayan Ayşe Dânâ hakkında yazdığım yazıyı tekrar okudum. Bunda kendi kendimi ilân eden bir satır göremedim. Esasen eczacı olarak çıkan da ben değil, sizsiniz. Fakat ne demek istiyorsunuz Bayan Kamer. Memleketimizde yeni yetişen avukat, doktor, eczacı ve sair sanatkârları takdirkâr bir lisanla yazmak herhangi bir gazete için bir suç ve hayata yeni atılanlar için de ayıplı bir ilân mı?
Demek mezkûr yazımla ben, Bayan Ayşe’yi küçük bir mevkie düşürmüş oldum? Açık konuşalım Bayan Kamer. Ben kendi kendimi hangi vakit ilân ettim ve gazetelere yazı yazmak, herhangi bir yazıcı için kendi kendini ilân etmek midir? Siz eğer gazetelerde isminizin geçmesini arzu etmiyorsanız bana bu tarzda bir mektup göndermenize ne lûzum vardı? sükût eder ve her şey sessiz kalırdı. Fakat ne yapayım ki, isminizin bu sütunlarda takdirkâr bir lisanla geçmesine tenezzül buyurmadığınız için ve bilmediğim herhangi bir sebep tahtinde bana iğneli mektup göndermeği muvafık gördüğünüzden, işte mektubunuzu ben de neşretmek sureti ile, bu şekilde olan arzunuzu yerine getirdim!
Temenni ederim ki, mezkûr yazımdan dolayı Bayan Ayşe Dânâ, aleyhime bir zem ve kadih davası getirmesin!!!”
İlginç olan bu tartışmayla ilgil 24 Ocak tarihinde “Bu bir denaettir!”(alçaklık) başlığıyla YAVUZ yine bir yazı kaleme alıyordu. Sayfamız bu yazıyı tümden yayınlamamıza olanak sağlamadığı için kısaca bir özet yapalım. Söz konusu yazıyı bayan Kamer Yusuf göndermemiş, onun adı kullanılmış şeklinde bir açıklama ve yorumdan ibaretti. Bu durumda tartışmayı bir kenara bırakırsak, Ayşe Dânâ hanım yanında 1944 yılında Kamer Yusuf hanımın da eczacı olarak mesleğine başladığını söyleyebiliriz. Tabii Kâmran Aziz hanım da söz konusu “ilk”lerden biridir ki kendisiyle yapılan söyleşilerde özellikle Ayşe Dânâ hanımdan bahsettiğine de şahit olmaktayız.
Yazımızın sonunda Ayşe Dânâ hanımın eczanesini açtığı haberine yer veriyoruz.
“Halkın Sesi, 20 Şubat 1945, syf:1
(duyuru)
Ayşe Dânâ Eczanesi
BAF
1 Şubat’tan itibaren açmış bulunduğum Eczanede
her türlü reçete hazırlandığı gibi
her çeşit müstahzarat da satılmaktadır.”