1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Her şey bu ada’da doğmakla başlarmış meğer...
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Her şey bu ada’da doğmakla başlarmış meğer...

A+A-

Rauf Ersenal... sevdiğim, saygı duyduğum, tanımış olmaktan, dostluğunu paylaşmaktan gurur duyduğum bir insanımız.

“Her şey bu memlekette doğmamla başladı...” diyerek başladığı; “KIBRIS’IN BİLİNMEYEN TARİHİ” isimli yayınıyla, bu ada’da doğmanın nasıl bir nimet olduğunu bariz bir şekilde yüzümüze vurur oldu.
Hani “yüze vurmak” negatif gibi algılansa da, böylesi bir vuruş; bir tüy kadar okşayış, bilgeliğin ağırlığını taşır.
Sevgili Rauf’la uzun yılların dostluğunu paylaşıyoruz.

Hatta ilk nişan töreninde kardeşim gibi gördüğüm Mehmetali’lerin (Akçal) evinde ben de bulunmuştum. Çünkü Rauf; Mehmetali’nin de eniştesi olmaktadır. Bu dostluğumuz son 10 yılına baktığımızda, özellikle kendi evinde seramikle uğraşlarını gördüğüm zaman, dostluğumuzun yanına takdirimi de yürekten ekledim.
Öyle harika şeyler yaratıyordu ki; inanılmazdı. Çünkü ürettikleri, seramik çalışmalarında aklımızdan-gözümüzden yola çıkarak tahmin ettiklerimizden çok farklıydı.

Sevgili Rauf; bir anlamda bu ada’daki geçmişini/geçmişimizi aramakta, belgelenebilecek ve bizleri geçmişle bağlayacak arkeolojik ürünlerin peşinden koşmaktaydı.

Uzun yılların merağı, araştırması ve adalı olmanın geçmişe yönelik sorumluluğuyla bu topraktan çıkarılan arkeolojik bulguların çizimlerine-fotoğraflarına ulaşmış, yurtdışına kaçırılan, Güney ve Kuzey’deki müzelerde bulunanları çıplak gözle gözlemlemiş ve eline çamurunu almış.

Ama tüm bunların dışında böylesi bir üretim yüzyıllarca nasıl dayanıp günümüze kadar gelmişliğin de peşine düşmüş. Evinin garajında denemeler yapmış ucu bucağı görülmeyen. Her çamuru denemiş, pişirme yöntemlerini; geçmişi göz önünde bulundurarak yapmış ve sonunda elde ettiği çamur; atalarımızın kullandığı çamurun; pişirdiği seramiklerin de yine atalarımızın pişirdiği bir şekilde olmuş. Kısacası geçmişi-bugüne, bugün yaptığı “tıpkısının aynısı” ürünlerini de bizler için geleceğe taşımıştır.

Tüm bu süreçlerde kendisini içten içe motive eden, sorumluluk yükleyen tek şey ise; bu topraklara ve geçmişine duyduğu borçluluktu.

Sevgili Rauf bence “seramik dünyamızda” yepyeni bir kapı açmıştır.
Bu konuda eleştirmenlik haddime düşmez, böylesi bir alanda söz söylemek ise haddimi aşar. Ama gördüğüm o ki; toprakla yorumlanan bu dünyada Rauf dostum, bu “yorumu”; tarihsel geçmişimiz için kullanmayı seçmiştir.
Çok da iyi yapmıştır.

En azından bu topraklardan yüzyıllardır şu veya bu şekilde çıkarılıp kaçırılan (ki belki de ancak böylece yurtdışındaki müzelerde korunmuş oluyorlar –içten içe sinir olsam da-), kırılıp dökülen ve 10 bin yıllık geçmişimizi talan etmeye çalışanlara verilebilecek en somut cevaplardan birini de teşkil etmektedir; geçmişimizin kültürel zenginliği.

Bu açıdan sevgili Rauf Ersenal’a bir Adalı olarak yürekten teşekkür ederken, KIBRIS’IN BİLİNMEYEN TARİHİ yayınını da her Kıbrıslının aklında ve kütüphanesinde olması gerektiğini belirtmek isterim.
Nice yeni ürünlere sevgili Rauf...

Bu yazı toplam 2377 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar